Şubat'ı, güneş gözüken, ama hala üşüten bir haftasonuyla bitirdik. Daha Mart kapıdan baktıracak, kupalarda final yolları aşınacak, ligler alt üst olacak, belki de kazananlar kaybedenler biraz daha belirginleşecek. Alt taraf kaynıyor, üst yanıyor. Sadece bizde değil, bitti denen İspanya ligi bile yeniden başladı. Kısa kısa geçelim üzerlerinden...
* Beşiktaş 3'le başladı haftasonuna. Cuma maçlarını kazanmanın en güzel yanı. Haftasonu köşeye çekilip, diğer kapışanları izleme keyfi. 5 dakikada kopmuş maç, izlemedik. 3 golün de tartışılır bir yanları var gördüğümüz kadarıyla. Akparti için Beşiktaş önemli bir belediye, verilen puanlar işe yaramış mıdır? Şaka bir yana, o kadar komik oldu ki ortalık. Bir taksideyim cumartesi akşamı, "abi geçen arabaya bir ağır abi indi, o anlattı; imzalar atılmış bu sene şampiyon Beşiktaş diyor." diye bize anlatıyor şoför. Neye imza atılıyor kardeşim, nasıl spekülasyon bunlar?
* Cumartesi hava soğuk, stattaki ısıtıcılar ciddi manada işe yaradı bu kez. Maçtan önce yine havamız karışık. Fenerbahçe'nin kazanma ihtimali az, geçen haftaki oyuna bakarsak. Ama geçmiş de bize gösterdi ki, bu tip hedef maçlarda şahlanır oyuncular. En bilindik örnek 2002-2003'teki Gençler maçı. Maçtan önce Can abi(Kozanoğlu) ile de maraton üstün koridorlarında laflıyoruz aynı konuyu. Gönlümüzün parçalı beklediği bir maç ama, Fenerbahçe'nin kazanacağı o kadar belli ki. Velhasıl yine de böylesini bekler miydik? Hayır.
* Son yıllarda izlediğim en şahane maçlardan birisi. Evet hakikaten çarpışma, mücadele, oyun anlayışı açısından iki takımın da döktürdüğü bir ilk 45 dakika. Gol var, pozisyon var, kavga var, her şey var. Sivas'ın gollerinde koordinasyon ve uyum, Fenerbahçe'ninkilerde hız ve klas var. Kamanan başka bir oyuncu hakikaten. Ve bir şey daha. Sivasspor kadrosunda dün oynayan adamlardan hiçbirisi yüksek ihtimalle rakip Fenerbahçe'nin ilk 11'ine giremezdi. Buna rağmen, sahada daha derli toplu oynayan, hücuma daha akıllı çıkmaya çalışan, 90 dakika boyunca strese girmeden pas yapmaya çalışan oyuncular kırmızı beyazlı olanlar. Bu başarıda pay sahibi olan herkesi kutlamak lazım, en başta da Bülent Uygun'u tabi.
* Yukarıda saydığım sebeplerden dolayı, Sivasspor'un aslında iyi oynamadığı fikrine pek katılmadığımı söylemeliyim. Eldekilerle gerçekten bu ligin üzerinde bir takım çıkmış ortaya. Ayrı bir paragrafta tekrar takdir etmek istedim. Umarım bu yılı bir kupayla, ya da en azından bir Avrupa kupası biletiyle kapatabilirler. Sistematiği ve uyumu bozmadıkları sürece, orada da büyüklerin yapamadıklarını yapabileceklerini düşünüyorum.
* Fenerbahçe'de de paragraf açmamız gereken isimler var. Öncelikle Emre Belözoğlu. Duygusal sebeplerden gelişi can sıkıcı olsa da, kendini buldukça izlemesi keyif veren bir adam oluyor. Fenerbahçe'ye kattığı en önemli şey takımı omurga halinde 5-10 metre ileriye taşıyabilmesi. Fenerbahçe'de son yıllarda bunu yapabilen tek adam formdayken Appiah'tı. Kapılan topları fazla vakit harcamadan, dikine giderek ileriye taşıması hem orta sahayı, hem de kanatları rahatlatıyor. O ileriye gelirken Deivid, Alex ve Semih'in hareketlenmesi - buna Uğur'u da dahil edebiliriz, zira Aragones geçen yıla oranla Uğur Boral'ın çok daha fazla içeri hareketlenmesini istiyor- kanattaki beklere müthiş boşluklar yaratıyor. Böyle olunca da özellikle Gökhan Gönül takım için çok önemli bir adam haline geliyor. Bir sağbekten böylesine önemli bir maçta iki asist, bir sol kanattan böylesine bir maçta iki kafa golü. Emre diyorduk, ritm yakaladığında çok farklı bir oyuncu; bu bir gerçek. Ha böyle dedik diye kabullendik sanılmasın, duygusallıkla performansı birbirine karıştırmayız; o başka bu başka..
* Uğur Boral'ın golleri kadar, gol sırasında o kafa vuruşunu nasıl yaptığını da konuşmak gerekli. Sivas'ın başarısının en önemli sebeplerinden birisi hücum harici oyuncuları oyuncuları ataklara başarıyla sokması. Abdurrahman, Hayrettin, Murat gibi isimler gol kovalayan oyuncular. İşte karşıda sağlam takım gördüğünde çekilen sıkıntı da biraz bundan oluyor. İki golde de Sivas, sağ kanatsız yakalandı ve Uğur iki net kafa vuruşuyla golleri buldu. Fazla ayıplanacak bir kusur değil, ama önlem alınması gereken bir husus.
* Sivas, yukarıdakiler arasında haftanın tek kaybedeni oldu. 1. ile 5. arasındaki puan aralığı 5. Üstelik bu 5 takımın birbirleriyle epey maçı var. Sivas ikisiyle, Trabzon üçüyle, Galatasaray üçüyle, Beşiktaş üçüyle, Fenerbahçe üçüyle oynayacak. Bundan sonra her hafta işler değilebilir yani. Şahane.
* Alt taraf da hala felaket. Eses yendi rahatladı, Galatasaray'ın son iki mağlubiyeti aldığı takımlar Kocaeli ve Antalya dibin üstünde, küme düşme hattının içindeler. Asıl burada her hafta ayrı cümbüş var. İki haftadır kaybeden Gaziantep bile her an ateşin içine düşebilir. Bu gidişle epey bir süre daha işini bitirip sermeye başlayan takım olamayacak.
* Geçelim dünyaya. Cumartesi pek birşey izleyemedik ama Tuncay güzel gol atmış, Liverpool'u yakmış. Pazar ise tam bir futbol şöleniydi. Sampdoria Milan'ı devirdi, ama 90 dakika konsantre olamadık bu maça, Carling Kupası finali ağır bastı. Tottenham nasıl uyuttu maçı 120 dakika, hayret. Penaltılar zaten adaletsiz de, Manchester nereye gidiyor, kaç kupayla bitirecekler sezonu?
* Atletico-Barcelona maçı da Stadyum'a kurban gitti. Bu kez zappinglerde şanssızdım, ne zaman maça dönsem golleri kaçırdım. E şimdi ben şeyi merak ediyorum, 2 hafta önce paraları dağıtmaya başladığı söylenen bahis firmaları panikte midir acaba? 4 puan kaldı yahu. Yalnız Atletico bu maçı kaybetse epey olay çıkardı herhalde. Hakem neler yaptı daha maçın başında?
* Haftanın ağlayanı da Roma'dır yüksek ihtimalle. Berbat ve bitkin Inter'i yakalayıp epey de silkelediler. 3 puan çıkmaması büyük şanssızlık. Özellikle son dakikada ne goller kaçtı öyle? Maç 3-2'yken Fırat'la konuşuyorduk, haftanın analizini. Tepedekilerin devrildiği bir hafta yaşadık. Barcelona, Inter, Sivas, Lyon, Hamburg puan kaybetti. Bahar geldikçe tüm ligler kızışıyor, en rahat görünen 2 maç eksiğiyle Manchester United. Orada neler olacağını da önümüzdeki haftalarda göreceğiz. Epey sıkışık bir maç programı bekliyor şeytanları.
* Dönelim yine ülkeye. Denizli'nin iki yeni transferi iyi oynamaya devam ediyor. Birlikte attıkları ikinci gol şık, hatayı yapanın da geçtiğimiz haftalarda övdüğümüz İsmail olması manidar. İlk golde de Emin Aladağ'ın şık vuruşunu unutmayalım. Denizlispor'un süper lig piyasasına soktuğu kaçıncı isimsiz adam bu?
* Eskişehir-Kayseri maçı çamur deryası havasında, Eses tek golle kapmış işi. Trabzon da epey kaçırmış ama kritik bir haftada galip gelerek kendini rahatlatmış. Aynısı Galatasaray için de geçerli tabi ki. Kocaelispor maç boyu ezilmiş, son dakikadaki golle nefes almış. Golden sonra Hamza'nın tribünlere davranışına özellikle dikkat. Fazla gaza gelmiş sanki. Ankaragücü'nde de Nigris kaçırmış kaçırmış, daha zor golü atmış. Onların da Jaba'yla gol sevinçleri komik. Kupa maçı var diye Özer Ankara'da 11'de başlamamış, olacağı varsa yedekten girince de oluyor. Tarak kemiği kırılmış çocuğun.
* Sakin bir haftasonu, sıkı maçlar, heyecan zirvede. Tansiyon yükselsin, işler kızışsın, biz de artık yavaştan heyecanını harlayalım olayın.
by tunchay
4 yorum:
bjk tribünlerinin "..istanbul'un piçleri dönsün şaşkına.." tezahüratı da epey ilginçti..:)
Emre'nin kelime anlami mide bulantisidir, en azindan bizim gibi cinsler icin oyledir. Bizim camia iyice alismaya basladi boyle "Gordugumuz her yilanin boynuna sarilmak" gibi islere. Her sene Fatih Terim laflari, her sene ayri "uc kelimesinden dort tanesi Fener'e kufur" adamlarin transferi. Gerci bu bir teknik-taktik yazisi ama pardon. Emre'nin Fenerbahce varliginin mesrulasmasi (evet, benim icin gayrimesrudur), "Buyuk Kaptan"lik payesi almasi icin yol oluyor. Olmasin. Yol yapim calismalari dursun.
tunchay'ı burada yakalamak guzel olmus, hooligan ın selamlarını iletelim.
şampiyon olacağımıza emre, aragones, güiza gitsin! bu kadar da açık ve net konuşuyorum! eğer fenerbahçe nin bu adamlara ihtiyacı varsa ben de adımı soyadımı bilmiyorum (ben mazhar osman memnun oldum:)
Yorum Gönder