-Doğrusu Cemal Amca, dedim, hani Yunanistan'da askerler başa geçti, yönetimi el aldı da ondan Yunan lafını açtıydım...Evet, biz gelelim bize...bizde durum nasıl sence? Ne olacağız yani? Ne dersin bizdeki bu işleri?Bıyıklarını çekiştirmeye başladı. Belli ki, ne cevap vereceğini düşünmek için yine zaman kazanmaya çalışıyordu. Bir süre suskunluktan sonra.-Durumlara filan boşver de sen, dedi ben sana bizim evin önüne dikilen kavak ağaçlarını anlatayım. Sorumu, her zamanki gibi yine dolaylı olarak cevaplandıracağını bildiğimden dikkat kesilip, -Buyur Cemal Amca, dinliyorum...dedim.O da anlattı:-Bizim evin önünde dört kavak var...Bu kavaklardan en baştakini, canına rahmet olsun, dedemin babası dikmiş. Büyük dedem, İstibdat döneminde dikmiş o kavağı. Neden mi dikmiş? Çünkü, Sultan Abdülhamit Millet Meclisi'ni açınca, büyük dedem öyle sevinmiş, öyle sevinmiş ki, işte o sevinçle, Meclis'in açılması şerefine, bizim evin önüne, o baştaki kavağı dikmiş. Büyük dedemin diktiği o kavak uzadı, uzadı, iyice büyüdü, tepesi evimizin damına vardı.Sonra, gel zaman git zaman...Abdülhamit devrilmiş, yani istibdat sona ermiş, Meşrutiyet olmuş, Enver Paşa da başa geçmiş...O zaman, büyük dedem sağ değil, dedem var. Dedem istibdat kapandı, hürriyet geldi diye öyle sevinmiş, öyle sevinmiş ki, hürriyetten bir hatıra kalsın diye, büyük dedemin diktiği kavağın yanına, bir kavak da kendisi dikmiş. Dedemin diktiği kavak da büyüdü, büyüdü, tepesi bizim evin damını aştı, bacayı bile geçti. Gel zaman git zaman...Dedem de öldü. Cumuriyet güneşi doğdu. Dedem rahmetli cumhuriyeti göremedi. Cumhuriyet ilan edilince, babam öyle sevindi, öyle sevindi ki, Cumhuriyetimizin ilanından bir hatıra kalsın diyerek, dedemin diktiği kavağın yanına bir kavak da o dikti. Babamın diktiği kavak çok büyüdü. Dedemin diktiği kavak, nasıl büyük dedemin diktiği kavağın boyunu geçtiyse, babamın diktiği kavağın boyu da dedemin kavağının boyunu geçti uzadıkça uzadı...Gel zaman git zaman...Demokrasi geldi, çok partili olduk Allaha çok şükür...Babam rahmetli demokrasiyi göremedi. Memleketimize demokrası gelince, ben öyle bir sevindim, öyle bir sevindim, atadan gelme töremize uyup, demokrasiden bir hatıra kalsın diye, ben de evimizin önüne bir kavak diktim. Benim diktiğim kavak da uzadı, uzadı, bir boy attı, bir boy attı...Cemal Çavuş, kendi diktiği kavağın boy atışını anlatırken, sesiniz iyice kısıp boğuklaştırmıştı.-Büyüdü, büyüdü, büyüdü...Sağ elini, gırtlağının üstüne kadar getirip boynunu tutarak,-Büyüdü, büyüdü, nah buramıza kadar geldi! dedi.Sustu. Her zamanki gibi, bıyıklarını sıvazlaya sıvazlaya, ne demeğe getirdiğini anlayıp anlamadığımı görmek için bakışlarını gözlerime dikti. Ocakçıya,-Öğretmenin çayını tazele oğlum...diye seslendi.Aziz Nesin, 1955...İt Kuyruğu
32 yorum:
eline saglik..
Harbiden nah buraya kadar geldi! Ankara'nın bundan sonra en güzel yanı ondan kaçışıdır, ister İstanbul'a ister Eskişehir'e.
Daha ne yazsaymış ki Aziz Nesin zaten?
Doğru halkında yaptığı iş değil. Rüştünü ispatlamış!Murat Karayalçın varken bu da ne olaki.
Siyasi kimliğinizi bir kenara atsanız,bu admaın çok hatası olmasına rağmen Ankara'yamüthiş bir hizmet ettiğini anlarsanız. Bunu anlamak için de bfore and after yeterli ya neyse konu siyasi olmasın
kılıçdaroğlu ankaradan aday olsa gökçek'i devirebilirdi ama karayalçın tercihi çok yanlış kesinlikle. ona rağmen fena oy almadılar..
anti-demokrasiyi desteklemek nasıl bir davranıştır yahu.kazanan iyidir kötüdür ayrı tartışma ama hikaye basbayağı demokrasinin ne kadar pis-kaka bir şey olduğundan dem vuruyor ve ilginçtir ki yorumlarla destek te buluyor.hakikaten şoktayım.bir yerde melih gökçek öteki yerde aziz kocaoğlu kazanmayacaksa niye seçim yapıyoruz ki?
İstanbul'a Ankara'ya kar yağmayınca Anadolu'ya kış gelmiyor.
Asıl efsane Adana'da.. I-touch!
vay anasını sayın seyirciler,
neler kutsanır olmuş blogda da haberim yok.
sanırım 2007 sonları,
demirkol acetobalsamico diye bir blogdan bahsediyor,
girelim bir bakalım diyorum,
hoşuma da gidiyor ve derken kurcalamaya başlıyorum hoşuma giden şeyden arsızlık yapıp yeni hoşluklar çıkarabilirmiyim diye,
derken flying dutchman çıkıyor karşıma,
arkadaşın arkadaşıyla daha samimi olma durumuna benziyor,
önce fd'ye bakıyorum evde pc yi açınca,
sadece bakmak değil bolca da publicity-visibility faaliyeti yürütüyorum,
gün oluyor brüksel-amsterdam yolculuğu ve dahi amsterdamda konaklama hususunda bilgiler ediniyor,
gün oluyor işyerinde çoğunluğu yurtdışı masterlı arkadaşlara yazdığı kaliteli yazıları okutup göğsümüzü kabartıyorum kendim yazmışım gibi..
ve derken 30 Mart 2009.. tüm bu güzel şeylerin sonu. ben de eleştiriyorum i.melih'i, ve de üzülüyorum ankara için. ama
blog da neler kutsanıyor, aman tanrım. daha da acı olanı üstelik yorumlarla da destekleniyor. arkadaşlar aslolan özgürlüktür, gerisi teferruattır. isteyen canı nereyi isterse ona oy verir ve siz tanrı değilsiniz insanları yargılayamazsınız. bugüne kadar onca güzel yazının sergilendiği blogun şu yazıyı haketmediğini düşünüyorum..
flyby
arkadaşlar neden bu kadar tepki gösterdiniz anlamadım
kutsamak, yüceltmek gibi düşünceler yoktu Aziz Nesin'den bu alıntıyı yaparken...Demokrasinin zaman zaman tasvip etmediğimiz şahıs ve kurumları da "çoğunluğun yönetimi" anlayışı ile göreve getirebilme gibi bir fonksiyonu olduğuna dem vuran bir yazı.
Eğer bu yazıdan Osmanlı dönemi yönetimlerine özlem gibi bir anlam çıkardıysanız yanlış çıkarmışsınız söyleyeyim. Zira "Nah Buraya Kadar Geldi" hikayesinin öncesi de vardır İt Kuyruğu kitabında edinip okursanız farkedeceksiniz
Kaldı ki nasıl siz oy verdiğiniz insanları savunma serbestisine sahipseniz ben de eleştirmek istediğim adamları eleştirme serbestisine sahibim. Özgürlük aynı zamanda benim buraya bu yazıyı koyma özgürlüğünü de içeriyor diye düşünüyorum yanlış mıyım?
Oy dağılımı konusunda yargılamak gibi bir amacım veya eylemim de yok, dediğim gibi, isteyen istediğine versin, bunun aksini iddia eder bir yaklaşım göremedim ben kendimde.
Birisi bloga yazı yakışmıyor derken diğeri cuk oturmuş diyorsa ben hangisine inanacağım. Söyleyeyim ikisine de, zira ikisi de aynen belirttiğiniz gibi düşünce özgürlüğünün bir parçasıdır.
Buraya bir kişi gelip demokrasi karşıtıyım, benim için Faşizm ve aristokrasi üstün yönetim tarzıdır dese bile bu fikir özgürlüğüne girer ve o kişi düşüncelerini açıklamakta serbesttir.
Düşüncelerden korkmayalım son söyleyeceğim odur.
Abdulhamit yaklaşık 100 sene önce demiş ki;
"Demokrasi ve temsili demokrasi muhakkak ki iyi bir yönetim şeklidir ancak bu ülke insanı bu sistem için çok cahildir. Önce eğitim seviyesinin yükseltilmesi ardından meşrutiyete geçilmesi ülkenin iyiliği içindir."
"bu admaın çok hatası olmasına rağmen Ankara'ya müthiş bir hizmet ettiğini anlarsanız"???
bu müthiş(!) hizmetleri arasında ankara'ya zararlı derecede ağır metal içeren suyu arıtmadan getirmek, gökkuşağı yolu gibi işlevsellik ve estetik açısından örnek rekreasyon alanları yapmak, ankara'nın en güzel bulvarında kaldırımları daraltıp ortasından otoyol geçirmek, kaçak kömür ile ankara'nın havasını kirletmek ve belediyeye proje onayı için gelenlerden ankaraspor adına zorla bağış toplayarak ankara gibi futbolun geri kaldığı bir şehre bir süper lig takımı bahşetmeyi de sayabiliriz herhalde.
kendi adıma akp'ni aldığı oylar artım bana batmıyor eskisi kadar. adamlar bu ülkenin bir gerçeği ve kim ne derse desin çok başarılı bir lidere sahipler. hepsine eyvallah. ama çocukluğundan beri ankara'da yaşayan ve karayalçın dönemini de gören biri olarak milletin ordan buradan çıkıp yok "karayalçın'ı da gördük", yok "melih hırsız ama iyi (!) hizmet veriyor canım" demesine tahammül edemiyorum. o beğenmediğiniz karayalçın yıllardır i. melih'in üzerine konduğu ankaray'ın hemen hemen tamamını ve metro'nun büyük kısmını bitiren, sanıldığının aksine doğalgazı yaygınlaştırarak bu şehrin havasını temizleyen ve şehrin altyapısını elden geçiren adamdır. şov yapmamıştır. 1994 seçimlerinden önce tamamlanmasına çok az kalmış olan ankaray'ı reklam olsun diye apar topar açmayacak kadar işiyle meşgul bir adamdır.
ama size disneyland, büyük ankara sirki, belediye kaynaklarını kullanarak zirveye oynayan ankaraspor, gerekli olsun-olmasın her köşe başında birer köprülü kavşak lazım tabi. adamın hizmeti büyük tabi canım, çekemiyorlar!
hakikaten inanılmaz.seçim kazanılamadı diye demokrasiye suç atmak halkın cahilliğinden dem vurmak...bence 12 eylüller 12 martlar müstehak bu memlekete..arkasından adnan polat'ın hakemleri suçlayan demeciyle dalga geçen post atarsanız bir de tadından yenmez hani..arada fark var mı bir düşünün isterseniz...yazık!
Anti-demokrasiyi desteklemek...
Aziz Nesin'in bu yazısından bunu çıkartan zihniyet... Ey parmakları yorulasıca bünye, nasıl oluyor da Aziz Nesin'in yazdığı bu yazıdan böyle bir anlam çıkabileceğini düşünebiliyorsun?
Aziz Nesin'in fanatiği veya herhangi bir edebiyatçı olmaya gerek yok burada söyleneni anlamak için. Sadece Aziz Nesin'in nasıl bir insan olduğunu bilmek ve okuyup anlama yeteneğine sahip olmak yeterli sanırım. Ama 2. önkoşul bizim milletimizin çok net %95'inde olmadığı için hergün okuduğunuz futbol-blog sayfasında bile; zayıf, yüzeysel, yazmış olmak için yazılmış yorumlara rastlayabiliyorsunuz. Bu yukarıdaki de onlardan bir tanesidir, Türk insanının kendini geliştirememiş olduğunun bir numaralı örneğidir ve durumun ne kadar acı olduğunu bana göstermektedir.
Bunu okuyup da bana sinir olanlara özel not: Evet ben kendimi geliştirdim, konuştum ve tartıştım çünkü. Söylenen lafı götüm ile değil de kafam ile algılama yetimi ilerlettim. Ne mutlu bana, Aziz Nesin okuyup anlayabiliyorum (!)
Verilen tepkinin sebebi demokrasi illa belli bir zümre ve insanın işine geldiğinde mi faydalıdır.Bakın halka bu akdar laf söyleniypr,seçim yapılamıyor diyor. Bu halk körü körüne birine bağlanıyorsa,niye urfa da tepkşii olarak başkasını seçiyor veya Giresun'da.Sonuçta bu yazı yazılınca bu tepkilerin gelmesi de doğal bir süreç oluyor.
Zamanında Aziz Nesin'in en basit öyküsünden en karmaşık yorumlarına kadar eleştirdi bu memleket. Sonrasında adım adım görüldü ki bu en basit hikayesinden en kapsamlı oyununa kadar, her satır arasında haklı çıktı. Zamanında bu milletin hazır olmadığı o sert ve keskin üslupla fikirlerini belirttiğinden bu kadar yargılandı. Seçimlerden sonra milletin "Ananı da al git"lerle, "ceketimizi koysak kazanırız" larla alıştığını sanmıştım ben fikirlerin bu kadar sert ve keskin ifade edilmesine. Ancak görüyorum ki bizim milletimiz ancak ucundan koklatılarak sömürülmeye, gözünün içine bakarak kandırılmaya, bile bile lades demeye alışmış. Demokrasi de bu nedenle bu kadar güzelken tehlikeli olmuş. Tıpkı Aziz Nesin'in dediği gibi, daha doğrusu Abdulhamit'in dediği gibi. Eğitimsizlikten.. Özgürlük diye bağırırken, kendi beynimizde hapsolmuşluğumuzdan..
Dipnot: Zannederim yanlışlıkla Cthulhu olarak yayınlamışım, düzeltme yapmak istedim :)
ben mi paranoyak oldum yoksa 4, 6, ve 12 numaralı "adsız" yorumların tümü aynı kişiye mi ait? Hayır yorumların uzunluğu cümle yapıları birbirine çok benziyor da
ayrıca bu derece ısrarcı olduğunuz bir görüşü neden "adsız" kimliklerin arkasına saklanıp sergiliyorsunuz...isminizle nickinizle profilinizle buraya yorum bırakın, biz de ona göre hitap edelim...
dikkat ederseniz şekille ilgili görüşlerime geçtim esasla ilgili olandan, zira esası anlamamakta ısrarcı arkadaşlar var...yazıdaki hikayeden "seçim kazanılamadı diye demokrasiye suç atıldığı" sonucunu çıkaran zihniyetle sabaha kadar tartışsak alacağımız sonuç aynı olur herhalde.
bu yazısına denk gelmemiştim, herşeyden önce çok teşekkür...
aziz nesin nüktedanlığını çözemeyen insanlar varmış onu gördüğüm için ayrıca üzüntü. verdiği yüzdeler bir nebze doğru mu ne?
anti demokratik bir tavır var hikayede ve destekleyen yorumlarda bunu kabul edelim, biliyoruz ki eğer başka bir parti 6,5 yıllık iktidar yıpranmasına rağmen ank-ist belediyeleri ve %40 a yakın oy alsaydı böyle olmayacaktı.
"futbol sadece benim tuttuğum takım yendiği sürece güzel bir oyundur "
Bu yazıda anti demokratik bir yapı yok ama bu şekilde anlaşılması normal. Çünkü insanların işin kolayına kaçıp bu yazıdan öyle bir anlam çıkarabilir. Yazıda asıl anlatılmak istenen demokrasinin sağladığı özgürlkleri bazen bazı insanlar kendi işlerine geldiği gibi kullanabilir. Hatta sırtını demokrasiye verip cunta yönetimi gibi bile davranabilir. İşte "nah buraya kadar gelen" zihniyet bu. Bazı insanlar özgürlük veya haklardan bahsederken aslında kendi özel çıkarlarınıda el altından işin içine katmaktadır. Muhtemelen bu dediğimde yine bu yazıyı eleştirenler tarafından anlaşılmayacak ama yinede bir umut yazayım dedim.
belki kavaklar kesilse, antidemokratik bir tavırdan bahsedilebilirdi ama, hikaye evin önünde varolan 4 kavakla başlıyor. Buraya dikkat edelim :)
Aziz Nesin'i anlamak için onu biraz okumak gerekir. Hadi Flying Dutchman anti demokratik(?) diyelim, ama Aziz Nesin'e bu ülkede anti-demokratik gelmesi biraz fazla abartılı olur herhalde :)
tunchay varolan demiş yettim geldim hemen:) pazar günü aklımda bir şey vardı, neden yapmadığımı hala bilmiyorum, yerine ulaşıp ulaşmayacağını da ama deneyebilirdim yine de... zarfın içine şöyle bir mektup koymak:
sevgili belediye başkanı,
bu mektubu okuduğunuza göre seçilmişsinizdir, hayırlı uğurlu olsun demeyeceğim çünkü bence her şey olması gerektiği gibi olur... seçilmenizde zerre katkım yok çünkü sizden önce bu seçim sistemine inancım yok... benim için sizin veya bir diğerinin bir farkı yok çünkü farkınızı ortaya koyabileceğiniz bir sistem yok... bu seçim sadece bir oyun, orayı almalıyız, burası çok önemli, şurası bizim kalemiz sloganları arasında nasıl başka bir şey düşünebilirim ki... bence bütün siyasetçiler risk oynasın, kazanan seçimleri de kazanmış sayılsın...
neyse sonuç olarak seçilmenizde bir etkim olmadığına göre düşmenizde de bir etkim olamaz ama suyunu tasarruflu kullanan, yerlere çöp atmayan, vergisini tam tamına ödeyen, bir diğer vatandaşın hakkına kendisine gösterdiği kadar saygı gösteren biri olarak şunu isteyebilirim...
lütfen beyoğlu'nun içine etmeyin! iyi projelerle dünyada barcelona'nın yerini tek başına tutabilecek bu semti gerekiyorsa yap-işlet-devret modeli ile yabancılara verin... lütfen!
hizmetler var ya da yok, demokrasi, o bu şu o falan bunların hepsi tartışılır, sorun yok... seçiliyorsa da mutlaka bir sebebi vardır, her şeyin olması gerektiği gibi oluyor sonuçta...
ama dün oğuz haksever'in isyan ettiği gibi, şehirlerimiz, ülkemiz, insanlığımız hayatının en çirkin dönemlerini yaşıyor... insan okudukça, gördükçe, yaşadıkça güzellik duygusu artıyor ve çirkinlikler ucu kırık bir ok gibi insanın içine batıyor...
ben hiçbir şeye değil de en çok bu çirkinliğe isyan ediyorum... iki tane direğin üstüne merdiveni koymak inanın o kadar zor değil... o kadar zor olmadığı için de 77 günde bitiyor!
Yazıya değil yorumlara cevaben;
Millet oyunu vermiş ve adaylardan biri seçilmiş büyütülecek ne var? Demokrasi zaten bu değil mi?
2007 seçiminden sonra Onur Öymen'in Bursa'da "Halkın seçimi hiç rasyonel(akılcı) değil" demesine abananlar -ki bence de yanlış bir söylem- 2009'da RTE'nin "Antalya seçimi çok anormal" demesine hiç değinmiyorlar mesela.
Burada da o oluyor, Aziz Nesin üzerinden sol anti-demokratik olurken, özgürlükçülük liberalizm ve mıhafazakarlık üzerinden korunur hale geliyor. Ne de olsa Sivas'ı da Aziz Nesin yaptı.
Ki üstat öyküsünün sonunu tam getirmemiş, demiş ki, "Sustu. Her zamanki gibi, bıyıklarını sıvazlaya sıvazlaya, ne demeğe getirdiğini anlayıp anlamadığımı görmek için bakışlarını gözlerime dikti." Üstelik daha tazelenecek bir çay var.
flyby'a kısmen katılıyorum. Lakin ortada işin nüktedanlık kısmının demokrasi ile ilgili olan anektodunu milli gazete değilde birçok kişinin okuduğu bir blogdan okumuş olmanın insanlara verdiği hissi açıkcası çok net anlayamıyorum. Sonuçta burası bir blog. İnsanların siyasi fikri olabilir. Olmayabilir de. Olmaması da siyasi bir fikir taşıyor anlamına gelebilir. Lakin gençler, burası sadece bir blog.
Dur baba vurma, uzaylı o! senkronunu yaşamayalım.
Üstelik, demokrasi o kadar göreceli bir kavram iken.
hacı enteresan olan şu, şahsen ben şeriata inanan bir insanım, bu da şehrin yöneticisinin şehirde yaşayanların oyuyla seçilmesi anlamına geliyor benim için (örn. tahran) seçilen kişiyi sevenler sevmeyenler olur, ama sanki seçimle gelmesin isteyenler var gibi, var mı yok mu ?
Flying Dutchman:
4 ve 14 .yorumlar bendenize aittir ve ismimimn yazılmaması korkaklıktan değil,alt butonlara dikkat etmememdendir. Yoksa şükür öyle gizlicek salklıcak düşüncemiz yok. O yüzden insnaları töhmet altında bırakırken,bira zdaha tartın.Neyse konunun uzatmanın alemi yok
Saygılar
akp,recep tayyip erdoğan,melih gökçek ve demokrasi
deniz baykal ve iktidar olma,ya da iktidar olmayı geçtim adam gibi muhalif olma
dtp ve pkk'ya terör örgütü diyebilme ,ırkçılık üzerinden güdülmeyen bir siyaset
aziz yıldırım josico,maldonado kurumsallaşma ve dünya kulubü olma hayalleri
tabi yerseniz
öyküden tamamen alakasız ve bunca yorumdan sonra çok saçma olacak ama fotoğrafta gözüme ilk takılan sağdaki hanım kızın mickey mouse tişörtü oldu. disneyland bekleyişi heyecanla sürüyor.
bu gokcek destekcileri de nedense cok agresif oluyorlar. kimse uzerine alinmasin ama farkli birkac yerde gordugum vaziyet budur. sucluluk psikolojisine benziyor. (!)
"Türk milleti gariptir
Her bi lafı kaldırmaz
.bne dersin kızar da
s...sin aldırmaz"
Neyzen Tevfik
Yorum Gönder