Yine kasvetli bir pazartesi sabahı, bulutlar bizim plazanın dokuzuncu katına kadar inmiş. Yazı işlerinin tam karşısındaki odamda oturmuş monitörün karşısında pineklerken içeri Dutchman girdi. Son zamanlarda çok kilo almıştı, bir eliyle kapıya yaslanırken, diğer eliyle göbeğinin altına düşen pantolonunu yukarı çekmeye çalışıyordu. Büyük yuvarlak kafasının önünde kalan son birkaç tutam saçı siyah kalın çerçeveli gözlüğünün üzerine düşmüştü. Günde 3 pakete çıkardığı sigara yüzünden sesi iyice çatallanmıştı, seslendi ; “
Gorky hazırlan, Hajduk Split-Cibalia maçına gidiyorsun, Hırvatistan Kupası yarı final ilk maçına”Koltuğumda doğrulup, bir an önce seyahat programımı yapmaya çalışırken, acı acı çalan telefon sesiyle kendime geldim, hattın öbür ucundaki ses şöyle diyordu ; “good morning sir, it’s 6:30”
Yorucu bir iş günü ve çift stoplu bir uçuş sonrası böyle bir rüya görmek son derece olası ancak gerçek olan Hajduk-Cibalia maçı. Yine hızlı geçen bir sabah ve öğlen sonrası maç saati ve bilet olayını soruşturmak için sahile yakın, tarihi kentin içindeki
Hajduk Fan Store’a gittim. Havanın yağmurlu olması nedeniyle biletimi 60 Kuna’lık numaralı diyebileceğimiz Batı tribününden aldım. Torcida’nın bulunduğu kale arkası tribün fiyatı 20 Kuna, karşı kapalı tribün ise 40 Kuna idi. 1 Euro’nun yaklaşık 7,3 Kuna olduğunu söylersek bilet fiyatlarının seviyesini tahmin edebilirsiniz.
Otel stadyuma yaklaşık 2 km olunca, maça yürüyerek gitmeye karar verdim. Yol sorduğum iki genç de maça gidince, beraber yola düştük. Yol boyunca sohbet ettik, bana Torcida’nın toplandığı meydanı ve lokallerini gösterdiler. Geçtiğimiz hafta Split’te Dinamo ile maçları varmış. 2-1 kazanıp liderliği ele geçirmişler. Bu yüzden keyifleri yerindeydi. Stada vardığımızda beni bira içmeye davet ettiler ancak maçın başlamasına az kaldığı ve gideceğim tribün ters tarafta olduğu için teşekkür edip girişe doğru yol aldım.
Stadın dış görünüşünü resimler anlatsın…
Dondurucu bir rüzgarla başlayan maçı izlemeye 5-6 bin kişi gelmişti. Bu arada kesinlikle Poljud stadına da rüzgar paneli yerleştirmek gerekiyor.
İlk yarı rüzgara karşı oynayan Hajduk kalecisinin degajlarının hiçbiri orta sahayı geçemedi. Ancak ne hikmettir ki Hajduk ilk golünü yine aynı rüzgara karşı kullanılan bir frikikten buldu. Tomasov’un attığı gol soğuk havada içimiz ısıttı. (Ümit (Aktan) abi selamlar!) Ben maçın başından beri çoşkuyla bağıran Torcida’yı görüntülemeye çalışırken Cibalia beraberlik golünü attı. Bu arada yaklaşık 100 kişi deplasman yapan Cibalia taraftarlarına da helal olsun demek lazım.
Bu golden 4 dakika sonra Hajduk’un yeni idolü 15 numaralı Drago Gabric maçı 2-1’e getiren golü atıyor. Babası Hajduk’un efsane kalecilerinden olan Gabric, tüm taraftarların sevgilisi, hatta taraftarlar maç boyu sadece onu ismiyle selamlıyor. Bir nevi bayrak adam. Henüz 22 yaşında. Sağ kanatta oldukça etkili, aynı zamanda tam bir lider. Dört dakika sonra skor 3-1’e gelirken ilk yarı böyle sona eriyor.
İlk yarı boyunca hiç durmadan yüksek tempoda bağıran Torcida’ya da ikinci helal olsun.
İkinci yarı pek de iç açıcı değil. Daha çok etrafla ilgileniyorum. Bu arada herkes “hayde hayde” diye bağırıyor. Pek yabancı gelmeyince yanımdakilere soruyorum, tahmin edebileceğiniz gibi “haydi haydi” diyorlar. Osmanlıdan ortak birçok kelime kalmış Hırvatlara. Taraftarlar arasında karşılıklı küçük atışmalarla birlikte ses bombaları ve meşaleler ufak ufak devreye giriyor. Maç boyu en az 20-25 tane meşale yanıyor. Özlemişim yahu şu ortamı.
Bu devre Gabric göbekte oynuyor. Açıkçası sıkıcı geçen devrede sadece onu ve tribünleri izliyorum. Her topa giriyor, sakatlanan arkadaşı için kavga ediyor, hakemle dalaşıyor, yapıyor da yapıyor. Nihayet 86’da Boris Pandza isimli ayıboğan formatlı defans oyuncusu golü atıp skoru 4-1’e taşıyor. Nedense taraftarlar çok eğleniyor bu gole. Sonrasında kalas oyuncu kategorisinden olduğunu öğrendiğimiz Boris’in attığı bir çalımın ardından ben de basıyorum kahkahayı. Bu arada koltuk değnekli zar zor yürüyebilen, adam mı kadın mı olduğunu çıkaramadığım, yaşlı bir Hajduk’lu çıkış için kapıya doğru çıkarken bir yandan da gözünü ayırmadan heyecanla maçı bitirmeye uğraşıyor.
Dördüncü golden sonra Cibalia taraftarları ile polis arasında ufak çaplı bir gerginlik oluyor. Çok da uzun sürmeden maç bitiyor zaten. Hajduk’lular taraftarlarına giderken, Cibalialılar da kendi taraftarlarını selamlıyor. Ben de 2 Gb kartımda son bir foto için yer açmaya çalışarak otele dönüyorum.
by gorky
5 yorum:
stadı dolu görmek de size nasip olmuş gökhan bey, iyi de olmuş, bol bol da gol görmüşsünüz.
finansör flying dutchman miydi? :) öyleyse, biz de nemalanalım.
Kalinic diye bir adam var, Fm'de farketmiştim. Aynı zamanda nette hakkında güzel yazılar çıkmış,youtube'da bazı videoları var."Yeni Suker" diyorlar.
Maçta oynadı mı? Oynadı ise izleniminiz nedir merak ediyorum. :)
Giris muhtesem :))
@ Gadee
Kalinic maçta oynamadı, dolayısı ile bir izlenimim yok maalesef.
Yorum Gönder