Başlık çok mu
“ataerkil” oldu? Bu kez de böyle bir
“açılım”da bulunalım istedik. Gına geldi bu iki kelimenin sık kullanımından, hatta ana haber bülteni başına yirmi tane düşüyor bunlardan ama bizim konumuz hakikaten
"bir kadın ve atlar"Biraz, icra ettiği
mesleğe dair
“nadir rastlanan” başarısından, biraz da isminin telaffuzu, çok sevdiğimiz Henry Turner’ı akla getirdiğinden olsa gerek,
yıllar önce BBC’de ilk gördüğümüz andan beri Hayley Turner’ı çok takdir ediyoruz. Her ne kadar bu ulvi
“takdir” hissi, ganyan halkının büyük çoğunluğu tarafından
“Karıya bak lan. Yine koymuş yarışı. Bizim kılkuyruk aprantileri toplasan bir bu etmez a...a k...m” şeklinde dile getirilse de; biz konuya biraz daha biyografik ve kibar yaklaşalım.
Geçenlerde kaybettiğimiz merhum Gürkan Oker’den kısa bir süre sonra, Turner’ın da pistte kaza geçirdiğini duymuştuk. Yarış esnasında attan düşmüş, bilincini kaybetmiş, burnundan ve kulaklarından kan gelmişti. Durumu değerlendiren ilgili birimler kendisine
“Kafanı yere çarptıktan sonra, ortalarda öylece gezip, at koşturamazsın” demiş ve Mart 2010 tarihine kadar koşmamasını sağlayacak bir karar almışlar. İnsan hayatının bu denli değerli olması bizim coğrafyada tanıdık olmayan, farklı bir duygu...
“At Yarışı ve Kadınlar” denince, ganyan mevzuları ile
“birazdan biraz daha fazla” ilgili herkesin aklına gelen Julie Krone’a (ki kendisi 20.000’den fazla yarışta, 4.000’e yakın birincilik kazanmış bir jokey) kariyer anlamında en çok yaklaşacak isim olarak lanse esilen Hayley için tatsız bir durum. “Geçmiş olsun” diyip, geçmişine bir göz atalım.
1983’de Notthingham’da doğan Hayley, 3 yaşında at binmeye başlamış. 16 yaşında
“Ben oldum artık” kararı alınca da bir miktar ön hazırlığın ardından, profesyonel yarışlara girmiş. Kariyerine
“Acıların Jokeyi” tadında bir başlangıç yapmış.
Daha ilk yarışında sürdüğü Markellis isimli safkan, bir kaza sonucunda ayağını kırmış ve uyutulmuş. Annesi
“Bunu kaldırabiliyorsa, herşeyi kaldırabileceğini düşündüm. Gerçekten de başardı” diyor bu mevzu için. Bir parantez...
“Uyutulmak” ne menem bir kelimedir arkadaş... Naif gibi şerefsiz...
“Melih abi” formuna gireceğim ama ben tıp biliminin bu kısmının içine tüküreyim, afedersiniz.
“Ayağı kırıldı” diye at öldürmelerin sonu gelsin artık!
Hayley, annesinin dediği gibi vaziyeti çabut atlatmış. İlk birinciliğini de aynı sene, daha sekizinci yarışında, Generate isimli bir safkanla kazanmış.
“Yarışın kaydını izlediğim zaman, bu kollarla nasıl yarış kazandığıma şaşırıyorum” diye anlatıyor ilk zafer finişini. Takip eden senelerde, sırasıyla 9, 14, 34, 53, 36, 56 tane birincilik kazanarak, emsalleri arasında temayüz etmiş. Ama gelmiş geçmiş İngiliz hanım jokeylere
“Siz şöyle bir ayrılın bakayım. Durmayın benim yanımda” fırçası kayabilecek konuma gelmesini sağlayan, en büyük sükseleri 2008 yılına rastlıyor.
Ağustos 2008’de Shergar Kupası’nda İngiltere’nin kaptanlığını yapan ilk kadın jokey oldu. Doğumgününden üç gün önce, 2008’in son günlerinde birinci bitirdiği yarışla da
“Bir yarış sezonu içerisinde 100 yarış kazanan” ilk İngiliz kadın jokey ünvanını almayı başardı.
Usta jokeylerin kariyer hikayeleri de spor filmlerinde çok gördüğümüz
“Başarılı olacağı düşünülmeyen ama ummadık taş olan sporcu” karakteriyle paralellik gösterir.
“Bir gün 1’e 50 veren bir ata biniyordum. Herkes beni görmezden geliyordu. Atın sahibi bile... Öyle ki yarış taktiğinin ne olacağı konusunda bile fazla konuşmamıştık. Yarış sonunda pistten tribünlere baktığımda ‘Senin ikinci olduğuna inanamıyorum’ diyen gözleri gördüm.”Çocukluğundan beri sıkıntısını çektiği, oldukça ağır bir mide rahatsızlığı olan; ekmek, pasta, kek ve bisküvi yemesi kesinlikle yasaklanmış bir jokeyin, kariyeri boyunca sık sık yukarıdaki bakışlarla karşılaşmasının akabininde, bütün o insanları
“Bunu yazmadan olmaz abi” konumuna getirmesini takdir etmeyelim de ne yapalım?
“Doktorumun söylediğine göre, arabamla gezebilirim, istersem içki içmeye gidebilirim, koşabilirim, yüzebilirim ve formda kalmak için istediğim her egzersizi yapabilirim ama şimdilik at sürmeme izin yok. Aslında daha iki hafta önce, gözlerimin simsiyah olduğunu ve kulaklarımla burnumdan kanlar aktığını düşününce, oturup bunları anlatabildiğim için ne kadar şanslı olduğumu anlıyorum. Yine de atları uzaktan izlemek değil, en kısa zamanda onlarla koşmak istiyorum”Kaba etini devirdiği yerden; haftasonu
“Pazar Keyfi”, hafta içi de
“Seda Sayan ile Sabah Sabah” ekseninde top sektirerek, beyin kıvrımı düzleştirenler ile
“Türkiye’de Kadının Yeri ve Önemi : Vatanı Kurtardılar, Ataerkile Yenildiler” tefrikacılarına arz olunur. Herşeyi
"Üzerinde Güneş Batmayan Krallık"tan beklemeyin.
by Canarino
12 yorum:
bu yazıya ilk yorumu ben yapayım
bir de at ve avratı aynı vücutta birleştirenler vardır
bkz...brigitte nielsen
bkz...tuğba özay
ben ataerkil olayını magandalığa ulaştırdım gördüğünüz gibi :)))
bineceksin bunlara vuracan kırbacı, vuracan kırbacı, benim olacak halley (ülker halley yahu:)
şaka bir yana canarino o hastalık çölyak mıdır acaba? (glüten alerjisi)
Aynen. Hastalık o Varol.
Yalnız dikkat et. "Hayley'e niyet, Kaya sülalesine kısmet" olmasın. 18 kardeş az da değil :)
jokey kayalar mı?
ahmet atçı'nın bir kızı vardı, valla kırbacın kendisi gibi avrattı, çok korkardım değil ata kediye bile binemedim onun yüzünden:)
Ahmet Atçı, nam-ı diğer Sepet Ahmet, enteresan jokeydir. Bilhassa son senelerinde oldukça naifleşmişti. Bir gün enternasyonel koşular için hipodroma gittik. Malum, padok her yarışseverin kendi yazdığı atı ve jokeyi motivasyon yeridir.
Abinin biri geldi.
"Ahmet abi..." diye seslendi.
Ahmet Atçı "Efendim..." dedi.
Abi nasıl inanıyorsa kuponuna ve Ahmet Atçı'ya;
"S.. anasını" dedi sadece.
Döndü arkasını, gitti.
Bizler inandık, sen de inan.
Bizim için yarışı kazan...
sen gel de veliefendi lokantasında bir bira içelim seninle, hikayeler de çerez olur:)
Locaya kurulup, masada dürbünle içkiye ve kupona abanmadıkça, ben Veliefendi'ye Veliefendi demem.
Yalnız Canario biraderin anlattığı olaya hayvani bir tepki verdim akşamüstü. Ofistekiler n'oldu abi diye yaklaştılar bana.
Yalnız Varol da herkese "gel şunu içelim gel bunu yiyelim" diyo da icraat yok... Uzaktalar diye mi böyle yapıyosun Varol söyle bakiyim :)
@barad-dur
ahahaha süper tespit, biz yazan adamız abi, boşa yazan adamız:)
valla gelenle her zaman içeriz, içtik, içeceğiz... geçen aceto, pennearabiata, ich beraberdik mesela, ben ev sahibi sayılırım bir süre daha beyoğlu'nda, beklerim her zaman...
gelemeyenler için ajanda yaptım, gülme lan joe valla yaptım ama hayat acımasız abi, parayı denkleştirsek zaman tutmuyor, zaman tutsa, vize bırakmıyor...
şu an para, vize ve zaman getirecek multi bir projenin eşiğindeyim, mühendis arkadaşlar bir el atarsa sırasıyla almanya, brighton, hollanda, atina, kazakistan, cunda evrenindeyim...
izlanda, libya, rasunda, fener bunu unutma!
bir yandan ömer'e bakıyorum bir yandan da bu ablaya bunların ikisi de jokey hey ya rab
ahmet atcı tanıdıgım en muhtesem bı ınsan..onun gıbısı zor bulunur.saygı gosterımlesı gereken bbı ınsan
Yorum Gönder