6 Nisan 2009 Pazartesi

CANIMIZ KANIMIZ COPÇU AMCAMIZ-2





















Tarih 8 Ekim 2008. Aşağıdaki yazıyı yazmışım ve kronolojik olarak stadyumlardaki polislerle olan ilişkimi anlatıp bir kaç saptama yapmışım. Bugün tarih 6 Nisan 2009. 6 ay geçmiş, değişen hiçbir şey yok. Cumartesi günü Joe, Barbaros Bulvarı'nın resimlerini koyunca işin sadece parıltılı yüzünü görmüşüz. Parıltısız yüzünü internet köşelerinde gördük. Şu 2 fotoğrafa dikkatlice bakın. Beni oraya giden Beşiktaş'lı taraftarların trafiği tıkaması, gürültü kirliliğine yol açması, şehir hayatını felç etmesi gibi yaptıkları ilgilendiriyor elbet, onlar bir yana, oturup konuşulabilir. Ama hiçbirisi şu 2 resmin savunucusu olamaz. Ben neden her polis müdahalesinde 1 vatandaşa 4 polisin aynı anda çullandığını görüyorum? Bu nasıl bir nefret sormamız mümkün olmayacak mı? 3 polisin (1 tane yetmiyor ya) kontrol altına alıp götürdüğü taraftarın kafasına 2 metre öteden tekme sallamak hangi "emniyet" anlayışının ürünüdür? Daha da ötesi polisin aşağıdaki yazıda belirttiğim gibi, insan gruplarına "imha edilecek güruh" olarak bakmasının arkasındaki güdü nedir? Yıllardır polisliğin maddi açıdan çok zor bir meslek olduğu adamcağızların (!) o kadar çileye (!) rağmen çok az kazandığı söylenir ve "e o da insan, bir yerde patlıyor" komik savunması yapılır durur. E o zaman çöpçü, kutuya atılmayan her çöpü ev sahibinin kafasına boşaltsın "çöp topluyorum, ona rağmen ne kazanıyorum, ben de insanım" diye. Böyle hastalıklı bir mantık olabilir mi? İnsanın insana gösterdiği şiddetin meşruiyetini kazandığı paranın azlığıyla açıklamak nasıl bir tezahürün ürünüdür? Kaldı ki Türkiye'de polis teşkilatının üyelerinin ne tür "bağışlarla" bir gecede 10 günlük parasını çıkardığını kendi şahit olduğum ve en yakınlarımdan dinlediğim bir dolu olayla biliyorum.

Türk polisi eğitimsiz, Türk polisi kendi vatandaşına nefret dolu, Türk polisi kendi kulaklarımla duyduğum "şu 1 Mayıs gelse de biraz adam coplasak" diye kahve muhabbeti yapacak kadar vahşi düşüncelerin sahibi ve Türk polisi kusura bakmayın ama "suçlu". Bu gidişin önüne geçilmezse bir gün o aşağıda kabzasıyla adam dövülen tüfekten bir kurşun çıkacak...Ondan sonra Yunanistan gibi mi oluruz, yoksa yine aşağıda belirttiğimiz gibi sineye çekip bir sonraki olayımı bekleriz, orası meçhul...

6 ay önceki aynı nakaratı okumadan önce Canarino'dan bir alıntı ile bitireyim

Polisin hak eden etmeyen ayrımı yapmaksızın orantısız güç kullandığını kabul eden, dillendiren, hatta hicveden, bir çok aydın sıfatını haiz ismin; bunu adeta fısıltıyla yapıp, yıldönümleri geldiğinde ise, 23 Nisan’da gaza gelen çocuk misali, emniyete hayranlık çığlıkları atmalarını da hayretle izliyoruz ayrıca. Kendilerine buradan rahmetli Cem Karaca’nın “Yarım Porsiyon Aydınlık” şarkısını hediye ediyoruz. Gün gelir “Polisten sopanızı yerken siz. Ne kadar da bilimselsiniz” diye de ekleriz...


















Reinhardt Saftig zamanı Mapeza'nın 2 gol attığı meşhur Galatasaray-Beşiktaş maçıydı. Maça kalabalık bir gruplar gitmiştim ve içlerinde bulunan amcam, fenalaştığı için staddan çıkarmak istediğimizde stad kapılarında bekleyen polis görevlisi "buradan güvenlik sebebi ile çıkış yok, Beşiktaş taraftarları orada, diğer tarafa yürüyün" diyerek bizi stadın en uzak köşesine göndermişti. Sonradan apandisitinin patladığını öğrenmiştim stadda maçı bitirip eve döndüğümüzde. O haliyle izin alamayan amcam iki büklüm halde, üsteleyince Türk polisinden bir de ölüm tehdidi almıştı. Yıllar geçti. Joachim Löw'lü Fenerbahçe'yi Ali Sami Yen'de 2-0 mağlup ettiğimiz maç öncesi Mecidiyeköy'de bugünkü İkbal lokantasının bulunduğu yerde saatlerce tutulup kuyruğa girmek için çağırıldığımızda, tek bacağım polis kordonunun muşamba ipine değdiği için iyisinden bir cop yemiştim. 2 gün ayağımın üstüne basamadım. Yine yıllar geçti. Eric Gerets'in ikinci sezonunda İstanbul'da oynadığımız ve 3-3 berabere biten Konyaspor maçı öncesi bir polis memuru ortada hiçbir sebep yokken bir Galatasaraylı taraftarı kendisine sert baktığı gerekçesi ile 6 arkadaşıyla beraber dövmüş ona karşı çıkan maça beraber gittiğimiz arkadaşımı (ki kendisi Tuncay'ın biraderidir) da kafasından tutup polis otobüsünün kaportasına fırlatmıştı. Bu yıllar boyu hiçbir maçta bir tek güler yüzlü polis gördüğümü hatırlamıyorum. Fıldır fıldır gözlerle cebindeki korkunun sığınağı o sopayı çıkartıp bütün egosunu tatmin edecek kurban aramayan bir polis hatırlamıyorum. Taraftarlar sıkışıklıkta susuzluktan kavrulurken karşılarına geçip soğuk ayran içen, itip kakan, aramaların afedersiniz bo.unu çıkaran ve sürekli bir rahatsızlık içinde olan bir dolu adam hatırlıyorum oysa.

2 yıl daha geçti. Hollanda'ya ilk ziyaretimde ADO Den Haag-AZ maçı için Den Haag'ın Zuiderpark Stasyumu'ndaydım. Tüm bir kalabalığı kontrol eden 2 atlı polis vardı ve Hollanda'nın en belalı taraftarları olarak bilinen ADO'lularla şakalaşıyorlardı. Maç bitimine kadar da bir daha onları görmedik. Sonra Hollanda'ya yerleştim. Utrecht kombinesi aldım. Aynen zamanında Galatasaray kombinesi aldığım gibi. Bu sene henüz içeride üçüncü maçımızı oynadık. İlk 2 maçtan önce turnikelerden geçerken (hoş o iş de tamamen taraftarın kendisi tarafından yapılıyor) güvenlik görevlileri sessizlik içinde bizi beklediler. Yanlarına yaklaştım. Beni arayacak güvenlik görevlisi "İyi akşamlar" dedi. Yüzüne baktım tam tarifi ile aval aval. Gülümsedi. Sonra da ceplerime kısaca dokunup anahtarımı görmek istedi. Ardından da "iyi seyirler" dileyerek içeri gönderdi beni. Herhalde milyonda bir olacak bir polise rastlamıştım. İkinci maç geldi. Yine iyi akşamlar ve iyi seyirlerle karşılaştım. Üstelik bu sefer elime aldığım cep telefonu ve anahtarları gören görevli "her şey burda zaten, neyi arayayım geçebilirsin" demişti. Geçen pazar Twente maçına 12 dakika geç girdim. Utrecht 7. dakikada 1-0 öne geçmişti. Güvenlik görevlisi "golü kaçırdın neredesin yahu" anlamına gelen bir şeyler söyledi. Ben de "maalesef ama daha gol görürüz" diyip içeri yürüdüm. Maç 3-0 bitti. Çıkışta aynı güvenlik görevlisiyle göz göze geldik. Gülerek "3-0, 2 golü gördün en azından" diyerek ve "iyi akşamlar" dileyerek gönderdi beni evime.

Utrecht Nieuw Galgenwaard Stadyumu'nda bugüne kadar ne bir polis-taraftar kavgası gördüm ne de bir hadise. Olan hadise maç öncesi sokaklarda oluyor o da en ezeli rakip Ajax maçları öncesi. Stadda önce güvenlik taraftara, daha sonra bunu gören taraftar da insani duygular gereği onlara saygı duyuyor. Ne bir koltuk söküldü bugüne kadar ne stada bir zarar verildi. Galatasaray taraftarının meşhur pet şişe sağanağı Fenerbahçe maçı öncesi kendi stadındaki koltukları sökme nedeni polise fırlatmaktı. Çünkü bir düşman vardı karşısında. Çok normaldi bu, çünkü düşmanca davranışa maruz kalıyordu senelerdir. O gün patladı. Bu her tribünde her stadda var. Bizim de suçumuz yok mu? Var elbet. En büyük zorluklarla, en insanlık dışı muamele ile stad kapısından içeri girdiğimiz maçlarda, galip gelen taraf olunduğunda her şey unutuluyor. O kapıdan içeri girene kadar maruz kalınan davranıştan şikayette üzerimize yok, ama kapından içeri girdiğimiz anda artık dışarıdakilerin neye uğradığı umurumuzda değil. Marsilya tribünlerinin zamanında desteklediğimiz hareketi tebrik edilesi. Sınır ötesinden Madrid polisine tepki veriyorlar. Bu yardımlaşma son yıllarda 3 büyük kulübün taraftar grupları aracılığı ile Türkiye'de de kendini göstermeye başladı. Umarız devam eder. Zira stadlardaki "yasal mermi"li meslek sahiplerinin kendilerini düzeltmeye niyetleri yok. Birilerinin düzelmelerini sağlaması lazım.

16 yorum:

Yasin dedi ki...

Bir Galatasaraylı olarak Fenerbahceli arkadaslarımla, hem de gonulsuz sekilde, beraber gittigim bir İstanbulspor-Fenerbahçe maçında polis köpeği saldırısına uğradım, ısırıldım. Ne kadar taşkınlık yapmış olabilirim ya da Fenerlilerle ne kadar beraber hareket edebilirim dusunun. Hicbirsey yapmamistim.
Galatasaray maçlarında çektiklerimizi Allah bilir.

Sade dedi ki...

taraftar ve polis her ikiside suçlu! Kendini kanun zanneden polis, kendini takım sahibi sanan taraftar olunca işler daha bir arap saçına dönüyor. Her ikisinede akıl fikir diliyorum.

varol döken dedi ki...

cumartesi akşamı oradan fenerbahçe atkısı ile geçince polise sığınacak olmak da işi gerçekten büyük bir paradoksa döküyor ama bu polisin kifayetsizliğini anlatmaya yetmiyor...

benim aklımda ise hala fener maçı öncesi ve sonrası kafamızın içini doldurana kadar çalınan tipik bir kıraç bestesi kalıyor:

biz polisler sizlerle
biz polisler kalplerde

...

allworldfree dedi ki...

bu sekilde resmi milliyetci ideoloji ile kavrulmus polis devletin "polis" kısmının egitim safhasında , sadece "savunma" yapacaksınız degilde , askerlere gösterilen "düsman üzerinden" egitim verilirse önüne gelen herkesi döverler tabi. Maca ve özellikle siyasi bir eylem (%99 sol agırlıklı bir eylem ) öncesi video izletip, gaza getirelek iclerini nefretle dolduran sistemin güzide koruyucuları jopta s.kar silahlada vurur. istanbulun yeni Zeki -metin ikilis Cerrah-muammer de kafalarını oksar, aferin der. Ve türkiye kesinlikle bir yunanistan olamaz. Bu kadar yogun milliyetci, özünden uzak bir gürruh varken bi p.k yiyemez.

sekerse tehlike dedi ki...

http://4.bp.blogspot.com/_6EfFr4BLORQ/SdhCMFV98WI/AAAAAAAAGi0/zWI04vL7ztQ/s1600-h/torontofctasered.jpg

tesla dedi ki...

yazı çok doğru noktalara değiniyor.ama lütfen şu avrupa ülkeleriyle kıyas işine girmeyelim mümkünse.oradaki nüfus buradakinin yüzbinde biri kadar ve orada bizi tedirgin ettiği kadar onları edecek derecede güvenlik sıkıntıları yaşanmıyor.evet polisimiz dayak atmak için tetikte bekliyor ama gülümseyip şakalaşmasını beklemek te fazla hayalperestlik.

renom dedi ki...

ciddi anlamda polise bu yaptıklarından dolayı ağır yasal yaptırımlar olmadığı sürece bu tarz hareketleri görmeye devam edeceğiz. polis bu tarz hareketleri yaparken bir şekil de bu işten başını derde sokmadan kurtulacağını bildiği için insanlara karşı şiddet uygulamaktan geri kalmıyor. yaptıkları aciz basın açıklaması ile taraftarı suçlu göstermeye çalışıp , polisleri koruyan aciz yönetimimiz de umarım tez zaman da defolup gider klüpten...

Adsız dedi ki...

Abi ben de sana bir polis kolejinin yakınında duvarda
gördüğüm ,emniyet müd. imzası altında yayınlanan yazıyı söyleyeyim ;'Eğitim insanlığa medeniyet ,polise güveni getirir.'Yorumunu sen yap .

Ahmet

Flying Dutchman dedi ki...

@tesla

Almanya ???
82 milyon

sadece nüfus açısından söylüyorum

marquez dedi ki...

niye kendimizi avrupa ülkeleriyle karşılaştırmayalım ki?? daha en başında hedefimizi muhasır medeniyet seviyesi olarak belirlemedik mi? neden polisten güler yüz beklemek saflık, hayalperestlik? ben kendim mi yaptırdım o bilbordları "polis sizin dostunuzdur" diye? dostum bana yumruk attığı zaman ben onunla bir daha görüşmüyorum, oluyor bitiyor.

"e polis tabii vuracak" tadındaki, dayağı çoktan kabullenmiş zihniyetlerle aynı coğrafyada yaşadığımız sürece daha çok cop yeriz, köpeğe ısırıltırız, kafa uçan tekme alırız. levent kırca gibi bitireyim de tartışmanın tadı kaçmasın dedim :)

Sosyal_FB dedi ki...

82 milyon, 70 milyonun 100.000'de biri. Hiç mi matematiğin yok F.D.? Benim yok mesela, bir tek Analitik'ten geçtim kredili sistemde?

Yazı çok doğru noktalara değiniyor ve orada kalıyor. Fazlası yok, eksiği var.

Gülümseme, şakalaşma bekleyecek kadar hayalperstlik içerisine giren var mı, bilemiyorum ama "Polisimiz dayak atmak için tetikte bekliyor" cümlesinin arkasına asla bir "ama" gelemez. Eğer ki o milletin polisi ise...

tubik dedi ki...

Sorun sadece taraftarda olmadığı gibi sadece poliste de değil. Maç seyretmeyi sağa sola saldırmak, laf atmak, kavga çıkartmak için apartta beklemek zanneden bir sürü taraftar var ne yazık ki. Hakemin en küçük hatasında sülalesindeki hatunları sıradan geçiren, kendi futbolcusunu arabasının içinde döven (kulüp yönetiminin adamı olsa ne olur olmasa ne olur, o da stadda maç izliyor), yaktığı berbat meşaleleri kutlama kisvesiyle sağa sola sahaya atan, kalabalıkta karambol yapıp kadın izleyicileri sıkıştıran, döner bıçaklarını pantolonunun içinde stada sokup adam bıçaklayan bir grup taraftar da var genelleme yapmanın doğru olmadığını vurgularsak. Ha bu talihsiz olayların bir kısmı eğitimsiz, nefret dolu polislerin tahrik etmesiyle, bezdirmesiyle gerçekleştiği de bir gerçek olsa gerek.

Bu durum da "eğitim şart"a bağlanıyor ki bu eğitim sadece polise değil, "taraftar" adı altındaki son derece kozmopolit, zenginin de, fakirin de, asabisinin de, entelinin de içinde bulunduğu bu gruba da verilmek durumunda. Bu noktadan sonra da iş çeşitli devlet kurumlarının faaliyetlerine kadar dayanır ve bu yorum da bitmez..

Ancak şunu söyleyebilirim ki UEFA ya da Şampiyonlar Ligi maçlarında gördüğümüz taraftar görüntülerine ne yazık ki hasret içinde bakmakla yetiniyoruz, tıpkı birçok farklı platformda olduğu gibi..

dugenci dedi ki...

eğitim falan şart tamamda insanlara biraz da nasıl davranırsanız o tarz tepkiler görürsünüz...
İnsanlara hayvan gibi muamele ederseniz elbette eninde sonunda onlar da hayvani cevaplar verirler... bu dediğim sağa sola saldırmak bir baltaya sap olamamış kendini sadece o taraftar kimliği içinde bir yerlere oturtmaya çalışanlar için değil. güzelce maçını izlemeye insanlara yapılanları kastediyorum. siz İstanbul polisinden şikayet etmişsiniz ama ankaraşı biri olarak buradaki beşiktaş maçlarında çektiğimiz çileler yeter. kışın ortasında stada girişte ankara soğuğunda botlarınızı çıkartırarak arama yapmalarına maruz kalmak hiç de hoş olmuyor...

Sosyal_FB dedi ki...

Şimdi buraya "Tamam polis şöyle ama taraftar da böyle..." yazan arkadaşlar polisin seçmeyi başararak muamele ettiğini falan mı zannediyorlar acaba?

"Sen üzerinde devletin kurumunun adı yazan bilete nasıl basarsın?" diyerek altyapı oyuncusuna saldıran emniyet mensubu gördük biz yahu? Döner bıçağını pantolona mı sokmuştu o da...

Ha muhakkak ki taraftarın vs. fevri davranışları olmuştur. Ama her ne olursa olsun, "Üniformayı üzerine geçiren kendini Paşa sanıyor arkadaş"ın cevabı 35 tane polisin bir adama girişmesi olamaz.

Ankara'da insanların üzerine at sürüyorlar yahu. Ne eğitimi? Ne taraftarı?

"Polisin bu muamelesini ucundan bucağından haklı bulan herkese, hiç alakaları olmadığı bir anda, sırf yanlış zamanda, yanlış yerde bulundukları için bir otobüsün içerisine çekilmelerini ve yaradan ne verdiyse nasiplenmelerini dilerim" diyeceğim. O da olmayacak ama kısasa kısas... Eğitim şart...

Adsız dedi ki...

ne güzel koymuş ağzının ortasına.
a.q.taraftarı rahat mı duruyor lan maçlarda.Oturmuşsun blogbaşında ahkam kesiyosun.Ne sanıyosun kendini? azcık popüler olmuş bir blogun adıyla pirim yapan içi geçmiş kof cümlelerinle sağa sola salayıp duruyosun.
beni üzen senin yazı yazıyr olman değil, beni üzen senin gibi şaklaban ve şakşakcı birinin, kazara daolsa okunuyor olması.NE kadar saçma sapan yazmışsın ya.YAzık ulan sana bu blogda yazı yazma şansı tanıyan insanlara.

Özkan dedi ki...

Yıllardır Ankara'da her türlü maça giderim, bir kere polisin kötü muamelesine rastlamadım. Üç beş arıza tip dışında rastlayana da rastlamadım. Ya İstanbul polisi sorunlu ya da İstanbul seyircisi.