Fevzi Tuncay'ı hatırlar herkes. Beşiktaşlıların bu ismi duydukları zaman boğazlarına bir şey düğümlenir. 14 Nisan 2000 tarihinde İnönü Stadı'na çıkan şampiyonluk adayları Beşiktaş ve Galatasaray arasındaki maçta Fevzi harika oynamıştır. Galatasaray'ın bilinen son efsane kadrosuna karşı kalesini tek başına kapayan adam Beşiktaş 1-0 öndeyken ve galibiyete giderken 80. dakikada Sead Halilagiç'in kendisine verdiği geri pasını
kale sahası içinde ıskalamış ve top ağlara gittiğinde 23 yaşındaki bir adamın kariyerinin dibe giden yolculuğunu başlatmıştı. Sonra kariyerinde tutunamadığı bir dolu Anadolu takımı. Bugün 32 yaşında ve Diyarbakırspor'da forma giyiyor. Diyarbakır şu andaki yerini koruyup Turkcell Süper Lig vizesi alırsa onu yine görebileceğiz yakından. Fevzi kötü kaleci miydi? Asla. Gittiği her takımda kurtardığı 2-3 maç gösterebilirim. Ama aynı Fevzi yine her takımda kabus gibi maçlar oynamış, tam formunu bulmuşken kariyerine darbe vuran saha içi ve saha dışı hadiseler yaşayarak bir türlü yerini bulamamıştır. Yukarıdaki meşhur hatayı yaptığı sezon sonu Euro 2000 kadrosunda kendisine yer bulabilen bir adamın kötü bir kaleci olduğunu söylemek pek akılcı durmuyor. Fevzi ilginç şekilde iyi de bir penaltı kalecisiydi. Hatta Diyarbakırspor'la çıktığı ilk maçlardan birinde son dakikada kurtardığı penaltı ile takımına 3 puanı getirmiştir.
Tim Wiese'yi her izlediğimde feci şekilde onu hatırlıyorum. 28 yaşında Wiese, Werder Bremen'in kalesinde. Kurtardığı maçlar bana Brad Friedel'ı, takımını yaktığı maçlar Hayrettin Demirbaş'ı hatırlatıyor. İkisini birleştirdiğimizde Fevzi Tuncay çıkıyor işte. Wiese'nin şansı Almanya gibi futbolcunun bir tek hatayla asılmadığı bir ülkede oynaması. Wiese 8 yaşında Bayer Leverkusen altyapısnda başladı kariyerine. 10 sene boyunca burada kalecilik eğitim gördü. Leipzig'de oynarken 15 yaşında Leverkusen'e gelen ve şu anda Almanya'nın en yetenekli kalecilerinin başında gelen
Rene Adler'in de Leverkusen'den çıktığı düşünülürse kentin kaleci çıkarma konusundaki yeteneğine şapka çıkarmak gerekiyor. Wiese, Alman futbolunun üçüncü kademesinde Fortuna Köln'de başladı profesyonel kariyerine. 22 yaşında, 2002-03 sezonunun ikinci yarısında Kaiserslautern kalesini devraldı. Alman futbolunun geleceği en parlak kalecileri arasında gösteriliyordu. Werder Bremen, kendi kalesini koruyan Andreas Reinke 30'lu yaşların ikinci yarısına geçtiğinde artık stepneye geleceğin kalecisini koymaya kara verdi ve Wiese'yi Almanya'nın kuzeyine getirdi. Şubat 2006'da Reinke'nin sakatlığı sonrası kaleyi devraldı ve bir daha da bırakmadı.
7 Mart 2006 tarihi Tim Wiese'nin Fevzi Tuncay'la kaderinin birleştiği zirve noktasıdır. Werder Bremen Şampiyonlar Ligi 2. turunda Juventus karşısına çıkar. İlk maçı Weserstadion'da 3-2 kazanırlar. Rövanşta Delle Alpi'de Micoud ve Trezeguet'nin golleri ile durum 1-1 devam ederken ve bu skrlar Bremen çeyrek finali görecekken 88. dakikada
Wiese kalecilik kariyerinin en büyük hatasını yapar. Top sağdan Bremen ceza sahasına ortalanır. Wiese kalesini terkeder penaltı noktasında topu kontrol eder, yere atlar, top kucağındadır ama kalkarken bir anda top elinden kurtulur, 2 adım önünde defanstaki yerine dönen Emerson'un önüne düşer. Emerson önüne düşen topa refleksvari vurur, top tıngır mıngır Bremen ağlarında gider. 2-1...Graham Poll birkaç dakika sonra maçı bitirdiğinde Wiese sırtına ömür boyu taşıyacağı bir yük almıştır. O tarihten beri kurtardığı bir çok puan var Wiese'nin. Öncelikle söyleyeyim
birebirde inanılmaz etkili bir kaleci. Bu açıdan Schmeichel'la yarışacak bir potansiyeli var. Danimarkalı da karşı karşıya pozisyonlarda kaleden ellerini açarak ve büyüyerek gelir ve kendisini rakibin üzerine gövdesiyle birlikte atardı adeta. Top da mutlaka bir yerine çarpar kaleyi bulmazdı. Wiese de bu işi çok iyi yapıyor. İlaveten uzaktan ve yakın mesafe şutlarda da harika refleksleri var. Bu refleksleri ve momentumu onu penaltılarda da çok tehdit edici bir kaleci haline getiriyor.
Asında bu yazıyı yazış sebebimiz de çarşamba akşamı girdi kafamıza. Wiese Werder Bremen'in Almanya Kupası yarı finalinde Hamburg deplasmanında
penaltılarla kazandığı zaferin mimarıydı.
3 penaltı kurtararak Martin Jol'un "treble" hayalini HSV Stadion çimlerine gömdü. Yediği tek penaltı golünde de doğru köşeye atladı ve eldivenleri toptan 5-10 santim uzaklıktaydı. Refleksleriniz ve sezgileriniz iyi olunca buna ekstra şeyler yükleyebilirsiniz. Wiese penaltı atılmadan önce kalede sağa ve sola elleriyle çok hızlı hareket ediyor. Bu da ona bakarak gelen futbolcunun kafasının karışmasına sebep oluyor. Vuruştan yarım saniye önce de futbolcunun anlık hareketini hissedip doğru köşeye atlıyor. O kadar konsantre ki son penaltıyı kurtarıp finali getirince diğer kale arkasındaki Werder taraftarlarına ulaşmak içni tüm sahayı baştan başa koştu ve bu koşuşta geriden başlamasına rağmen bütün takımını geride bıraktı. Böyle bir kalecinin henüz
1 kez milli formayı giymesi çok da sürpriz olmamalı. Oliver Kahn ve Jens Lehmann henüz Alman milli takımından çekildiler. Enke, Adler, Wiese ve Rensing var elde. Rensing'in henüz Bayern kalesinde tek başına kurtardığı bir maç göremedim. Uzun süre sonra bir sezonda iki kez 5 gol yiyen ilk Bayern'li kaleci olma unvanı onu kötü etkileyecektir. Bizim bir maçta check-in yaptırdığımız Enke, Löw'ün ilk tercihi gibi duruyordu ama bu sezonki gidiş Wiese ve Adler'i öne çıkaracaktır. Tahminim bu iki adamı da 2010 Dünya Kupası'nda göreceğiz. Tabi gelecek sezon gidişlerinde bir değişiklik olmazsa. Tabi Alman kalecilerin bu yükselişine de ayrıca dikkat çekmek gerekiyor. Galatasaray, bu kadar yakın ilişkiler içinde olduğu Alman futbolundan bu derece iyi kaleciler çıkarken neden hala 9 sene önce kalesinde durmaması sayesinde 3 aşırtma golü ile geçtiği ve zerre kadar beğenmediğim Leo Francolarla uğraşıyor çözemiyorum belirteyim.
6 yorum:
schalkeli neuer unutulmasın . o da milli takımda gelecekte yer alacaktır.
Kesinlikle haklısınız. Ben de Leo Franco ile ilgili bir yazı yazmış ve sizle paralel şeyleri dile getirmiştim. Söz konusu güven vermek ise düşünülecek son isimlerden biri Arjantinli kaleci. Galatasaray'ın ne yapmaya çalıştığını anlamak mümkün değil bu konuda.
Tabi asıl konu Wiese bu yazıda. Onu da çok güzel anlatmışsınız. Elinize sağlık...
Wiese kuvvetli ve kendine güveni yüksek olan bir kaleci. Ancak Almanya'da kibirli ve antipatik birisi olarak taniniyor, ve bu da onun aleyhine isliyor stadyumlarda. Basin'a yaptigi demeclerde zaman zaman Volkan Demirel'i aratmayacak siglikta oluyor ki, sirf bu yüzden eski Alman Milli Kalecisi Uli Stein kendisi icin "pek akilli bir insan degil" demistir.
Robert Enke ise belki su anda Almanya'nin en iyi kalecisi, ama iki önemli eksigi var: Digerlerine nazaran zayif bir takimda oynuyor, ve bu yüzden Avrupa Kupalarinda boy gösterememesi onun icin dezavantaj olarak sayiliyor. Diger eksigi ise, "karizmasi"nin olamamsi, ki bu örnegin Wiese'de var, ve kaleciler icin de cok önemli bir özelliktir.
Michael Rensing artik yedek Bayern'de. Ve herkes onun artik bir daha Bayern'in 1 numarasi olmayacagini konusuyor. Klinsmann sezona Butt ile devam edecek, ve yeni sezon icin kaleci arayisinda. O Butt ki, vakti zamaninda Leverkusen'de Adler tarafindan yedek kulübesine itilmisti...
Adler bence Almanya'da gelecegin kalecisi. Neuer'den sonra basladi kariyerine, ama gerek yetenegi, gerek kendine güveni ve karizmasiyla ilerisi icin cok cok iyi bir kaleci olacaginin sinyalini veriyor. Bu sezon bazi hatalar yapsa da benim favorim odur.
Manuel Neuer'i de unutmamak lazim elbette... Ancak Neuer Adler'den cok daha fazla hata yapti sezon basinda, ve karizma ve kendine gpven olarak hem Wiese hem de Adler'in arkasinda su an.
Oliver Kahn gecen haftalarda söyle demisti: "Zaten her zaman böyle olmustur: Kaleci rekabetinde her zaman en iyi olan degil, kendine güveni ve mental yönü en kuvvetli olan kazanir. O yüzden benim favorim Wiese."
Gelecegin isimleri Almanya'da Adler, Neuer ve Wiese.
Ancak Seneye Güney Afrika'da Enke'ye vefa borclarini ödeyecekler gibi bir izlenim var, ve her sey su anki gibi kalirsa, seneye Enke, Adler, Wiese üclüsü ile katilacaklar Dünya Kupasina.
bu tip goller de hep emersona nasip oluyor herhalde, romadayken bize de atmıştı.
bahsi geçen maçta wiese muhteşem bir maç çıkarmıştı. acaba kalecilerin ya da savunma oyuncularının muhteşem maç çıkarmaları ile basit hata yapmaları arasında bir bağ var mı? ya da tüm maç berbat oynayan golcünün inanılmaz bir golle maçı çevirmesi arasında?
Aslında Wiese ile ilgili güzel bir analiz de Borges yazmış. Ben de sizin yazdığınız son bir iki cümleye benzer bir yorum da oraya yazmak istedim ama siz önce davranıp yazmışsınız:) Leo Franco ile Galatasaray ilişkisini. Hangi akla hizmet ( ne derece doğru bilemiyorum tabi sadece basından takip ettiğimiz bu) Leo Franco ismini Galatasaray'la anarlar anlamış değilim. O zaman De Sanctis'in ne günahı var.
Wiese gerçekten çok atletik ve hızlı bir kaleci. Nedense bana da itici geliyor. Kaleci deyince benim aklıma daha sakin daha soğukkanlı insanlar geliyor...
Yorum Gönder