Donnie Darko filminde Gretchen ve Donnie'nin ilk tanıştığı sahnede, Gretchen "
Donnie Darko, bu ne biçim isim, süper kahraman gibi" der. Donnie de "
olmadığımı nereden biliyorsun" diye cevap verir. Öyle bir laf etmiştir ki afedersiniz Gretchen'in bakışlardan, daha ilk buluşmada Donnie'nin malvarlığını düşlediği ayan beyan ortadadır. Zaten filmin sonuna doğru Donnie'nin üst kata Gretchen'le mercimeği timeloop'a vermesinin sebebi de tamamen bu ilk tanışma anındaki karizma cümledir. Filmde Donnie'yi oynayan Gyllenhaalgillerden Jake de büyük ihtimal "
yıllar önce böyle bir laf ettik, millet bizden süper kahraman filmi bekler, artık yapalım" diye girişmiş işe. Birçok kesimce tanınmış ve benim de bugüne kadar oynadığım en iyi bilgisayar oyunu serilerinden Prince Of Persia Mayıs ayında tüm dünyada gösterime girecek. Prince Of Persia serisini üçüncü oyundan itibaren oynamaya başlayanlardanım, yani Prince of Persia 3D. Hatta 1997 yılında aldığım hayatımın ilk bilgisayarında demo olarak kayıtlı oyundur. Sadece 7. bölümünün bir kısmının kayıtlı olduğu bu oyunu elden geçirdikten hemen sonra o yıllarda yeni yeni görünmeye başlayan 2 CD'li tam versiyonunu almaya koşmuş ve günlerce oynamıştım. Sonra piyasaya sürülen Sands Of Time'ı da çok beğendiğimi söylemeliyim. Sonra da "Warriors Within"i tecrübe ettik ve hepsinden son derece memnun kaldığımı söylemeliyim. Henüz "The Two Thrones"u oynama fırsatım olmadı. Ancak SOT ve WW'in hem senaryoları, hem grafikleri, hem kurgusu, hem de mükemmel müzikleriyle hiç eskimeyen oyunlar arasında olduğunu düşünüyorum. Benim için de serinin en iyi oyunu Sands Of Time'dır.
Filmin arkasında Jerry Bruckheimer var. Bu isimden hem çok iyi (The Rock, Crimson Tide, Con Air) hem de çopk kötü (Armageddon, Pearl Harbor, National Treasure) aksiyonlar çıkabiliyor. Artık ne çıkarsa bahtımıza. Yönetmenlik koltuğunda Four Wedding and a Funeral, Mona Lisa Smile, Harry Potter and the Goblet Of Fire gibi filmlerin yönetmeni Mike Newell var. Asya ile kökenlerinde bağlantılar bulunan Ben Kingsley ve Alfred Molina da kadroda. Ancak serinin en önemli karakterlerinden Farah'ın isminin ve karakterinin değiştirilerek oyuna yansıtılması hayranlarından tepki görecek gibi, ki daha film ortaya çıkmadan muhalif sesler çıkmaya başladı.Ayrıca oyunda isimsiz olan prensin adı da filmde Prens Dastan olarak geçiyor. Filmin çıkış tarihi Mayıs 2010'u bulacak. Yani daha 1 senemiz var. Üçleme olarak planlanmış durumda, Sands Of Tim ile başlandığına göre Warrior Within ve The Two Thrones da gelecek önümüzdeki 10 yıl içinde. Ancak belirtmem lazım Fas'ta çekimleri devam eden filmin setinde dolaşan Jake Gyllenhaal'dan gördüğüm kıyafetinin Sands Of Time'daki değil, Warrior Within'deki prens kıyafetine benzediği. Bu bana devam filmlerinen bazı sahnelerinin de şu anda çekildiği fikrini uyandırdı.
Filmin fragmanı için
buradan buyurun
17 yorum:
oha o tıfıl bebe bu hale mi gelmiş
gyllenhaal'u yolda görse laf atacak kadar düşmüş kız yorumu: allaaaaaaaam şu film gelsin de gidelim hadi hadi hadi!
yalnız o kadar da ölmedik, iki boyutlu prince of persia'nın derdine de düşmüşlüğümüz vardır :)
o tıfıl bebe Reese Witherspoon'u götürüyor efendim şu günlerde....sizin arşivlik dizden altınız kadar güzel olmasın :))
evet hatta şu sağdaki incecik kol reese ablamıza ait. :)
Pearl Harbour'un gişede iş yapmamış olması kötü film olduğunu göstermiyor.
Kanımca son derece iyi bir filimdi.
Keza Armagedon'da.
@İsim
ben filmleri gişe hasılatlarına göre değerlendirmem
Pearl Harbour dünya tarihinin en kötü 20 filmi arasına girer rahatlıkla bana göre. Zaten dediğim gibi bu ve Independence Day film değildir, Amerikan milli marşının klibidir. Çok uzun yazılabilir ama dünya tarihinde bu derece bayağı bir propagandanın, bu derece kötü oyunculuklarla bezeli, dördüncü sınıf bir aşk hikayesiyle harmanlayıp bir de üstüne üstlük ajistasyon ve bir milleti gerçekdışı biçimde aşağılamak amacıyla yapılmış çok az film vardır...
Midnight Express ile aynı kategoriye girer gözümde, hizmet ettği amaç açısından hiçbir fark yoktur...
Onlarca holywood yapımı 2.dünya savaşı filimi ile aynı içeriğe sahip ve aynı amaca hizmet ediyor Pearl Harbour.
2.Dünya savaşı içeriği ve Hollywood dedimmi bunu kabul ederek geçmiş oluyorsun ekranın/perdenin karşısına.
2.Dünya savaşı filimi koleksiyoneri olarak söylüyorum bunu.%90'ında Japonlar ve Almanlar aşağılanır.
Kaybedenlerin kaderidir bu belki de.
Pearl Harbour koleksiyonumda nadide bir yere sahip.Özellikle hava savaşları ve Pearl Harbour baskını sahneleri benzersiz,muhteşem.
Oyunculukları da o kadar kötü bulmuyorum.
-The Thin Red Line
-The Longest Day
-The Great Eacape
-The Pianist
-Letters From Iwo Jıma
bir de Hollywood elinden çıkma Vietnam'lar var tabi
-Platoon
-Full Metal Jacket
-The Deer Hunter
-Taxi Driver
-Apocalypse Now
-Born On The Fourth of July
-Goodmorning Vietnam
bak misal hiçbir kaynağa bakmadan 12 tane film saydım sana kısmen Piyanist dışında Hollywod stüdyolarının dağıtımını yaptığı. Bu filmlerin hiçbirinde bir milleti tamamen yüceltip öbürünü aşağılama olmadığı gibi, bir çoğunda Amerikan politikalarına yapılmış önemli eleştiriler mevcuttur.
Savaş filmi bana göre özel efekt numaralarının şöleni olmamalıdır. Gökten düşen bombanın üzerindeki kamera açısı o filmi iyi bir savaş filmi yapmıyor kusura bakma. Hiçir özel efektin olmadığı hiçbir bombanın patlamadığı, hatta "bunun neresi savaş filmi" denilecek Taxi Driver bile Vietnam Savaşı'na bir dolu gönderme ile doludur...
Vietnam değil konumuz.
Vietnam ile ilgili günah çıkaran filimler ortalama Amerikan entellektüel sinemacısının (ve genel olarak bir kuşağın) rutinidir.
Sen ilk planda az bile saymışsın Vietman ile ilgili.
The Great Escape kaçış filmi kategorisine girer nazarımda.Savaş filimi demem sorsalar.
Staalag 17'yi de Great Escape'in yanına koyarım.Staalag 17'de de Almanlar aşağılanır genel olarak ama.
The Pianist'i ise ayrı bir yere koyalım.Yahudi soykırımı filimleri apayrı bir kategoride incelenmelidir diye düşünüyorum.Pianist'de de bir Alman vardır 'iyi' (buna da şükür!)
Sözün özü şudur ki ikinci dünya savaşı ile ilgili ilk planda verdiğin örneklere ek olarak pek ekleme yapamazsın.
Genel olarak Almanlar ve Japonlar
aşağılanır.Heleki söz konusu Almanlar ise tüm filimde sadece bir tane aklı selim vicdan sahibi Alman subayı görebilirsin.
hahahaha ben şahsen hanımefendiyi beğenmem de sevmem de, ryan phillippe gibi bir adamı bırakmış kadın kadın değildir benim gözümde :)
vudu hanım şimdi Uçan Kuş'a döndürmek istemem blogu ama Reese Witherspoon isimli yamuk çeneyi her ne kadar sevmesem de Ryan Phillippe denen bir başka tıfılı da aynı ölçüde sevmem. Hatta bu ikisinin yanlarına bir başka dayaklık Sarah Michelle Gellar'ı alarak çektiği bir film vardır ki (sanırım adı cruel intensions gibi bir şeydi) o daha da beterdir, şahsım filmi 8 sene önce Cine 5'te izlemiştir ve hala etkisini hissetmektedir...
Şimdi Sarah, Ryan, Reese hepsini üstüste koyuyorum, Jake kardeşimiz daha bir oturaklıdır...ne bileyim, gerçi o da kirsten dunst gibi bir ağlak suratla çıkmıştır uzun süre ama....
Örümcek Adam'ın sevgilisinden kimseye hayır gelmez
şu anda çöktüm kirsten dunsta bayılırım hatta woomen serime koymuşluğum vardır dur hatta bunun üzerine ryan phillippe de mmmen listeme girsin inadına gibi algılamayın ama :)
kirsten kızımız gerek fiziğiyle gerekse de ünlü alman golcü "ulf kirsten" ile benzeşmesi ile gönlümüzü kazanmış gibi olmuştur ama bu arkadaş filmlerde hep nefretlik karakterler canlandırdığından benim antipatimi kazanmıştır.bakarsak
-Gençlik filmlerinin hepsinde nefretliktir, hele ponpon kızı mı ne oynadığı bir film vardır aman aman
-Örümcek Adam serisinde onun bunun torpiliyle bir yere gelen, aktris olacam diye hava atıp fast food restoranında fırın temizleyen ve hep yanlış erkeği seçen kaymış yüzlü bir tipi canlandırır hep "ben çok aşağılık biriyim" havalarındadır...
-Derken efendim, Mona Lise Smile filminde de yine, milletin mutluluğunu bozan, mağrur, kocasını elde tutamayan ama herkese mutlu ev kadınını oynayan ukala kız rolündedir. Ne tesadüf ki aynı filmde Gyllenhaallardan Maggie ne güzel karakteri oynamıştır (hatta bununla Jake'i de kesin Maggie tanıştırmıştır, "Jake bizim filmde bir kız var ufff ilik gibi" diyerek...
Elizabethtown'u izlemedim, orda iyiydi diyorlar
bunları geç gideri var mı onu söyle hahaahahha
her türlü hahahahaah
jeyk gilinhol, o vücuduyla bir zamanlar hürriyet'in verdiği karton naim süleymanoğlu'na benzemiş, saçları da postiş!
riz widırsipun, rayn patek filip, kirstın dunst falan hikaye elizabet börk şahane!
yelena jankoviç denen at suratlıyı beğenen biri olarak estetik ve güzellik ile ilgili yorum yapmamalsın ducthman
Yorum Gönder