18 Mayıs 2009 Pazartesi

TURA ÇIKANLAR 2008-09 part: II


















15-17 Mayıs haftası Avrupa'da bir çok düğümün çözüldüğü hafta oldu itiraf edelim. Büyük liglerin birkaçında şampiyon belli olurken, belli olmayanlarınkinde de büyük bir yol kat edildi, hepsini tek tek ele almak zaten şampiyonluk haberlerini çoktan aldığınız için abes olacağından genel bir bakış yapıp, varsa ayrıntılı bilgiler verelim.

İngiltere ile başlayalım ve kısaca geçelim. Manchester United 1998-2001 döneminden sonra ikinci kez üstüste 3 kez şampiyonluğu kucakladı.Aslında 1994-95'te Blackburn onlara engel olmasa bugün 5 kez üstüste şampiyon olmuş bir takım olacaklardı. Gelecek sene bir ilki başarmak için mücadele edecekler. Üstüste dördüncü şampiyonluk. Ama 10 gün sonra, çok beklemeden bir başka ilki başarabilirler. İngiliz futbol tarihinde üstüste hem İngiltere Ligi'ni hem de Avrupa Şampiyonluğu'nu kazanan hiçbir takım yok. Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nı bugüne kadar üstüste iki kez kazanan 2 İngiliz takımı var. Liverpool ve Nottingham Forest. 1976-80 arası sırayla ikişer kez şampiyon oldular. Ama Liverpool 1978'de kupayı ikinci kez alırken İngiltere'de Nottingham Forest şampiyonluğa ulaştı. İlginç şekilde 1979 ve 1980'de de Nottingham Forest Avrupa şampiyonu olurken lig şampiyonluğu Liverpool'a gitti. İki takım birbirlerinin yoluna taş koydular bir ilk için. Şimdi United'ın önünde buna taş koyacak hiçbir İngiliz takımı yok. Bir İspanyol takımı var. Hep söyledik yine tekrarlayalım. Sir Alex Ferguson'un 68 yaşında iken ve bir efsane yaratmışken, FA Cup 3. tur maçında Torquay United'a karşı atılan beşinci gole bile 10 yaşında bir çocuk gibi sevinmesi işin sırrıdır aslında. Hep merak etmişimdir bu motivasyonu nereden bulur diye. Cumartesi kupayı aldığı gün "gelecek sene bunu tekrarlamalıyız, o zaman bir anlamı olacak" derkenki "hiçbir zaman başarıya doymayan" karakterini açıklayacak kelime bulamıyorum.

İtalya. İnter'in şampiyonluğu ile ilgili pek söylenecek söz yok, Juventus'un ikinci lige düşürüldüğü sezondan beri İtalya'da 1 büyük var. Mourinho artık gelecek sezon Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna gözünü dikecektir. Ancak beni başka merak ettiğim bir şey var. Mourinho Porto'ya gittiği ilk sezonda Portekiz, Chelsea'ye gittiği ilk sezonda Premier Lig, Inter'e gittiği ilk sezonda da Serie A şampiyonlukları kazandı. Futbol tarihinde çalıştırdığı tüm takımlarla ilk sezonunda şampiyonluk kazanan teknik adam rekoru nedir bilemiyorum, araştırırız. Ama Portekizliye hakkını vermek lazım. Şampiyon takımları alıp çalıştırmak zordur. Serie A'da işin altından başarıyla kalktı belirtmek lazım. Sene içerisinde ESPN'e verdiği röportaj onun gelecek sene Avrupa'da yürümeyi hedef olarak seçtiğini çok açık olarak gösteriyor. Bu kısmı da hep belirttik blogda, Mourinho önemli bir çoğunluğa antipatik gelen bir adam ama ben oyuncu yönetimi ve özellikle de doğru mevkiye doğru adamı seçme konusunda çok önemli bir deha olduğunu düşünüyorum. Genç oyunculara güvenme konusunda bir eksi puanı var gözümde. Santon denemesi ile bunu hafiften kapattı gibi.



















İspanya. Guardiola'nın rüya takımı, rüya sezonu inanması zor ama 10 gün içinde kupasız kapatabilirdi ve kaderi "üçleme" hedefleyen Hamburg gibi olabilirdi. Iniesta'nın golü Chelea maçı için değil, aslında bu yüzden "futbol ilahlarının isteği"dir. Şimdi elde İspanya dublesi varken Roma'ya gidiyorlar. Bu çok önemli bir güçtür. Chelsea maçı serisinde belirtmiştim, Guardiola her 2 maçta da önemli taktik hatalar yapmasına rağmen kariyerinin başında bu derece büyük bir işi başarması açısından takdir edilmeli. Bazen teknik direktörlük (Real Madrid, Barcelona, Milan gibi takımlarda), 11 tane oyuncuyla iyi ilişki kurup, sadece herkesi en fazla verim vereceği yerde oynatmaktan ibaret olabilir. Pep'in yaptığı da budur. Barcelona B ile kazandığı şampiyonluğun ardından buraya ulaşabilmesi de önemli. Tabi bu işte kendisine yardımcı olan ve bana göre 10 gün onra Roma'da kupayı kaldırması halinde Ballon d'Or ve FIFA yılın futbolcuu ödülünü 6 ay önceden garantileyecek olan Arjantin'li küçük adamdan da bir hayli yardım aldı. Lionel Messi Barca tarihinin en üretken 3 oyuncusu arasına girdi bu sezonki müthiş performansı ile. 37 golü var halen (23 La Liga, 6 Copa del Rey ve 8 ŞL olmak üzere)

Fransa ve Almanya'yı birlikte ele alacağım çünkü işler daha bitmedi.Fransa'yı Le Foot ayrıntılı olarak ele alacaktır elbet. Ama hafta başlarken ülkelerinin zirvesini işgal eden 2 takımın da hocasının kısa süre önce sezon sonu takımdan ayrılacağını açıklamasının ardından aralarındaki farkın görülmesi çok önemli. Magath açıklamayı yaptığında takımı 3 puan öndeydi, şimdi 2 puan önde ve son haftaya kendi evinde giriyor. Gerets'in takımı ise 2 puan öndeydi, şimdi 3 puan geride. Hep söylediğim gibi, Eric Gerets vasatın üstünde bir teknik adam kabul ediyorum ama şu yaptığı hamle hatasının üzerine takımı toparlayamaması kariyerine çok önemli bir eksi puan olarak yazılmalıdır. Çok irdelemeden Le Foot'a atıyorum topu. Ben Hannover 96-Wolfsburg maçından sonra birkaç ay sonraki Bosna-Hersek maçını ciddi ciddi düşünmeye başladım. Dzeko-İbisevic ve arkalarındaki Misimovic Gökhan Zan-İbrahim Toraman gibi bir ikiliyi (en kibar ifadeyle) çok zor durumlara sokacaktır. Özellikle Wolfsburg'lu ikilinin kariyerlerinin en iyi döneminde karşılarına çıkacağız. Dzeko-Grafite ikilisi gol krallığı yarışında birbirlerini zorluyorlar artık. Tabi bu yarışmacı kişilik de kulüp rekorlarını kırıyor da kırıyor. Cumartesi günü kulüp tarihinin en büyük deplasman galibiyetini aldılar.

Tarih Rakip Sonuç
16-05-2009 Hannover 96 0-5
14-10-2001 1. FC Köln 0-4
08-04-2000 VfB Stuttgart 2-5
21-03-2009 Arminia Bielefeld 0-3
14-10-2000 SpVgg Unterhaching 0-3




















Avusturya'ya geçelim. Redbull Salzburg Avusturya şampiyonluğuna imza attı ve Red Bull'un 2 senedir Avrupa'da Salzburg, ABD'de New York kentine yatırdığı paralar sonunda meyvesini verdi. Rapid Wien'in bu hafta mağlup olması ile ligin bitimine 2 maç kala puan farkını 7 yapıp turu attılar. Ancak geçtiğimiz sezon sonu olduğu gibi yine bir hoca değişikliği olacak. Ancak hocanı milliyetinde bir değişme yok. Co Adriaanse görevden ayrılırken, Huub Stevens koltuğa oturacak. Stevens'ın da son 3 sezonda Hamburg-PSV-Redbull Salzburg şeklinde hafiften aşağı inen kariyeri dikkat çekici. Bu gidişin sonraki adımı Arap yarımadasıdır genelde.

İskoçya'da Rangers geçen hafta bıraktığı liderliği bu hafta geri aldı. Hibernian'ın 2 hafta üstüte Glasgow takımlarına aldığı 2 beraberlik liderliğin gidip gelmesine sebep oldu. Ranger 2 puan farkla liderlik koltuğunda. Son hafta Dundee United deplasmanında gidiyorlar. Celtic ise Celtic Park'ta Hearts'ı konuk ediyor. Rangers'a beraberlik yaramıyor ve mutlak surette kazanmak zorundalar. Gelecek hafta İskoçya'da son haftada gelenek olduğu üzere kupayı taşıyan helikopter Dundee ve Glasgow arasında mekik dokuyacaktır yine.

Belçika ile devam edelim. 74 puanda girmişti Anderlecht ve Standard Liege son haftaya. Sırasıyla Genk ve Gent deplasmanlarında kazandılar. Belçika'da 2 takım ligi eşit puanda ve eşit galibiyet sayısında bitirirse lig sonunda şampiyonu belirleyecek çift ayaklı 2 maç yapıyorlar. Maçlar bu hafta 21 ve 24 mayıs tarihlerinde. Önce Brüksel sonra Liege'de. Aslında ligi ilk sırada bitiren takım olarak Anderlecht'in ikinci maç saha avantajı olması daha mantıklı olurdu ama. Not düşelim geçen haftaki Jovanovic hadisesinden sonra bu hafta Liege'in penaltısını esas penaltıcı Axel Witsel kullandı.

veya Hollanda'yla kapatalım. Müthiş bir Hollanda Kupası finali vardı dün De Kuip'te. Heerenveen futbolcuların uzatma dakikalarının sonunda yürümekte bile zorlandığı maçı Twente karşısında penaltılarla kazanarak kulüp tarihinin ilk kupa zaferine imza attı. Maç sonunda takımın bir numaralı penaltıcısı Daniel Pranjic öyle yorulmuştu ki (hafif de sakatlığı vardı) penaltı kullanmadı. Steve McClaren çok iyi götürdüğü sezonu lig ve kupa ikincilikleri ile kapatmış oldu. Vereceğimiz son haber AZ tarafında, Louis Van Gaal'den boşalan koltuğa Ronald Koeman getirildi.

2 yorum:

Ömer dedi ki...

Toraman, Terim zamaninda zor gorur Milli formayi. Oraya Servet'i yazmali bence.

mute dedi ki...

Van Gaal yerine Koeman mı?

Attan inip eşşeğe binmek gibi birşey bu.