Her müzik dinleyicisinin ağırlıklı olarak takip ettiği müzik türü dışında kulağına hoş gelen tınıların olduğu gruplar veya şarkıcılar vardır. Zaten insanın tek bir türe bağlı kalması ve onu geçerli trendlere göre değiştirmesinin nelere yol açabileceği hakkında
bir şeyler karalamıştık. Bu iş tutarlı biçimde devam eder. Kendi adıma konuşayım progresif rock veya progresif metal dinleyen bir adam genelde komplike müzikleri sevdiği için iyi bir klasik müzik, enstrümantal soundtrackler veya new-age dinleyeni olabilir. Ama bazen öyle durumlar olur ki dinleyici hiç tasvip etmediği bir türden de bir şeyler beğenebilir. Aslında bunun bazı genel geçer yasaları var. Örneğin hangi müzik türünü dinlerse dinlesin Michael Jackson'ın "Thriller" şarkısını beğenmeyen adamı gidip o mezarlığa bırakasım gelir (yeri gelmişken belirteyim Thriller'ın kısa film tadındaki 13 dakikalık videosu halen nazarımda gelmiş geçmiş en iyi müzik vidoeusudur). Ters mahiyette de sert müziklere hiç bulaşmayan adam nedense "Nothing Else Matters" veya "Fear of The Dark" dinlediğinde hemen benimser (halbuki şahsıma göre Fear Of The Dark Maiden sıralamasında ilk 5'te değildir). Bu efsanelerin dışında bazı şahsi seçimler de var. Misal ben o tayfanın tümünü merdaneden geçirmek istememe rağmen Christian Aguilera'nın "Fighter" şarkısını çok severim. Tabi NBA Action'da da kullanılmasının etkisi var sanırım. Nutuku burada kesip böyle bir seçime geçelim. Vive La Fete.
Dün Utrecht'teki Bevrijdingsfestival'in headlinerıydı Belçika'lı grup. 1 saati biraz aşkın sahnede kaldılar. Türlerini en net ifadeyle electro pop-rock olarak belirlemek mümkün. Bugüne kadar 7 albüm piyasaya sürmüşler. 5 kişiden oluşuyor konser kadroları ama asıl grubun beyni egzantrik vokalist Els Pynoo ve gitarist Danny Mommens. Şarkılarında geçen bir kaç söz Almanca veya İngilzice sözcük dışında tamamen Fransızcayı kullanıyorlar. Ancak söyleyeyim festival alanındaki Fransızcası olan arkadaşlarımdan öğrendiğim kadarı ile sözlerine pek takılınmaması gereken grup zira "makyaj yapmayı hiç sevmiyorum", "bugün yine süslendim çarşıya gidiyorum" türünden Nil Karaibrahimgil soslu sözler mevcut. Hatta bazı şarkılarında "Ja" dışında başka söz yok. Ama eğlenceli mi? Fena halde. Deneysel mi? Üst düzeyde. Grubu canlı takip ederken 1960 ve 70'lerin Fransasına, Jean-Luc Godard'a, 1968 öğrenci olaylarına yaptıkları göndermeleri hissediyorsunuz adeta. Tabi bu havada sahnede yerinde duramayan insan, çığlıklarıyla konser alanını inleten vokalist Els Pynoo'nun büyük payı var. Grup adeta yeni bir moda akımı yaratmış durumda ki Chanel'in arkasındaki adam modacı, fotoğrafçı, 70 yaşındaki Karl Lagerfeld onların çok büyük bir hayranı hatta bir çok çalışmasında da grubun müzikerine yer vermiş durumda. Elektro-pop'u, deneysel müzikleri, 70'lerin Fransız sinemasını ve Fransız halk hareketlerini, Godard'ı ve The Dreamers filmini beğendiyseniz Vive La Fete'e düşünmeden atlayın.
Benden de kıyak olsun buyurun. Bu arada resimlerin netliği için kusura bakmayın.
1 yorum:
hizmette gerçekten sınır yokmuş.
vive la fete ilginç bir grup gerçekten, tek kelime fransızca bilmeme rağmen bağlıyorlar insanı yaptıkaları müzigin ilginç bir ışıltısı var.
Yorum Gönder