Bir aksilik olmazsa hafta sonu Gorky ve Barad-dur'u Edirne'ye uğurluyoruz. 648. düzenlenen ve pazartesi günü başlayan olan turnuva pazar günü baş pehlivanlık güreşi ile son bulacak ve iki yazarımız hadiseye yerinde tanık olacaklar. Zaten el atmadığımız bir bu kalmıştı. Aslında Gorky, sırf seyirci olarak değil biraz kassa pehlivan olarak da katılabilir ama sıkı bir antrenman lazım. Önce tarihçesini anlatalım şu işin. Bunun için wikipedia'ya başvuracağız affınızla.
Efsaneye göre, 1346 yılında Organ Gazi'nin Rumeli'yi ele geçirmek için düzenlediği seferler sırasında, büyük oğlu Süleyman Paşa 40 askerle Bizanslılar'a ait Domuzhisar'ın üzerine yürür. Baskınla burasını ele geçirirler. Öteki hisarların da ele geçirilmesinden sonra, 40 kişilik öncü birlik geri dönerler ve şimdi Yunanistan topraklarında kalan Samona'da mola verirler. 40 cengaver burada güreşe tutuşurlar. Saatlerce süren güreşlerde, adlarının Ali ile Selim olduğu rivayet edilen iki kardeşin bir türlü yenişemedikleri görülür.Daha sonra bir Hıdrellez gününde, Edirne yakınlarındaki Ahıköy çayırında aynı çift yeniden güreşe tutuşurlar. Bütün bir gün güreşmelerine rağmen yine yenişemeyen kardeş pehlivanlar, gece boyunca da mum ve fener ışığında mücadelelerini sürdürmeye devam ederler. Ancak solukları kesilerek oldukları yerde can verirler Arkadaşları onları aynı yerdeki bir incir ağacının altına gömerek oradan ayrılırlar. Yıllar sonra ise aynı yere gittiklerinde iki pehlivanın mezarlarının bulunduğu yerde gür bir pınar görürler. Bundan sonra halk orada yatanların anısına o yöreye, “Kırkpınar” adını verirler.
Bir başka iddiaya göre ise Kırpınar Güreşleri'nin tarihçesi çok daha öncesine dayanır. M. Atıf Kahraman'ın aktardığına göre Sarı Saltuk Bizans'ın ve Bulgarların içinde bulunduğu karmaşadan yararlanarak 1261'de Edirne'yi Bulgarlardan alır. 40 yıl Edirne’de kaldıktan sonra Dobruca’ya gitmek zorunda kalır ve burada vefat eder. Bunun üzerine Bizans hükümdarı Andronikos, oğlunu Edirne’ye vali yapar. Bu iddiaya göre kendisi de bir pehlivan olan Sarı Saltuk Osmanlılardan önce Kırkpınar Güreşleri'ni ilk düzenleyen kişidir.
Dolayısıyla kökeni 13. yüzyıla kadar dayanan tarihiyle Türk coğrafyasının en önemli organizasyonlarından olan Kırkpınar Güreşleri'nin sadece bulunduğu bölgeye ve yapıldığı zamana değil, tüm ülkeye ve zamandan bağımsız olan bir etkisi vardır. Sinema, müzik, sosyal hayat alanlarında yağlı güreşlerin etkisi çok sık görülür. Kuralları kısaca anlatalım. Peşrev, Kıspet, Cazgır gibi deyimleri artık açıklamayacağım, aile pikniğinde güreş tutanlar bile biliyor artık. Ben güreşi kazanma durumlarını açıklayayım. Bildiğimiz tuş, rakibini göbeği çıkacak şekilde kıç üstü yere düşürmek, rakibi baş aşağı ve dikey tutup sırtını yere getirmek, kıspetin tamamen çıkması veya boydan boya yırtılması (tabi bu sırf mağlup gürşçi için değil seyirciler ve müsabakaları her sene yayınlayan TRT için de pek hoş bir görüntü olmaz), rakibin pes etmesi, rakibi kucaklayıp düşürmeden 3 saniye yürümek.
Cumhuriyet Dönemi'nde 1950-65 arası İbrahim Atan, Mehmet Ali Yağcı ve İbrahim Karabacak arasında gidip gelen baş ephlivanlık unvanı daha sonra neredeyse her sene el değiştirdi. Ta ki 1990 yılına kadar. Bugün Kırkpınar için bir efsane konumundaki Ahmet Taşçı, 1990 yılında, 30 yaşında iken elde ettiği baş pehlivanlıktan sonra 2000 yılına kadar sadece 2 kez Cengiz Elbeye'ye kaptırdığı unvanı tam 8 kez kazandı. Daha da önemli olan Taşçı'nın aslen Trakya'lı olmaması ve Karamürsel'li olmasıdır. Rakiplerine "şimdi ananı laciverte boyadım" şeklinde girişen Karamürsel'li Deli Hamdi'den daha korkutucu olan Taşçı Kırkpınar'ın yanı sıra bir çok yağlı güreş şampiyonasının da galibidir ve 3 kere üstüste baş pehlivan olan güreşçilere verilen Altın Kemer'in de sahibidir ve Edirne Sarayiçi'nde kendisi şerefine dikilen bir heykel bulunmaktadır.
Ancak herhalde Kırkpınar tarihinin en ünlü güreşçisi, sert güreş tekniği nedeniyle "Gaddar Ali" lakabını almış ve 1922 yılında, 87 yaşında iken vefat eden İpsala'lı güreşçi Kel Aliço'dur. Aliço, 27 yıl üstüste baş pehlivanlığı kazanmıştır. 70 yaşında dahi baş pehlivanlığı kazanabilmiş Aliço final güreşinde kendisinden 25 yaş küçük rakibini mağlup etmiştir. İpsala'da onuruna ismi verilen Aliçopehlivan köyündeki mezarında uyumaktadır.
Son 2 sezonun baş pehlivanı Recep Kara'nın performansını göreceğiz bu sene. Kara 22 yaşında kazandığı en genç baş pehlivanlık unvanından sonra, 28 yaşında iken en genç Altın Kemer'i kazanan baş pehlivan olma unvanını kovalayacak. Yazıyı herkesin bildiği cazgırların girişi ile değil de Evliya Çelebi'nin aktardığı ve Osmanlı dönemindeki güreşlerden önce söylenen duayla bitirelim.
Allah Allah,
Hoca-i âlem,
Seyyid-i kâinat ve
Mu’ciz-i mevcudat,
Pür kemal cemal,
Muhammed Mustafa’ya salâvat
Engürü’de er yatar,
Rum’da Mehmed Buhari Sarı Saltuk,
Ton giyer.
2 Temmuz 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
12 yorum:
sizden böyle yazılar da görmek güzel.Maşallah her telden çalıyorsunuz.Hakaret değil ha yanlış anlamayın.
daçmin edirne'ye otobüs kaldır...
ya keşke bunun organizasyonunu yapsaydık, flying dutchman blogu kırkpınar'ı yerinde izliyor diye, ayşe arman'ı da getirirdim ben gerçi mafalda nefret eder kesin:)
bu blogu artık yazıların da ötesinde görmek istiyoruz, bir hemşin yağlı kazıklar şampiyonası olsun, bir çayeli deli raftingçileri olsun, bir yabancı futbolcu karşılama timi karşısındaki antiklişe timi olsun, bunları görelim artık... ömür boyu yazacak mısınız böyle kuru kuru...
tunchay tembelliği bırak, blogu şaha kaldır, canarino dönsün hepimizi veliefendiye götürsün, söz ilk biralar benden!
Tuş etmeden gelmeyin! :)
kırkpınar hadisesi gayet güzel. merakla değerlendirmelerinizi bekliyorum. Bu arad Gazi koşusu ve aynı gün koşulan diğer yarışlarla ilgili bir yazıyı beklemekteyiz. haberiniz ola. saygılar .
O kıspet kutsaldır nasip olmaz herkese! :)))
Güzel bir yazı çıkacaktır mutlaka, hevesle bekliyoruz...
Canarino noldu veliefendi hikayeleri sahi? arada bir ses versen Gazi de koşuldu yanlış hatırlamıyorsam.
Beklenen tezahüratlar yapılacak mı bakalım :D
bundan yaklaşık 15 sene önce tesadüfen bu günlerde edirne'de idim.. ama gidene kadar da haberim yoktu o haftasonuna denk geldiğimden.. gelmişken selimiye de bir cuma namazına duralım dedik.. bir baktım camide iri yarı adamlar.. böyle milli takım forması gibi özel eşofmanlı iri yarı, pos bıyıklı gençler.. şehirde dolaşan yabancı plakalı yüzlerce araç. o zaman anlamıştım kırkpınar ın ne büyük bir gelenek olduğunu.. bütün şehir ayağa kalkıyor.. cuma hutbesi biterken de hoca dua etmişti pehlivanlara.. vay be.. ne günlerdi.. küçük deste, büyük deste falan..
Abi sizin ne işiniz var ya Edirne Güreş'lerinde :))
Helal olsun, sadece futbolla kalmamak lazım. Zaten diğer sporlara olan ilginizi de görebiliyoruz. Tenis, basketbol gibi sporlarla ilgili yazılarınız sıkça görülürken; atıcılık, olimpiyat sporları, yüzme gibi konulara da değiniyorsunuz.
Tebrik ederim, yazılarınızın devamını dilerim.
Edirneli olarak önce tebrik ediyim, ilginc blog tayfasiniz valla. Sonra da ekliyim eski güzelligi olmasada güzeldir Kirkpinar, gelenekseldir, eskidir, takip edilesi deger verilesidir, yasatilasidir. Bas güresleri sikicidir (bkz almanca klavye, can sikintisi), daha alti daha az kilolusu eglencelidir, abovvv dedirtir. Ben gitmedim uzun zaman oldu, insallah hala öyledir.
PS: Cevirme yiyin, raki icin, Rahmi Abiden yiyin, Topuzlu Ahmetin selamini söyleyin, belki hatirlar.
Abi iyi yolculuklar.Rakı çevirme güzeldir.Fazladan kalırsanız yada ben her türlü yerim derseniz de ciğer ve köfteyi yemeden gelmeyin.Prak köftecisi Osman derim.Biliyorsunuzdur gerçi ama.Bide Keçecizade'den Badem ezmesi alın.Offff.Sıcağa da dikkat edin son olarak.:)
Anne tarafından Antalyalı olmasından küçüklükten beri ilgiliydir güreşe. Dayım kuzenimle beni sürekli güreştirirdi bir de arkadşları ile iddiaya girerdi bizim pehlivenların ikisi de senin oğlanı yıkar gibisinden. Cengize Elbeye denen kişiyi yakından görmüş ve korkmuşluğum vardır. Kırkpınar zamanı Antalya'da kafadarlar altlarına arabayı çekip Edirne'ye giderlerdi en küçükken. Büyüyünce öğrendimki amcalar Edirne'den sonra bir de komşu'ya uğrayıp tur yaparlarmış farklı amaçla :)
Yorum Gönder