24 Temmuz 2009 Cuma

IBRAHIMOVIC TRANSFERİNDEN İTALYA LİGİ'NE














Blog okuyucularından Enes Özbey bize Zlatan İbrahimovic'in La Liga'ya geçişi ile Serie A'nınbir süredir gözlenen porfilinin resmini çizip gelecekle ilgili bir kaç saptama yapmış. Kendisine çok teşekkür edip yazısını dokunmadan koyuyoruz. Türkçe karakterler için kusura bakmayacağınızı da bilerek.

-------------------------------

Ibrahimovic'in Barcelona'ya transferi sonrası Ali Okancı'nın tabiriyle Italya Ligi Serie A'nın son kalesi de düşmüş oldu. Peki uzun yıllar herkesin gıpta ile baktığı, futbolcuların oynamak için can attığı, herkesin sonucunu merakla beklediği Serie A nasıl oldu da bu hale geldi?

İtalyanlar yıllarca Serie A'nın dunyanın en iyi ligi olduğunu iddia ettiler ki özellikle 80'li yılların sonu ve 90'lı yıllar bu iddiayı doğrular nitelikte yıllardı. Ancak son yıllarda ortaya çıkan pek çok sebep İtalya Ligi'ni ciddi şekilde etkiledi ve Serie A en iyi lig olma özelliğini yitirdi. Premier Lig ve La Liga'nın yukselişi, Serie A'nın Avrupa futbolundaki 1 numara olma özelliğini yitirmesine sebep oldu ve bu ligler arasındaki makas gün geçtikçe daha da açılıyor.

20-30 yıl öncesine geri döndüğümüzde ise durumun tamamen farklı olduğunu görüyoruz. Dünyanın en yetenekli, en üst duzey oyuncularının tercihi İtalya Ligi o dönemde. Michel Platini Juventus'ta Avrupa'nın zirvesine yürürken, Maradona Napoli'ye tarih yazmada liderlik ediyordu. Gullit, Rijkaard, Van Basten üçlüsü Milan'ı Avrupa'nın en iyi takımı yaparken, Milano'nun diğer ekibi Inter de Alman yıldızları Matthaeus ve Brehme ile Italya Ligi'nde ipi önde göğüslüyordu.

90'lı yıllarda da çok değişen bir şey olmadı Serie A için. Avrupa'da ve Dünya'da yükselen yıldızlar büyük transfer ücretleri ile Italya'nın yolunu tuttular bu dönemde de. Ronaldo Barcelona'da Avrupa gol kralı oldu ve Inter'in yolunu tuttu. Shevchenko Kiev'i Şampiyonlar Ligi yarı finaline taşıdı, Milan'a transfer oldu. Zidane Bordeaux'u UEFA finaline taşıdı ve siyah-beyazlı formayı giydi. Crespo, Thuram, Mendieta, Nedved gibi pek çok yılıiz bu dönemde İtalya Ligi'nde yer aldılar ve Serie A'nın dunyanin en iyi ligi patentini korumasını sağladılar.

Ancak bu durum 2000'li yıllar ile tersine dönmeye başladı. Zidane ve Ronaldo gibi yıldızların ayrılmasi ile başlayan yıldızların tabiri caizse tersine göçü son yıllarda iyice önüne geçilmez hale gelmeye başladı. Artik bırakın parlayan yıldızların İtalya'ya gelmesini, İtalya'da parlayan oyuncular bile Serie A'dan kaçmaya başladılar. İtalya'nın bir dönemine damgasını vuran Nedved, Maldini gibi oyuncuların futbolu bıraktıkları, Del Piero, Totti gibi oyuncuların da kariyerlerinin sonlarına geldikleri bir dönemde, Kaka ve Ibrahimovic'in de İtalya Ligi'nden ayrılması İtalya Ligi'ni Bundesliga ile kıyaslanır hale getirdi.

Calciopoli skandalından sonra İtalya Ligi'ni domine eden ve ekonomik anlamda da kadro anlamında da İtalya'nın en rahat kulübü olan Inter bile en önemli oyuncusu, takımın gerçek anlamdaki tek yıldızı Ibrahimovic'in beklentilerini karşılayacak bir ışık gösteremezken, son yıllarda İtalya'nın Şampiyonlar Ligi'ndeki tek basarılı takımı Milan da Kaka gibi çok önemli bir oyuncusunu kaybederken, Pato, Pirlo gibi çok önemli oyuncularının da ayrılma isteği ile sarsıldı. Dünyanın en önemli oyuncuları arasında sayılamayacak Fabiano transferini dahi bitiremeyecek hale gelen kırmızı-siyahli Milano ekibi, zaten yaşlı olan kadroya gerekli takviyeleri de yapamadı şimdiye kadar. Milan'da futbolcular ve yönetim kadro kalitesinden dem vururken, gerçeği gören taraftarlar ise isyan bayraklarını çekmis durumda. Torino'da da durum cok farklı değil aslında. Juventus'tan kimi Avrupa'nın önemli kuluplerinin kadrosunda düşünürsünüz sorusunun cevabı da onların durumunu anlatmaya yetiyor. Lazio, Roma gibi kulüplerin ise bırakın transfer yapmayı, ellerindeki oyuncuları tutacak ekonomik güçleri bulunmuyor.

Balotelli, Giovinco, Acquafresca gibi genç yıldızların alttan geliyor olması bir kurtuluş ümidi gibi dursa da, ekonomik olarak Premier Lig ve La Liga takımlarının yanına yaklaşamayan Serie A takımlarının yetenekli oyuncuları ellerinde tutması da zor gözüküyor. Stadların eski olması, hala pek çok stadın kulüplere ait olmaması, bilet fiyatlarının İspanya ve İngiltere gibi liglere oranla daha düşük olması, buna rağmen seyirci ortalamalarının, kıyaslanan liglere göre daha düşük olması kulüplerin buralardan da ciddi gelirler elde etmesinin önüne geçiyor. Ekonomik anlamda İngiltere ve İspanya ligi takımları ile yarışamayan İtalyan kulüpleri için bu da başka bir dezavantaj olarak duruyor.





















Şimdi İtalya futbolunun geldiği noktayı göstermesi açısından, son 5 yılda Avrupa kupalarında İtalyan takımları ne yapmış bir göz atalım ve bu kısa değerlendirmeye noktayı koyalım.

AC Milan'ın ligde olmasa da Avrupa'da gösterdiği başarı, İtalyan takımlarının Şampiyonlar Ligi'nde mutlak başarısız damgası yemesinin önune geçmiş son 5 yıl içerisinde. 2004/2005 sezonunda çeyrek finalde Inter, Juventus ve Milan ile temsil edilen Italya, Milan ile finalde de temsil edilmiş ancak, İstanbul'daki unutulmaz maçta Milan Liverpool'a kupayı kaybetmişti. Bir sonraki sezon aynı 3 takım yine çeyrek finale kadar geliyor, aralarından sadece Milan yarı final görurken, onlar da daha sonra şampiyon olacak Barcelona'ya yarı finalde kaybediyorlardı. 2006/2007 sezonunda çeyrek finalde Roma ve Milan yer aldılar. Ve Milan bu kez kupayı İtalya'ya getirmeyi başardı. Bu sezon İtalyan kulüplerinin başarı ile evlerine döndükleri son sezon olarak kayıtlara geçti. 2007/2008 sezonunda çeyrek finalde sadece Roma yer alırken, onlar da buradan öteye gidemediler. Son sekizde hiç bir İtalyan takimının yer alamadığı geçen yıl ise, İtalyan futbolu için tam bir hayal kırıklığıydı.

UEFA Kupası'nda ise durum Şampiyonlar Ligi'nden daha vahimdi İtalyan takımları için. 2004/2005'te UEFA Kupası'nda son sekize kalan tek İtalyan Parma yarı finalde CSKA'ya kaybetmiş. Sonraki iki sezonda çeyrek finale çıkmayı başarabilen İtalyan takımı olmamış UEFA Kupası'nda. 2007/2008'de çeyrek finale çıkan tek İtalyan Fiorentina, yarı finalde Glasgow Rangers'a elenerek daha ileri gidememiş. Geçen sezon ise İtalyanları Avrupa'da en uzun süre temsil eden takım Udinese olmuş ve UEFA çeyrek finaline kadar gelerek, İtalyanların Avrupa'daki son temsilcisi olarak kalmıştı. Ancak onlarda bu noktadan ötesini göremediler ve evlerinin yolunu tuttular.

İtalyan Futbolu çok ciddi bir çıkmazın içinde görünüyor. Tekrar toparlanıp, Dünyanın zirve liglerinden biri haline gelebilmeleri için çok önemli adımlar atmaları gerekecek. Belki de toparlanmaları için iyice dibe vurmaları en iyi seçenektir. Ancak görünen o ki, İtalyan futbolu o eski şaşaalı günlerinden çok ama çok uzaklarda.

4 yorum:

lembo dedi ki...

sadece küçük bir ekleme; milano'nun bir yakasında hollandalılar, diğer yakasında almanlar vardı evet.. ama o almanların içinde Matthaeus ve Brehme'den daha önemli olan bence jürgen klinsmann dı..hocalığı çok tartışılıyor ama golcülüğü tartışılmazdı..

anial dedi ki...

tribünlerin her maç full çektiği bundesliga'ya da geçildiği kanaatindeyim serie a'nın.

QuaresmA dedi ki...

hala büyük bir kozları var: italyan futbolcuların ligi terk etmeleri çok nadir rastlanan bir durum. dünya yıldızlarının ligi terk etmesi italyan gençlerin önünü açacaktır ve uzun vadede hem serie a hem de milli takımları yükselecektir..

Minero dedi ki...

Benim için İtalyan ligi hiçbir zaman cazip gelmemiştir. TV'de aynı anda olan iki maç için skorun 1-0'a geldiği İtalya ligi yerine maçın 5-3 bittiği Hollanda ligini tercih ederim. İtalya Ligi'nin bu hale gelmesinin asıl sebebi ekonomik sorunlar yaşamaları ve şike skandalları bence. Özellikle bir zamanların çok önemli kulüpleri şimdi borç batağındalar. Borç batağından çıkmaları için de Avrupa kupalarında yer almaları gerekiyor. Bakalım bunu ne derece başarabilecekler....