24 Temmuz 2009 Cuma

RIJKAARD HAMLESİ



Ne yaptiginin ve neyi aldiginin bilincinde olan bir Galatasaray yönetiminin olmadigindan bahseder iken o yönetim ne yapacagini cok iyi bilen bir dünya markasini takimin basina getirdi. Fenerbahce'nin Anelka transferi ile Galatasaray'in Rijkaard hamlesi son yirmi yil icerisinde yapilmis en büyük transferlerden en önemlileridir. Digerlerinden farki dünya capinda olmalarinin yani sira yaslari itibari ile dünyanin en buyuk takimlarinin herhangi birisinde oynayabilecek/yönetebilecek konumda iken Türkiye'ye yolu düsmüs olmalaridir. Anelka basarisiz olmustur ve Rijkaard'in da basarili olma ihtimali ülke futbol kültürünün sabirsiz yapisi ve Galatasaray yönetiminin de bu kültürün bicimlendirilmesindeki en büyük etken olan spor basinin cikardigi ses dogrultusunda yönünü ciziyor olmasi nedeniyle cok fazla degildir ve bu yüzden Christoph Daum hamlesi Rijkaard atamasindan basariyi daha garanti eden bir secimdir.

Galatasaray yönetimi "yönetme" konusunda basarisizdir. Degerleri takima kazandirma eylemlerinde bir "basari" saglasa da o degerlerin takimi degersizlestirmesi adina oynadigi rol, sergiledigi ipe sapa gelmez idare anlayisi nedeniyle bu böyledir. Lincoln'u transfer etmek bir basaridir ve fakat bugün geldigi noktada Lincoln ederi kadar takima zarar vermistir. Feldkamp, tam da takima katki yapmasi beklenilen disiplinli olusu nedeniyle takima zarar vermistir islerine burnunu sokan yöneticilere gösterdigi disiplin anlayisi ile. Kariyeri türk basinina yetmeyecegi asikar olan Skibbe'nin arkasinda durmak yerine onun gerek yardimcilarinin görevden alinmasi gerekse de basinda sürekli tartisilir hale getirerek daha da etkisiz hale getirip gecen seneyi cöpe atmislardir. Lincoln maliyeti arti Sampiyonlar Ligi vizesi yaklasik 30 milyon euro zarardir. Gerets'lere filan girmiyorum bile. Rijkaard, cok güzel bir markadir Avrupa futbol piyasasinda lakin olasi bir basarisizlik sonrasi ismi kadar takima zarar verecektir ama ben Rijkaard'in kredisinin yönetimden bile daha fazla olduguna inaniyorum ya da inanmak istiyorum. Biz Bülent Korkmaz gibi bir degeri takimin basina getirme cesaretinden ziyade onu üc ayda paketlemenin sacmaligini yasiyoruz. Herkes ederi kadar zarari idare edilemeyisleri nedeniyle takima vermistir. Sorumlu insanlar, potansiyeli bir ya da üc olsun transfer ettigi isimlerden birakin takima katki yapmasini saglamak daha cok zarar verme noktasina getirecek kosullari olusturmuslardir. Yani söyle basli basina bir bakin tüm olup bitene ve göreceksiniz ki ilkesizlik, sistemsizlik kol geziyor. Iyi isler cikariyorlar lakin bilincsiz atilimlar olarak görünüyor bu yakadan ve su durumda ben neye nasil sevineyim ? Bir ihtimal Rijkaard markasi altinda yönetimin zorunlu bir bütünlüge kavusacagina..

Total Futbol ve Rijkaard sevinci yasanabilmesi icin potansiyeli isleyebilecek bilincli bir yönetim olmasi gerekir arkada. Barcelona, arkasinda La Liga, Sampiyonlar Ligi Sampiyonluk etiketleri yerine calistirdigi tek klup takimini da tarihinde bir ilki yasatarak küme düsürmüs bir adamin arkasinda durmustur. Hangi kosulda? Birinci devre sonunda Barcelona küme düsme potasina girmis, ezeli rakibine kendi evinde yenilmis ve Avrupada 4.tur sonunda evine dönmüs bir Barcelona. Mesele Rijkaard, Lincoln, Gerets, Feldkamp'lari takimin basina getirmekten ziyade onlara göre cizilmis bir yolun olmasidir. Calistirdigi her klubun yildiz oyuncusunu yok edip eldeki sinirli yetenegi olan disiplinli futbolcularla(19 yasindaki Hakan Sükür misal) mucizeler gerceklestirmis Feldkamp'i takimin basina getirmek degil onun yönetimi altinda Lincoln ile yasayacagi sorunu önceden görmektir yönetim isi. Dolayisla Rijkaard ve önündeki zorlu yol öncesi kuskular cok fazladir.

Gecenlerde Alman Birinci Bundesliga takimlarinin 18 teknik direktörüne sampiyonluk adayiniz kimdir diye sordular ve tek bir istisna dahi barindirmadan gecen sene oldugu gibi hepsi ayni takimi öne sürdüler: Bayern Münih. Sizce bu güvenin altinda yatan bu sene basa gecirdikleri teknik direktör müdür yoksa aldigi oyuncular midir ? Daha cok Bayern Münih yönetimi degil midir ? Barcelona klubü aslinda tüm dünyaya teknik adamdan ziyade belirli bir program dahilinde hareket edilmesi gerektigini göstermemis midir ? Rijkaard ya da Guardiola basarilarinin altinda bu teknik adamlarin becerisi mi yoksa onlardan verim alabilecek kosullari saglayan yönetimin isi midir ? Barca öyle pozisyona geldi ki rakibi milyon degil milyar euro yatirsa dahi isin sirrina vakif olmanin keyfini catiyor paralar havada ucusur iken.. Misal..

..Galatasaray yönetimi Rijkaard'in oynatmaya calisacagi Total Futbol'un zorlugundan bihaber midir? Böyle bir futbol felsefesinin hayata gecirilmesinin cok ciddi bir altyapi calismasi ve zaman istediginin bilincinde o süreyi bu güzel adama sizce verebilirler midir? Bu devrenin sonunda kendi sahanizda Fenerbahce'ye yenilip üzerine bir de ligi 15.sirada bitirirseniz Rijkaard burada kalabilir mi? Barcelonada nasil kaldi peki? Cruyff'un cizdigi bir yol vardir ve aslinda her sey biraz da onlar icin Ronaldo transferi yerine bu güzel yolda yürümektir belki de.

By Borges

25 yorum:

Unknown dedi ki...

Çok başarılı bir yazı.

Galatasaray yönetiminin problem yönetim becerisi pek olmadığı için Rijkaard'ın arkasında sağlam duramama sorunu olacaktır herhangi bir sıkıntı altında. Türk spor medyasından ekmek yiyen kesim, hareket yaratmak, boş durma boş konuş felsefesiyle gazete sütunlarını doldurmak, spor programlarına reyting katmak için saçmalayacaklardır. Her sene aynı döngünün içerisinde bulunmaktan bıkmayan çanakçılar da bu hareketlere prim verecektir. Rijkaard'ın yavaş yavaş Türkiye'den soğuması iş bu durum sonucunda muhtemel olacaktır.

Rijkaard bilinç değişimi için güzel bir hamle. Ama, kafa hala aynı kafa şu anda. Onu ne derece dönüştürmeye çalıştırsan çalış, kırıntıların yarattığı alışkanlıktan kurtulamazsın. Bu öncelikle eski futbolcular, sonrasında ise taraftarlar için geçerli. Varsın olsun 2 sene yansın nolacak yeter ki biz de futbolumla çağ atlayalım diyenlerin sayısı başarısızlık anında gerçekten kaç olacak, işte Rijkaard'ın geleceğini o belirleyecek.

L dedi ki...

"Cruyff'un cizdigi bir yol vardir ve aslinda her sey biraz da onlar icin Ronaldo transferi yerine bu güzel yolda yürümektir belki de."

eyvallah be abi.

uykutu dedi ki...

yazı güzel fakat "Gecenlerde Alman Birinci Bundesliga takimlarinin 18 teknik direktörüne sampiyonluk adayiniz kimdir diye sordular ve tek bir istisna dahi barindirmadan gecen sene oldugu gibi hepsi ayni takimi öne sürdüler:Bayern Münih. Sizce bu güvenin altinda yatan bu sene basa gecirdikleri teknik direktör müdür yoksa aldigi oyuncular midir ? Daha cok Bayern Münih yönetimi degil midir ?"

- Teknik direktörlerin hepsinin de Bayern'i göstermesinin nedeni bence bu değildir. Asıl sebep B.Münih kadrosunun diğer takımların kadrolarından açık ara üstün olmasıdır, teknik direktörler takımları kıyaslarken zaten genelde yönetimlerinden bahsetmez, misal x takımının bir oyuncusu 100 milyon euro iken bizim toplam takımın maliyeti 100 milyon euro vb açıklamalar yaparlar, oyuncu kalitesini kıyaslarlar.. yani yazıda söylenenin aksine bence Bayern yönetiminden çok Bayern kadrosu ön planda.. ve yine bence yönetimler her ne kadar önemli olsalarda anahtar unsur oyuncu ve teknik kadro kalitesidir diye düşünüyorum. inceleme için teşekkürler borges'e.

vence dedi ki...

Tanıdık bu üslup dedim daha 2. satırda. Borges, ne zamandır burada yazıyorsun bilemiyorum ama o kadar sevindim ki, anlatamam..

mute dedi ki...

Galatasaray yönetiminin Rijkaard gibi bir ismi takımın başına geçirdikten sonra onun arkasında durabilecek kararlılığa ve sabıra sahip olmadığına inanmıyorum, inanmak istemiyorum.

Galatasaray'ın tarihi sabırsızlıklarla, yanlış kararlarla, yan çizmelerle dolu olduğu kadar, sahip çıkışlarla, uzun vadeli projelerle ve akılcı kararlarla da doludur. Ve bunları takiben başarının geldiğini artık Türkiye'de bilmeyen Galatsaraylı varsa, açıp biraz kitap, dergi okuması, gönül verdiği kulübün tarihini az incelemesi yeterlidir. Bu, bu yazıyı yazan kişi için de geçerli.

Eğer bu kulüp Türkiye'nin tek Avrupa kupası kaldırmış futbol takımına sahipse, Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı final oynadıysa, Süper Kupa'yı kaldırdıysa bunun arkasında gerçek bir kültür yatmaktadır. Bu kültürden her Galatasaraylı, ülkenin en ücra köşesine kadar az çok nasiplenmiştir. Bilmeyenler gayin-sin.net'te Rijkaard'la ilgili enfes yazı disinin Derwall ile ilgili bölümlerine veya Fenerbahçe'den Ali Sami Yen'de tarihi fark yendikten sonra soyunma odasında, yönetim toplantılarında konuşulanlara belgesellerden bakabilir.

Türk futbol medyasına gelince. Bu güruh zaten bir süredir sadece GS taraftarı değil, bilinçli her Türk futbolseveri tarafından da görmezden gelinmekte. Çoğumuz artık futbolla ilgili bilmek, öğrenmek istediklerimize bloglardan veya basındaki bir avuç yazarın yazılarından ulaşıp, geri kalanını gülmek için malzeme etmiyor muyuz? Bu kitle her geçen gün biraz daha büyümüyor mu? Galatasaray'ın ve Rijkaard'ın -eğer başarılabilirse- Türk futboluna belki en güzel armağanı gerçek futbolseveri futbol basını denen sirkten biraz daha uzaklaştırabilmesi olacaktır. Ama malum, unutmak da bizim en önemli hastalıklarımızdan.

Yazının son paragrafındaki soruların hepsine "olumlu" cevap veriyorum. Hayır! Evet! Evet! Çünkü hiçbir şey bu sorulara gönlümden geçen yanıtları vermekten beni alıkoyamaz.

"Christoph Daum hamlesi Rijkaard atamasindan basariyi daha garanti eden bir secimdir." yazılmış yazıda. Bağlamından koparmadan ele aldığımda bile yazara şunu sormadan duramayacağım: "Sizin başarıdan anladığınız nedir?"

aksilaz dedi ki...

Bi Galatasaray taraftarı olarak Rijkaard tercihini yanlış buluyorum. Dün stadda aklı başında seyirciler bile bu nasıl futbol lafını söylemeye başladılar. Daha ilk maçta bile bu sözler sarfedilebiliyor. Bu sözleri söyleyen kişiler yıllardır tribünde olan kişiler.

Bu tip sistem antrenörlerine sabır göstermek gerekir. Elinde Sabri, Zan, Güngör, barış, Güven gibi isimler varken istedigini yapabilmesi hiç kolay değil. Transfere verecek milyon eurolarda yok. Altyapıdan ne bulabilirim diye herkesi denedi ancak bulduğu iki isim cıktı sadece.

Oynatmak istediği sistemle türkiye ligini domine etmesi zor geliyor bana. Biz alışmışız doldur topu çök rakip sahaya sistemine. Geretsin başarılı oluşu bu yüzdendi. Çabuk anladı ligimizi. Daha santradan uzun oynardı takım. Santra yapılıp top sağ beke atılır o kişi topu ceza sahasına kadar yollar ve bu sırada 5 kişi rakip sahaya doğru koşu yapardı. Şidi bu futbol mantelitesine sahip kişilere ver pası kaç boşa taktiğini uygulatmak kolaymı ?

Çok istiyorum başarılı olsun güzel futbol izleyelim. Bu işi kotarabilecek bi altyapımız yok maalesef. 3-5 sene alt yapıda aynı futbol stili oynanmalı ki otomatik olarak oynanabilsin bu futbol. Xavi ve İniesta aynı sistemde kaç yıldır oynuyorlar. Tam anlamıyla bu sisteme uygun oynamayı 3 yıldır başarabildiler. Bizde şampiyon olmadan başarılı sayılmanız mümkün değildir. Rijkaarda herşeyden önce sabır diliyorum. Umarım başarılı olur ve ben yanılmış olurum.

Sade dedi ki...

şirket yönetimi gibi görüldüğü sürece Kulüp yöneticiliğinde pek hayır gelmez! Ancak Rijkaard ve Üstünel sayesinde benim hala ümidim var!

Borges dedi ki...

Benim burada dile getirdiklerimi sezon sonu Adnan Polat da aciklamistir. Bir özelestirisi yapilmistir ama eksik ama dogru. Özellikle yönetim ici rekabetin ya da farkli düsüncelerin savasiminin yarattigi celisik tavirlar ve bunlarin dogurdugu kaoslari da örnek göstermistir. Biz, Galatasaray kültürünün niteliginden ziyade varolan yönetimin bu kültüre sahip cikmasini istiyoruz. Polat yönetiminin basa gecmesinden itibaren yasanilanlar ortadadir. 15 ayda 4 teknik adam degisikligi hangi zaman dilimi yasanmistir ? Peki sevincimiz yildiz transferlere ne zaman hapsolmustur ? Teknik direktörsüzlük, en önemli degerini üc ayda paketlemek ve daha onlarcasi..

Bir Galatasaray kültürü acilimindan ziyade o kültüre uzak bir yönetim elestirisidir, lütfen yanlis yorumlamalar olmasin..

Metonet dedi ki...

skibbe'nin arkasında durmazsın da rijkaard'ın durursun be abi. zaten haldun üstünel geçen seneden beri uğraşıyorum dememişmiydi. geçen sene olmayınca peşini bırakmadıklarına göre rijkaard'a bakış açısı farklı olur diğerlerinden.

Borges dedi ki...

Obsesif: Bayern digerlerinden iyidir ama inanin bu sene bir Bayern-Wolfsburg kadrosu kiyasa sokulsa cok da buyuk bir fark yoktur. Keza Wolfsburg'un, Hoffenheim'in parasi da yerindedir. Lakin bu klupler dikkat ederseniz eger yildiz transferinden ya da parayla tonla transfer yapmaktan öte parayla "futbol akli" transfer ediyorlar. Basariya acilan pencere biraz proje isidir. Güven paraya degil futbol aklinadir, bana göre.

Mute: Benim de gönlümden gecen ortadadir. Derwall gibi bir futbol akli getirilmistir Galatasarayin basina. Mesele, Derwal'da oldugu gibi futbol felsefesini yerlestirmek midir yoksa Sanindan, söhretinden faydalanmak midir ?

Daum ve Rijkaard kiyasi ya da bunlardan cikacak bir basari anlayisi, bu iki teknik adama göre cizilen yolun dogrulugunda gizlidir. Rijkaard asisi tutugu takdirde 20 yil ekmegi yenilebilir iken baska türlü basit bir Sampiyonluk sonrasi gelisimini sürdüren Fenerbahce hamlesi cok daha dogru durabilir üc ay sonra gönderilecek Rijkaard'in ardindan..

Aksilaz: Belki ilk yil icin gecerlidir ama proje kapsaminda bir Rijkaard hamlesi yapilmasi gerekendir bana göre. Sadece ne yaptiginin bilincinde olan bir yönetimi sartk kosuyor her sey.

Sade: bizim de ümidimiz her seye ragmen var ama korkularimiz da.. onlarin cikardigi bir yazidir bu.

Empyrium dedi ki...

Bu sene sonuç ne olursa olsun Rijkaard takımın başında kalacaktır sen sonuna kadar. Onu sezon ortasında yolladığın zaman, değil Haldun Üstünel, Perez olsan kariyerli adama getiremezsin..

Borges dedi ki...

Metonet: Skibbe'den beklentiler ile Rijkaard'dan beklentiler farklidir. Dolayisla beklenti cok kolay bir sekilde hayal kirikligina dönüsebilir. Sanilanin aksine potansiyeline inandiginiz bir adamin basarisizligi sonucu arkasinda durmak aslinda daha zordur. Zira elde edilen kazanimlarin görünmesi cok da kolay degildir yüksek beklenti esnasinda. Bakin sadece bugün spor yazarlarini acip okuyun, göreceksiniz..

Her seyden öte bir futbol felsefesinin hayata gecirilecegine inanan bir yönetim olmalidir. Skibbe basarisizliginda Rijkaard ayakta kalir iken daha derin bir degisimin sancisi daha kötü olabilir.

hagi dedi ki...

selamlar,

kesinlikle katılıyorum, gs yönetiminin vizyoner sayılabilecek hamleler gerçekleştirirken bir yandan da züccaciyeciye girmiş fil misali kırıp dökmesi ve kulübe verilen zararların bu hamlelerin şaşaasından görülememesi çok dikkatimi çekiyor benim.
Misal hatırladıklarımı sıralayayım:

-lincoln transfer edildiğinde 10 numaralı formanın, vermek istemeyen necatiden zorla alınmasıyla başlayan süreç ve necatinin gönderilmesi.

-bir önceki sezon kallinin gidişinden sonra takımı şampiyonluğa taşıyan cevat güler'in takımdan gönderilmesi.(evet yollandı cevat güler, kimsenin vicdanı sızlamıyor mu bu konuda? tribünler cevat güler'in adını anmak için yine 5 yiyeceği bir kocaeli maçını mı bekliyor?tamam iyi ki geldi rijkaard ama cevat güler gitmese olmaz mıydı?bu kadarcık vefayı haketmiyor mu?)

-bülent korkmaz'ın 3 aylık kariyeri. hatırlarsanız takımın başındaki ilk maçta(bordo) "büyük kaptanın sonuna kadar arkasındayız" pankartı asmıştı sami yen tribünleri.1,5 ay sonra istifa şarkıları başlamıştı bile. sırf bu güzel adamın kariyerine yazık olmasın diye 1 yıl daha kalmazını isterdim. takımın en zor zamanında bir kez daha yükü sırtlayan büyük kaptana,kariyerine yazık etmedik mi?

-lincoln'ün kaptan yapılması,hertha galibiyetiyle fazla büyümeyen kriz ve arda'nın açıklaması...arda'yı bile kaybedebilirdik...

-arda'nın kaptan yapılma süreci...bu konuda kesin bir yargı taşımıyorum ama kaptanlık ayhan'dan alınırken rızası alınmış mıdır?yoksa medya-kamuoyu onayının alınması ve alkış sesleri arasında ayhan da küstürülenler listesine girmiş midir?eski kaptan'ın tobol serisindeki formsuzluğunun bununla ilgisi olabilir mi?

bu liste uzar gider. velhasıl, her güzel şeyi başka bir güzelliği tüketerek yapıyor g.saray yönetimi. sabırsız ve -ağır olacak ama- kısmen şuursuz camiamız da buna çanak tutuyor. Allah sonumuzu hayretsin...


bu arada borges'u tekrar okumak çok güzel.umarım bonservisi alınmıştır.bu blog 2 transferle daha şampiyonluğa oynar diyor, saygılarımı sunuyorum :)

kuzgun leşe dedi ki...

adnan polat ve ekibinin vizyonsuz olduğunu düşünmüyorum açıkçası. tutarsız mı? evet. ama feldkamp olsun, skibbe olsun, bülent olsun ve tabii ki rijkaard-neeskens tercihleri olsun, bu yönetimin sistemli bir futbol oynama yönünde ve belli bir duruşu, stili, oyun biçimi, vs. olan bir kulüp ve takım yaratma yönünde atılan adımlardır. bülent korkmaz arada guardiola esinlenmesi sebebiyle yapılan ve sonunda kaptanın çok fena harcandığı bir sapma olarak dursa da.

ama gel gelelim tutarsız oldular şimdiye kadar. bunun da baş sebeplerinden birinin polat ve ekibinin yerlerinin sağlam olmaması ve dolayısıyla rahat hareket etme şansına bir türlü kavuşamamaları olduğunu düşünüyorum. dikkat edelim, galatasaray, lisenin yönetim anlamında inanılmaz ağırlığının olduğu bir yer. ve kimi zaman liseli şovenizminin de doruk noktasına ulaştığı bir kulüp. böyle bir kulüpte liseli olmayan başkanlar çok olmuştur. ama misal bir liseli canaydın'ın kredisine asla sahip olmamışlardır. adnan polat ve yönetiminde de aynı sorun var. liseli değiller; kulüp riva, stad vesair projelerin arefesinde bir rant kapısına dönüşmüş durumda. dışarıdan inanılmaz baskı var. mesela birkaç hafta önce radyospor'da canaydın'ın yancısı turgay kıran telefonla bağlantı yaptı ve rijkaard'ı ve takımı küçümsedi, yöneticileri bol bol eleştirdi. yine birkaç hafta önce lig tv'de bir eski yönetici ve kulüp üyesi galatasaray'lı çıktı ve yönetimi topa tutarak "artık galatasaray'ı gerçek galatasaraylılar yönetecek" dedi, vs., vs.

şimdi, bunlar olmasın mı? eleştiriye gelmeyelim mi? hayır, olmasın değil. ama eleştirinin ne maksatla yapıldığının da alt metninin okunması gerekiyor kesinlikle. bu yönetim, öyle veya böyle, uzun zaman sonra ilk defa lise şovenizminin yapılmadığı, galatasaraylı'ya daha doğrudan yaklaşan, vizyon açısından açık ve net biçimde son 10 yılın en iyi yönetimi. bunu transfer politikasından görürüz, tutarsızlıklara rağmen hoca seçimlerinden görürüz, kulübün kurumsallaşmayla ilgili planlarından ve atılımlarından görürüz, adnan polat'ın öyle veya böyle toki başkanını yanına oturtup basın açıklaması yaptırmasından ve stad projesinin bütün halkın gözü önünde devletin sorumluluğu altında olduğu mesajını verdirmesinden görürüz. bunlar önemli şeyler ve çok uzun zamandır galatasaray'da görülmedik şeyler.

yazılacak çok şey var tabii ki. yönetim eksik ve hatalı birçok zaman, katılıyorum. ancak bunun nedenlerine de göz atmak gerekiyor ve bu hataların, yani aslolarak "tutarsızlıkların" oluşturulma biçimlerini ve süreçlerini de göz önüne almak gerektiğini düşünüyorum. kulüp içerisinde görülebilecek bir şekilde çok pis bir politik savaş yürütülüyor; başarısızlık durumunda bu mart kongresi galatasaray'ı çok gerilere atabilir. liseliler özelinde kulüp üyeleri de, en az galatasaray taraftarı ve bugünkü liseli-olmayan yönetim kadar sabırlı olmalıdır. bundan da önemlisi, rantlarını birazcık geri plana atıp asıl vizyonla tanışmalıdır.

sevgili borges, tanışmıyoruz ama sevgili diyorum kusuruma bakma, yazılarını gerçekten özlemiştim ve bugünkü iki yazı bu anlamda iyi geldi. blogunu da takip ederdim ve hakkında çıkardığım ilk sonuç politik ilişkileri çok doğru tahlil ettiğin yönündeydi. bence burada bir bağlam eksikliği yaşamış olabilirsin; elbette ben de yanılıyor olabilirim ve şu durumda haklı da olabilirsin...

ama eleştirilerim bunlardır.

ps: total futbol yazısı enfes olmuş.

Major dedi ki...

Son 20 yıl içindeki yapılmış en büyük transfer bence ne Anelka ne Rijkaard'dır. Her açıdan bakarsan Roberto Carlos transferi hepsinin kat kat üstündedir.

Minero dedi ki...

Türkiye'de değer addedilebilecek çok şeye sahip birkaç kulübünden biriyken bu kadar vefasızlığın yapıldığı başka bir kulüp yoktur herhalde. Dünya üzerinde de bu kadar öz değerlerine uzak bir kulüp tanımıyorum ben. Galatasaraylı değilim, başka bir İstanbul takımı da tutmuyorum bu yorumu objektif yapmaya çalışıyorum. Sportif başarıyı endüstriyel anlamda kullanamayan Galatasaray'ın o günden bu güne belini doğrultabilmesi bile başarı bence ama Riijkaard'a ve futbol felsefesine tahhammül edebileceklerini sanmıyorum. Riijkaard'ın 2 değil 4-5 yıla ihtiyacı var sistemini oturtup başarıya ulaşması için. Ama beş yıl sabredebilirse Galatasaray'ın başka bir Avrupa başarısı kazanmaması içten değil derim..

BT dedi ki...

@borges
"Bu devrenin sonunda kendi sahanizda Fenerbahce'ye yenilip üzerine bir de ligi 15.sirada bitirirseniz Rijkaard burada kalabilir mi? Barcelonada nasil kaldi peki? "

Bu benzetme Rijkaard'ın Barcelona macerasına bir atıf mı?

Bugünlerde herkes Barcelona'da Rijkaard'ın ilk sezonunda battığından bahsediyor. O takım sezonun ilk yarısını küme düşme hattında mı bitirdi?
Evet Real e sahasında 2-1 mağlup oldu da sezon sonunda Valencia nın arkasından 2. oldu. Arkasından 2 şampiyonluk (olmasaydı zaten giderdi) ,sonrası Capello ve Schuster.

Tıpkı Süren'i arkasında durduğu Terim in sezonu şampiyon bitirmesi gibi.

Rijkaard'ın ilk sezonunun ilk yarısında arkasında duran Barcelona camiasi değil tek başına Laporta. Bu yüzden de yönetimi parçalanmıştır zaten. Katalan medyası da anasını ağlatmıştır. Nou Camp da istifasını istemiştir. Belgeseli var bunun. O takım clasico dan bir hafta önce 5 yemişti

Galatasaray ve yönetimi meselesine hiç girmiyorum.
Rijkaard'ı oraya getiren Cruyff'un avukatı başkan Laporta'dır ve 14 un verdiği referans Sparta Rotterdam değil Rijkaard ın dünya futbolundaki marka değeridir. Hollanda ile 2000'de hoca kimdi yahu? Bu satırlarla İlker Yasin olmuşsun:)

Almanya'da 18 hocadan Van Gaal hariç biri Bayern Munih dememiş diye okudum ama isim belirtmemişler. Ne diyeceklerdi ki?

Borges dedi ki...

Kuzgun Lese: Kismen katiliyorum. Ben GS ici Liseli-Lisesiz(cok sacma bulurum) cekismelerinden ve kurumsal yaklasimlardan -ki bu önemlidir- uzak sadece futbolun vizyonuna iliskin yorumlar yaptim. Stat yapimindan uzak kaldim ki bu da yine önemlidir.

Surada anlasamiyoruz. Polat'in kendisi bir futbol akli degil. Haliyle etkilenme bicimine göre futbol yönetimi söz konusu. Üstünel-Sezgin cekismesinin Polat üzerindeki etkileri hali hazirda gecen sene verilen celisik kararlarin nedenidir bana göre. Arda'ya kapi gösteriliyor, Arda'ya kaptanlik veriliyor, Lincoln kaptan oluyor -gereksizdi- Lincoln kapidisari ediliyor.. Skibbe, gelecege yönelik yatirim, skibbe kovuluyor, korkmaz keza.. Kewell, eksikliginden ziyade yildiz oyuncu minvalinden giriyor kadroya ve daha neler neler.. topladiginizda bir sonuc cikmiyor, basarili ya da basarisiz olacak bir projeye sahip degiller ya da her saniye degisiyor..

Kaan Özaydin:34 yasinda Maradona gelse mutlaka ki önemli bir atilim olurdu lakin dünya capinda bir transfer degildir, zamaninda olmadi da.

Borges dedi ki...

BT:

"Bugünlerde herkes Barcelona'da Rijkaard'ın ilk sezonunda battığından bahsediyor. O takım sezonun ilk yarısını küme düşme hattında mı bitirdi?
Evet Real e sahasında 2-1 mağlup oldu da sezon sonunda Valencia nın arkasından 2. oldu. Arkasından 2 şampiyonluk (olmasaydı zaten giderdi) ,sonrası Capello ve Schuster.

Tıpkı Süren'i arkasında durduğu Terim in sezonu şampiyon bitirmesi gibi. "


Öncelikle belirtmek isterim ki bugünlerde terimi beni kapsamiyor. Ben o dönemin barcasini her hafta izlemisimdir.o dönemi ikinci bitirmesini saglayan Davids transferi sonrasi Ronaldinho'nun cosacagini da cok önceden yazdigimiz gibi.

"barcelona yönetimi , takimi küme düsme potasina sokmasina ve gecmisinde en ufak bir basari olmamasina ragmen rijkard'a tam destek verdi. bir bakima bugünlerinin temeli her zaman dedigim gibi, o dönemlerde rijkardin görevine son vermeyen yönetim atmistir."

Yorum tarihi : 19.11.2005, eksi sözlük derbi maci sonrasi yazilan iki entryden birisinin icerigidir.

Süren örnegini de bilmem kac yazida konu ettigim icin es geciyorum ki her zaman hakki yenen baskandir bana göre. Hagi'yi de getiren Sürendir zaten. Yönetim konulu cok daha uzun bir postun da icerigidir.

Cruyff destekli Laporta olsa da birakin barca'yi bugün Schalke'ye ilk yari sonunda küme düsme potasina soksun o hoca zidane olsa tutacak insan az bulunur.. Ramos'un marka degeri neydi ve Tottenham'da kac mac dayanilmistir kendisine.. ? Degil Rijkaard, Zidane olsa Madrid'e bir devre boyunca 6 galibiyet aldirsa barinamaz derim ben. Ancak ve ancak sürec isteyen bir calismanin bilincinde herhangi birisi var ise..

Iyi ya, Barca'nin elinde Rijkaard'in futbolcu degeri ve 2000 performansi vardi, Galatasarayin elinde Futbolcu degeri arti iki La Liga Sampiyonlugu,Sampiyonlar Ligi Sampiyonlugu da mevcut. Bir daha sormak gerek, 15.olsa, Ezeli rakibine yenilse kalabilir mi ?

"Rijkaard'ın ilk sezonunun ilk yarısında arkasında duran Barcelona camiasi değil tek başına Laporta. Bu yüzden de yönetimi parçalanmıştır zaten. Katalan medyası da anasını ağlatmıştır. Nou Camp da istifasını istemiştir. Belgeseli var bunun. O takım clasico dan bir hafta önce 5 yemişti"

E nedir ki yani ? Mesele medyanin cikardigi sese ayak uydurmak midir ki zaten bunu diyoruz.. Bilincli bir atilim olmadigi sürece kötü kosullarin acilimi zihinlerde olamaz ve haliyle sabir yoktur. yoksa benim buradaki güzellemem barca seyircisinin iceride yapilmis o bütün Cruyff müdahalelerinden o gün icin haberdar olup cok bilincli bir kitle oldugundan dem vurma amacini tasimiyor ? Laportadan ziyade Cruyff'dur arkasinda duran ve bunun bana göre nedeni 2000 yilinin o muhtesem futbolunun Barcada da gerceklestirilebilecegine inanc ya da yapilan isin icerisinde olmaktir.

Ilker Yasin kismina simdilik girmemeyi tercih ediyorum.

Sadece Freiburg teknik adami Robin Dutt direkt bayern münih demedi .Bayernin de icerisinde oldugu bir kac buyugu siralayip favori yoktur iste bu takimlarin performansi belirleyecektir ama tek birisini öne cikaramam dedi. Wolfsburg fena bir secim degil, para iyi,kadro süper, eski sampiyon.. Keza Hoffenheim,Schalke ve özellikle Dortmund da güzel.. Bremen de olabilir. Gecen sene son maca kadar kimse bir sey diyemedi, bu senenin güzelligi ne ola ki ?

Bu tahminler gecen sene Klinsmann dönemi de gerceklesmistir ki ayni isimlerin pek cogu klinsmann'a güvenoyu vermemislerdir ama güvendikleri isimler ise Hoeness,Beckenbauer vs. Yönetimin futbol aklina duyulan güvendir. Burada su an icin ben isimlere seviniyor, güveniyor olsam da yönetimin futbol aklina,müdahalelerine, yönetme bicimine güvenmiyorum.

Anlatmak istedigim sudur: ister Skibbe'yi getir, ister Rijkaard'i ya da Capello'yu. Son dönem icerisinde basinda kuru gürültü olarak cikan her sese itaat edilmistir, bunu cok daha detayli verilen kararlar ve öncesi seklinde aciklayabilirim aslinda. Bu davranis psikolojisi ancak kisinin ne yaptiginin farkinda olmadigi zaman dilimi gecerlidir, bir baska sese kulak vermek. Cruyff ya da barca iste bu yüzden bilinclidir,örnektir.

Borges dedi ki...

Yorum sayfasinda yorum okumak ve yazmak zordur, sunu eklemek isterim: Süren yönetimi boyunca terime muhalif kac yönetici vardi, bugün biliyor muyuz ? 20 yil sonrakiler bilecek midir ? Magath'in yönetimi boyunca Wolfsburg'da cikan catlak seslerden tarih haberdar olacak midir ekstrem bir ilgi göstermezse..

Barcelona yönetiminin Cruyff disinda Rijkaard'a destek olan kismi ne kadaridir bilmiyorum. Ama bir devre sonunda arkasinda oldugunu her seye ragmen söyleyebiliyorum cunku oyle veya böyle kovulmamistir. Bunun üzerine Cruyff'un calismalari, cruyff destekli gelen hollandali calistiricilarin oyun felsefesi, bizzat doksanlarda bu felsefeye yönelik cruyff altyapi atilimlari ve daha 70 lerde futbolun taktigine yönelmis olan bu adamin futbol akli da ortadadir. bunu hangi güclüklerle sagladigindan ziyade kendisinin yillar sonra getirdigi Sampiyonlar Ligi/Sampyion Klupler kupasini artik 5 yil icerisinde iki kez alabilen bir takimi görüyoruz. Magath gibi Hopp gibi proje isi oldugunun altini ciziyoruz ve sanindan,söhretinden ziyade Hollandali teknik adam, hollandalinin oyun felsefesi gibi detaylarin da gs yönetimi tarafindan düsünülmüs oldugunu yani cizilmis bir yolun oldugunu hayal ediyoruz.. bu olmazsa yine yeniden basa dönecegiz ama bahaneleri de kalmamistir artik birilerinin..

ard dedi ki...

evet tüm teknik adamların arkasında durulmalıdır kuşkusuz. fakat rijkaard'ın da olmayacak duaya amin dememesi gerekiyor.
total futbol şu anda galatasaray'da gerçekleştirilmesi zor bir rüyadır.

AaL3.14 dedi ki...

Selamlar. Burada kritik bir-iki nokta atlanmış durumda.

Dün bu total futbol kavramı ile bizim göreceli olarak daha başarılı olduğumuz kaos-pres futbolunu karşılaştırmak için GSnin 99-02 doneminde oynadıgı bazı maclara göz attığımda ilginç birşeyi tekrar hatırladım(ki bu düşünceler 2000li yılların başlarında hep aklımdaydı,sadece unutturmuş kendini bana zamanla)

O kadro bütünlüğü ve motivasyonla takım şiir gibi top oynuyormuş, çok klas paslaşmalar, inanılmaz bir özgüven, hız-dayanıklılık-teknik 3lüsüne sahip birçok oyuncu, ve Fatih Terim-Lucescu gibi taktiksel açıdan çok tecrübeli hocaları da göz önüne getirdigimizde bizim nesil için çıtanın çok ama çok yükselmiş olduğunu görüyoruz.

Türk futbolunun kalitatif seviyesi olarak bence bu çıtanın geçilmesi ancak ve ancak yine bir 4-5 yıllık istikrarın peşinden mümkündür. Belki bizler bu futbolun gün ve gün üstüne koyarak nasıl ortaya çıktığını biliyoruz ama 96dan bu yana tam 13 sene geçti, sonradan yetişen nesillere bunu anlatmak pek de kolay değil ve maalesef şu an çoğunluk GS taraftarını da bu yeni nesil oluşturmakta.

O günlerdeki görece kolay şartların hızla değişmiş-değişiyor olması, globalleşeşen futbol networkü, 7/24 TV yayınları, forumların ve youtube gibi her görüntüye ulaşılabilen internetin taraftar kitleleri üzerindeki negatif etkisi SABIR ve BEKLENTI gibi sırasıyla maksimum ve minimumda tutulması gereken GSnin geleceğinde önemli rol oynayacak iki anahtar kelimenin kaderini belirliyor bence.

2. olarak , unutulmamalı ki biz şark-ız ve asla bir Hollandalı’nın sistematik yaklaşımlarını tamamen içselleştirebileceğimizi düşünemiyorum. GS lı genç oyuncuları düşünün ve bütün gün bu sistemin üzerinde tesislerde çalıştıktan sonra onların da yine mahallelerine, arkadaşlarına, ailelerine, televizyon ekranlarına, gazetelere döndüğünü ve güzel futboldan önce başarının konuşulduğunu aklınıza getirin. Burada oyuncu sahada zor durumda kaldığında kafasını kaldırıp hızlı bir biçimde en mantıklı üçgeni kurarak pası yapmak yerine gole daha yakın bir seçenek olabilecek doldur-boşalt a yönelme eğilimi gösterecektir psikolojik olarak. Maalesef bu böyle.

zachpaulsen dedi ki...

galatasaray yönetimi son 3 yıldır yaptığı onca hata, tutarsızlık ve yönetim zaafiyetinin ardından doğruya yönelişin en azından adımını attı Rijkaard'la. Yapılan her hamlenin veya verilen her kararın olumlu netice vereceğinin garantisi yok tabiki. Ama verilen kararın doğruluğuna inanılıyorsa bu uğurda her türlü zorluk, engellemeye rağmen mücadele vermek gerekir. Rijkaard ve onun temsil ettiği şey, basitçe bir diziliş, formasyon veya sistemle açıklamak mümkün değildir. Borges'in dediği gibi bu bir felsefedir. Total futbol bir futbol ideolojisidir. Herkes heryerde, toplu hücum toplu defans, pas trafiği, oyunu dar alan sıkıştırmak, bunlar hep bu felsefenin kodları, jargonudur. Mazisi neredeyse 50 yıla dayanan uzun vadeli, planlı, programlı bir çalışmanın ürünüdür.

Galatatasaray yönetimi bütün bunları düşünerek eğer bu hamleyi yaptıysa, zamanının ötesinde Türkiye topraklarında pek de alışageldik bir şey olmadığını kabullenmek gerekir. Eğer hedeflenen, hayali kurulan bu oyunu sarı kırmızı forma ile oynanabildiğini görmekse bunun için gerçekten 'acı' çekmemiz gerecek.

Ben herşeye rağmen, yönetimin eski yanlışlarına, külüp içindeki lise hakimiyeti veya hiziplere, basına medyaya rağmen, Rijkaard'ın buradan iz bırakmadan gitmeyeceğine inanıyorum. Umuyorum ve istiyorum ki bu iz silinemeyecek bir iz olsun.

CaRtMaNtR dedi ki...

Rijkaard'ın şu anda Galatasaray'ın başında uzun süre durabilme ihtimalini en fazla arttıran etken Adnanlar çetesinin onu görevden alması durumunda kendilerininde görevlerine devam edemeyecek hale gelecek olmalarıdır.

Bu sadece çok kariyerli bir hocayı kovmalarından dolayı değil önceki iki sezondada ligi başlanan hoca ile bitirememelerinden kaynaklanıyordur ki Galatasaray'da her ne kadar çok hoca değiştiren bir klüp olarak algılansada sezon içinde pek hoca değiştirme alışkanlığı olan bir camia sayılmayız.

Tüm bunları göz önüne alınca klüp üçüncü sezon üst üste sezonu aynı hoca ile tamamlayamazsa yönetimin daha fazla koltuğunu koruyabileceğinden söz edemeyiz bence.

Yasin dedi ki...

güzel yazı, ama en güzel yeri imzası;
dutchman'a de borges'a da tesekkurler