Bir ülkedeki futbol kalitesinin, ligin yarışmacı karakterinin, en önemlisi de kulüp takımları milli takımların başarısının yabancı sayısına bağlı olduğunu düşünenlerden değilim. Bunu daha önce İngilizler Akademiye Dönüyor yazısında belirtmiştik. 2010-11 sezonundan itibaren İngiliz takımlarının tümü kadrolarında altyapıdan yetişmiş minimum 4 oyuncu bulundurmak zorundalar. Orada yazdığımız gibi son Avrupa Şampiyonası'ndaki sıralama futbol dünyasında bu yönde belirtilen tüm görüşleri farklı bakış açılarıyla haklı çıkarabilir. Örneğin ülkenin liginde yabancı futbolcu sayısının fazla olmasının milli takımın başarısında hiçbi etkisi olmadığını savunanlar İspanya ve Almanya finalini örnek gösterebilirler. Zira bu 2 takımdan İspanya'nın 23 kişilik kadrosunda sadece 5 isim, Almanya'da ise 4 isim yurt dışında forma giyiyordu. Zaten 5 kişilik İspanya lejyoner ekibinin dördünün özel bir durumu vardı, zira onları, hocası da İspanyol olan bir İngiliz takımı bu sebeple transfer etmişti. Bu 2 ülkede oynayan yabancı futbolcu sayısının Avrupa liglerinden yapılacak bir listenin başında geleceğini biliyoruz. Yarı finalin mağlupları Türkiye ve Rusya'ya bakalım. Türkiye'de 7, Rusya'da ise sadece ve sadece 1 oyuncu yurt dışında forma giyiyordu. Üstelik liginde bir dolu yabancı bulunduran ama kadrosunda yurt dışında oynayan 1 oyuncu bulunduran Rusya, kadrosunda 14 lejyoner bulunduran Hollanda'yı kupanın dışına itmişti. Dolayısıyla bu ülkede oynayan yabancı-yurt dışına gönderilen oyuncu arasındaki oranı başarının anahtarı olarak görmemek lazım. Yabancı oyuncu sayısını sınırlamak veya artırmak başarının anahtarı değildir. Başarı ülkedeki futbol sisteminin oturtulması ile sağlanır.
Türkiye'de yabancı oyuncu sayısının artmasından şikayet edenler, müthiş bir altyapı sistemimiz varmış gibi konuşuyorlar. Ama iş böyle değil. Yabancı sayısının bugünkünden daha az bir baraja çekilmesi hiç bir şeyi değiştirmeyecek. Anadolu kulüpleri aynen bugün yaptıkları gibi futbolcu yetiştirmeye, İstanbul'un büyükleri de bu oyunculara yüksek bonservis bedelleri ödemeye devam edecek. Hatta bir çok Türk oyuncuya göre düşük bonservis ücreti ile transfer edilen oyuncuların bu anlamda yararlı bir etkisinin olduğunu bile söyleyebiliriz. Ben İngiltere'de benimsenen modelin yararlı olacağını düşünüyorum. Yabancı sayısının serbest bırakıldığı ama altyapıdan yetişmiş oyuncu sayısına da bir zorunluluk getirildiği sistem. Bu yabancı rakamıyla uğraşmayı bir kenara bıracaktır. Gelelim yazıyı asıl yazma sebebimize.
Sırbistan 2010-11 sezonundan itibaren geçerli olmak üzere çok önemli bir karar aldı. Futbol ülkelerinin uygulamalarının geneline göre ters yönde bir aksiyon aldılar ve yabancı sayısını düşürdüler. 2010-11 sezonunda Sırbistan'daki birinci lig kulüpleri sahaya çıkardıkları ilk onbirde maksimum 5, izleyen sezondan itibaren geçerli olmak üzere de 4 oyuncu bulundurabilecekler. İkinci lig kulüpleri için bu sayı 2, üçüncü lig kulüpleri için ise 1. Daha önce bu hak sınırsızdı. Örneğin son şampiyon Partizan'ın kadrosunda 7 yabancı bulunuyor. Maç kadrolarındaki sınırsız hakta bir değişiklik yok. Sırbistan Federasyonu sahaya çıkan ilk onbirlere müdahale etti. Başkan Tomislav Karadzic bu kararın genç oyuncuların kendilerini geliştirmesi için iyi bir fırsat olduğunu düşünüyor. Sırplar son yıllarda 1980'lerdeki "Yugo furyası" dönemini hortlatatacak oyuncular ihraç ettiler. İsveç'teki 21 yaş altı futbol şampiyonasındaki Sırbistan kadrosunda bulunan 22 oyuncudan 9 tanesi yurt dışında forma giyiyordu. Bu sayı, malum furyanın tekrar ortaya çıkması, federasyonun aldığı karar ve Sırp kulüplerinin genç oyuncu ihraç ederek para kazanmadaki mutluluğu keşfetmeye başlaması ile artacaktır.
16 Temmuz 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder