27 Ağustos 2009 Perşembe

KADINLAR BASKETBOL OYNAYAMAZ

"White man can't jump" gibi bir şey değil bu.

"Transferler güzel ve çekici olunca gönderildi"
diye bir haber başlığı görünce gerisini okumak gelmedi içimden. "Kim bilir yine hangi geri kafalılıkla, ne halt edilmiştir?" diye düşündüm. Sağolsunlar, yanıltmadılar.

Kocaeli Büyükşehir (?) Belediyesi Kağıtspor büyük sevinç yaratarak Türkiye Bayanlar Basketbol 1. Ligi'ne çıktıktan sonra, ard arda yabancı oyuncularla anlaşmış ve kadrosunu güçlendirmişti. Zaten takım kıtlığına kıran girmiş bir ligde bu gelişme elbette sevindiriciydi.

Fakat aradan çok fazla bir zaman geçmeden öğreniyoruz ki Marita Payne, Brittany Jackson, Noteisha Womack ve Kristi Cirone isimli oyuncuların sözleşmeleri feshedilmiş. Gerekçe olarak da "ekonomik kriz ve masrafları kısmak gerekliliği" dile getirilmiş.

İlk bakışta gayet anlaşılabilir bir karar. Fakat mali kaygılardan ziyade, dile getirilen başka sebepler var ki onların üzerinde biraz durmak gerek. Gerçi, salt bu bahane ekseninde de sorulacak sorular olabilir. Örneğin;

Kriz yeni mi ortaya çıktı?
Halbuki teğet geçecekti. Kalın mı gördü?
"Bütçe planlaması" diye bir şey yapmamış mıydınız?
Yaptıysanız, bunlara her ay başında "iyi saatte olsunlar" mı geliyor?
vb.

Geçelim ve gelelim diğer " feshedilme nedeni" ihtimallerine... Öncelikli yorum o ki; kentte, "bayan basketboluna yatırılan paranın neden futbola aktarılmadığı gibi bir hava yaratıldığı" söyleniyormuş.

Bir ülkenin sadece sportif anlamda değil, her manada gelişip gelişmediğini anlamak için o ülkede hakim zihniyetlere bakmak gerek. Bundan bir asır önce, İkinci Meşrutiyet'ten sonra, herkes bir yenilik ararken ve bu arayış kendisini spor sahasında da gösterip, yeni yeni branşların memlekete girişi sağlanmaya çalışılırken, bu zamanda bu kafaya ne demek gerek? Adını beraber koyalım ve buna işin "hacet giderme" boyutu diyelim.

Sonra da gidere devredilmeyen haceti avuçlayıp "sıvama" işlemi çekilmesine bir bakalım. Neymiş? "Bayanların basketbol oynamasının bazı kesimler tarafından tepki gördüğü" ortaya çıkmış.

Hangi kesimler bunlar? El kadar çocukların oynadığı oyuncak bebeklerden tahriklenen sapık kesimler mi? Ama doğru ya, bu yontulmamış "kesimler" sadece oyuncak bebeklerden değil, onlarla oynayan çocuklardan da etkileniyor. "Alan razı, satan razı" diyip, 10'lu yaşlarının yarısındaki kız çocuklarını taciz eden ve bununla iftihar edenlere hak verenlerin de yaşadığı bir memleket değil mi bizimkisi? Mazallah, bayan basketbol takımı kurulursa ne olur? Akılları, fikirleri ve zikirleri; zekerleri doğrultusundan spor salonunu pusula ediniverir bu insanların (!) Zorla günaha sokmayın garibanları. Kapatın bayan basketbol takımını, gitsin. Hem zaten anlaşılan yabancı oyunculardan bir tanesi, zamanında bikinili boz vermiş bir dergiye. Vay kevaşe, vay! Aslında sadece onu getirip recm edeceksin ama uluslararası kamuoyu falan. Uğraş dur şimdi! Evet, evet, kapatın gitsin.

Sakin düşünülünce, bütün bunlarda şaşılacak hiç bir şey yok. Daha önce olan ve bundan sonra da olacak şeyler üzerine bu kadar yazıp çizmeye bile gerek yok. Ama konu sporla ilgili olunca ve Atatürk'ün "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur" sözünün her sportif devlet kurumunun duvarında asılı bulunduğunu ve her spor insanımızın dudağında takılı olduğunu hatırlayınca, sorası geliyor insanın, "Neredesiniz, hanımlar, beyler?" diye.

Bizler, inisiyatifimize emanet edilmiş bir spor dalının icra makamı değiliz. Atanmış kurullar değiliz. Sporcu değiliz. İdareci değiliz. Teknik adam değiliz. Kalem efendisi değiliz. Sade vatandaşız ve buralardayız. Siz nesiniz? Sporun aydınlık insanlarısınız? E güzel de, neredesiniz?

Diyelim ki bütün bu haberler yalan ve söz konusu takımdan gönderilen yabancılar ile yollar, hakikaten de ekonomik kriz sebebiyle ayrıldı. Ardından gelen bu yok "futbol yatırımı için", yok "kadınların basketbol oynaması doğru olmadığı için" benzeri haberlere neden tepki göstermiyorsunuz? Neden bir Allah'ın kulu çıkıp da;

"Bu minvalde haberler yapılıyor. Bunu şiddetle kınıyoruz, çünkü bu çağda böyle bir kafa yapısının değil sporu, bir koyun sürüsünü bile yönetebileceğine inanmıyoruz. Değil gazetelerde böyle haberler çıkması, akıllara gelmesini bile ayıp telakki ediyoruz" demiyor. Yoksa haberler doğru mu? O daha vahim...

Haberler doğruysa ve buna "Ülkenin Aydınlık Yüzü" olduğu söylenen bayan basketbol camiasından tek bir kelime dahi tepki gelmiyorsa ne diyeceğiz? "Mum dibine ışık vermez" diyebilir miyiz örneğin? Ya da "Böyle başa böyle tarak"

Aslında gönderilen oyuncuların içinde yer alan ve tahsilini psikoloji alanında yapmış Marita Ann Payne'e sormak gerek; "Ne ayak bu durumlar?" diye. Olur ya, mektepli kız, özel tecrübeyle sabit alaylı işlerini bilmek zorunda değil; "Vallahi ben de anlamadım" falan derse, yardımcı oluruz. "Tavşan boku sendromu diye bir şey duydun mu sen? Ne kokar, ne bulaşır. İşte ondan çok fena muzdarip bizim memleket. Rahmetli Cem Karaca'yı bildin mi? Onun dediği gibi. Ülkenin 'Yarım porsiyon aydınlık' yüzü" deriz. Sonra da ekleriz; "Bu maçı unuttuk, önümüzdeki maçlara bakıyoruz. Puan veya puanlar alacağız. O futbol muydu lan? Pardon."

by Canarino

3 yorum:

Adsız dedi ki...

türkiye'nin nereden, nereye gitiğini(ve daha da gideceğini) gösteren detaylardan sadece birisi. teşekkürler,Canarino

dejavu dedi ki...

http://sarayinsultanlari.blogspot.com/2009/08/kocaelinde-olay-var.html

Böyle bir ülke işte burası, günahdır dokunmayın topa..

Taci YALÇIN dedi ki...

Ne güzel bir yazı olmuş bu. Ellerine sağlık. Hemen paylaşıyorum.