FIFA'nın son yıllarda futbolcu sağlığını korumak için hakemlere verdiği bir çok direktif var. Bunlar özellikle maç içerisinde, ikili mücadelelerde bir futbolcunun diğerinin sağlığını tehdit ettiği anlarda hiç bir müsamaha gösterilmemesi yönündeki tavsiyeler. Son 1-2 yılda, hakemlerin saha içindeki otoritesini ayaklar altına alacak her türlü hareket de şiddetle cezalandırılıyor. Hakemlerin elinde saha içi disiplini sağlamaları için çok önemli yetkiler var. Yalnız bu yetkileri sergileme ve uygulama açısından Türk hakemlerinin bir kaç algılama probleminin olduğunu düşünüyorum. Aslında Türk hakemliğinin son 15 yıldaki kaderinin başlangıcında Ali Şen isimli bir adam oturuyor. Şen "Ahmet Güvener ve Çetesi" iddiasını ortaya attığından beri Türk hakemliği geri dönülmez bir yola girdi. Tamam daha önce de bir çok kulüp zaman zaman hakemler, federasyon hakkında bir çok iddia ve eleştiri ortaya atıyordu ama bunu sürekli ve düzenli olarak ilk yapan Ali Şen oldu. Sonra da Türk hakemleri, ligde mücadele eden her takımdan gelen, üzerlerindeki o lekeyi bir türlü silemediler. Aktörler hep değişti ama hikaye değişmedi. Erman Toroğlu ve Ahmet Çakar gibi saha içinde otoritesi olan bir kaç hakemin de hakemliği bırakması ile yeşil sahalar kendine güveni olmayan ve hata yapmaktan korkan bir kaç adamla doldu. Sonra da son bir kaç yılda, bu genel tablodan sıyrılmak isteyen bir kaç hakem, saha içi otoritesini sağlamanın yolunun oyuncu atmaktan, oyuncu azarlamaktan ve güç gösterisinden geçtiğini düşündüler ama yanıldılar. Zira sahada 22 adamın hata yapmasını bekleyip onlara elinde kartla, Eric Cartman gibi "respect my authoritaaa" şovunu yapmayı kollayan bir dolu hakemimiz var artık. Saha içi disiplini sağlamak hiç bir zaman cepteki kartlardan geçmedi, geçmeyecek de. O kartlar disiplini sağlamanın araçlarından birisidir ama asıl formül değildir.
Hafta sonu Wigan Athletic'in Manchester United'ı mağlup ettiği maçtan bir an. Wigan 3-0 mağlup ve hücumda. Scott Sinclair sağdan içeri katedip kaleye vuruyor ve top üstten dışarı gidiyor. O sırada Wigan'ın Kolombiya'lı oyuncusu Hugo Rodallega yerde yüzünü tutuyor. Tekrar çekimde Nemanja Vidic'in ceza sahasında suratına hafiften bir dirsek attığını görüyoruz. Hakem Howard Webb, Rodallega'nın yanına geliyor. O sırada Rodallega aniden ayağa fırlıyor, Webb'in suratına dirsek geçirmekten kılpayı kurtulup Vidic'e yöneliyor koşarak. Webb depar atıp Rodallega'yı durduruyor, önüne geçiyor ve pozisyonun devamında sakinleştiriyor. Kolombiya'lı oyuncunun bir kaç dakika öncesi gördüğü bir sarı kart var Webb'den belirtelim. Match Of The Day'da Alan Hansen Webb'in davranışına övgüde bulundu ki kesinlikle katılıyorum. Bir hakemin amacı münkün olduğunca sahada 22 oyuncuyu tutmaktan çıkıp (tabi futbolcular atılmakta ısrar etmediği müddetçe), onların falsolarını cezalandırmaya odaklanırsa, bu, hakemin otoritesini sağladığı anlamına gelmiyor. Burada Webb, Rodallega'yı durdurmasa ve Vidic'le olan muhtemel kapışması sonrası onu saha dışına gönderse daha fazla mı otorite sağlamış olacaktı sizce? Bizim hakemlerimizin böyle garip bir davranışı var, saha içinde futbolcuların maydan kavgasında. Uzaktan geçip izliyor ve atacağı oyuncuları belirliyorlar. Horoz dövüşüne para yatırmış izleyici gibiler. Sonra da kırmızı kart şovuna geçiyorlar. O anda futbolculardan birisi diğerine futbol hayatını bitirecek bir hareket yapsa kaç tane kırmızı kart bunun bedelini ödeyebilir ki?
Hakemin saha içindeki önemli görevlerinden bir tanesinin kargaşa sonrası cezalandırma yerine, kargaşayı önlemesi olduğunu önemli örneklerinden birisi. Howard Webb'in bugün dünya hakemliğindeki yerinin sebeplerinden birisidir bu kimbilir....
24 Ağustos 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
olay budur. türkiye'deki hakemlerin mühendis kafalarından nefret ediyorum. bir sarı artı bir sarı her zaman kırmızı etmez. hakemin amacı sahada futbolun iyi ve adil oynanmasını sağlamak, oyuncular hata yaptığı anda onları cezalandırmak için pusuda beklemek değil. ingiltere'deki hakemlere bu yüzden bayılıyorum. niyetleri futbol oynanmasını sağlamak, seyircinin mümkün olduğu kadar düzgün bir mücadele görmesini izlemek. arada inanılmaz hataları onlar da yapıyorlar, ama sevaplarının yanında bu hiç kalıyor.
blogumda futbola değindiğim ender yazılardan birisydi, izninizle arşivden çıkardım, merak eden varsa bakabilir.
http://cekmekaset.blogspot.com/2008/02/galatasaray-fenerbahe-hakem.html
Analiz çok yerinde olmuş, çok teşekkürler. Fakat sadece hakemlerimizi küçümsemek yanlış oluyor gibime geliyor. En nihayetinde bu insanlar ne öğreniyorlarsa, direktifler hangi doğrultudaysa onu yapmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla sadece hakemlere yüklenmek doğru mudur?
Hakemlerin algı sıkıntısı ilginç bir tabir olmuş. Bu İngiliz-Türk farkı değil, bu Howard Webb farkıdır. Mark Clattenburg, Phil Dowd farkıdır, Markus Merkes, Anders Frisk, Collina ama mesela Martin Atkinson, Rob Styles; Lubos Michel, Cantalejo farkı değildir.
Türkiye'de hakemliğin alt kademelerinde öyle güzel insanlar var ki, algıyı da insan yönetimini de çok iyi bilmekteler. Türkiye'de hakemliğin süreci ve futbol ortamıyla alakalı sıkıntılar var. 80 darbesi sonrası sayıları çok artan, mantar gibi çoğalan ''asker kökenli hakem'' grubunun şu zamanki Türk hakem profilinin oluşmasında katkısı büyüktür. Yakın zamanda ancak ordu yasak koyunca Türk hakeminin profili değişmeye başladı. Bu da bir süreç işidir, şimdi Referee Convention var ve İngiltere bu organizasyon içinde yok. Çünkü buna orada gerek yok. Türk hakemliğinin de örnek alması gereken İngiliz hakemler değildir, böyle bir düşünce gerçeklikten çok uzak. Yahu bu ülkede 2-2 kırmızı kart beraberliği ile sonuçlanan derbi, az kalsın hakem Fırat Aydınus üzerine ihale oluyordu. E o da en Avrupai hakemimiz, değil mi?
Sıkıntı insanlarla alakalı değildir. Hakemlik mesleği yapana zevk vermiyor olsa milyon dolara yapılacak iş değil, genel eleştiri yapar iken bunu göz önüne almak gerek...
derim.
pislik vidic. rodallega'ya aynısını geçen sene aynı deplasmanda yapmıştı. şerefsiz.
Yine de hakemlerimizin de zaman icersinde ilerledigini gozardi etmemek lazim. Su anda aktif hakemler icersinde Cuneyt Cakir haric hepsinin umut verdigini dusunuyorum. En azindan gorduklerini caliyorlar ve oyunla, oyuncuyla iletisim halindeler.
yazıyı mehmet demirkol da ele aldı..spor servisinde fuat akdağla değerlendirdiler..gerçekten yerinde bir analiz..
Yorum Gönder