Geçenlerde internet üzerinden bir arkadaşla da aynı şeyi konuştuk. Sir Alex Ferguson, abide bir teknik direktördür, bir başarı timsalidir, bir simgedir, belki de futbol tarihinin başarı açısından en büyük teknik adamıdır, dünyanın en üst düzey liginin, en üst düzey takımında bu derece uzun süre kalabilip hep belli bir istikrarı tutturmasının bir başka örneği daha yoktur, zaten o kulübü Matt Busby'den sonra bu günlere o getirmiştir ama evet kabul edelim, aynı zamanda 68 yıl önce Govan'da gözlerini açmış sapına kadar bir İskoç'tur. Alicengiz oyunlarını çok iyi bilir, canı istediği gazeteci ile konuşur, canı istemediğinin telefonuna bile çıkmaz, basın toplantısında gazetecilere küfreder, her ağır yenilgiden sonra aşağı yukarı hakemlere çatar, şampiyonluğun azıcık tehlikeli hale geldiğini gördüğü an basına bir açıklama yapıp ortamı kızıştırır, rakip teknik direktörlere ve kulüp yönetimlerine çatar. Asla ve asla bir "ağır abi" olmamıştır onca başarıyla beraber, örneğin asla bir Bobby Robson mütevaziliğinde değildir, Brave Heart filminde, İngiliz okçulara açıp kıçını gösteren yüzlerce İskoç vardır ya, işte tam onlardan birisidir Fergie. Zaten bunların tümünü de otobiyografisinde açıklamıştır. Son yıllarda onun emekliliğini ertelemesini hep Aziz Nesin'in Koltuk hikayesindeki, emekli olmasına rağmen evde yapacak işi olmadığı için, dayanamayıp devlet dairesine gelen 60'ı geçmiş beybabaya benzetirim. Ferguson akşam yemeğini bölüp telefonda futbolcu ikna etmeye çalışan, yaz transfer döneminde yapılacak her transfer görüşmesinden haberinini olmasını isteyen, kısacası Manchester United kulübündeki hademenin karısının en sevdiği rengi bile bilmek isteyen bir kontrol manyağıdır. Bu yüzden de zaman zaman çok kişiyi kızdırmıştır.
Onun çok iyi bildiğim bir başka özelliği, o bir kaç kez incelediğimiz, genç oyuncuların ailelerinin kanına girmesindeki başarısıdır. Dikkat ederseniz İngiliz futbolunda geçerli olan "çalışma izni" için transferin olduğu tarihten önceki senede, belli yüzdede milli olma şartı Ferguson'un transferleri için genelde geçerli olmuyor. Fergie bir şekilde o çalışma iznini çıkarttırıyor. En büyük manevrası, 18 yaşından küçüklerin babasının kalbini kazanmaktır ki bunu Adem Ljajic'te yaptı en son. Manchester kentinin yeşil çevreye sahip olmasında tebrik edilecek bir adam varsa, bunların içinde mutlaka Sir Alex de olmalıdır, zira babasına bahçıvanlık işi bulup ülkeye getirdiği futbolcunun haddi hesabı yoktur. Şimdi de son örnek Fransız Le Havre'nin 16 yaşındaki yeteneği Paul Pogba'da görüldü. Le Havre bu sezon ikinci lige düştü Fransa'da. Fransa 16 yaş altı milli takımının kaptanı Pogba ile 2009-10 sezonunun sonuna kadar anlaşmışlar ama Manchester United Pogbo'nun babasının cebine ufak çapta bir serveti sıkıştırınca aile apar topar Manchester kentinin yolunu tutmuş. Le Havre kulübü yetkilileri, "koskoca Manchester United 16 yaşındaki oyuncuların peşine çingene gibi düşmemeli" diye lafı koymuş ama Fergie bundan alınmaz, zira adam, doğrudur, İskoç çingenesi.
Hikayenin nasıl sonuçlanacağını söyleyeyim. Ferguson bu laflara cevap bile vermeyecek. Zira bu tür ikinci kulüpleriyle muhattap bile olmaz. Onun muhattap olduğu adamlar bellidir. Wenger, Benitez, Mourinho....Genelde de muhattap olduğu zaman laf dalaşına girer. Başka da bilmiyorum. Kevin Keegan'ı bile zamanında sallamamış ve çileden çıkartmış adamdır. Hiddink adada kalsaydı onunla da girebilirdi. Şuraya yazıyorum, pek rakip teknik adamlarla uğraşmayan Ancelotti'nin Chelsea'si ligde iyi giderse ona da "2 ayda Premier Lig öğrenilmez, bu makarna yapmaya benzemez" diye sallayacaktır.
3 Ağustos 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Fırat bey bilmiyorum Ferguson'un biyografisini okudunuz mu ama,Gigs'i Manchaster'e vermeye razı olmayan annesine para karşılığı sevgili tutan bir adamdır bu İskoçyalı.
Yaşam ve hırs dolu :)
böyle bi yazıya , bu kadar kaliteli bi girizgah yapılmasından dolayı saygılarımı sunuyor ve hemen çekiliyorum ...
Yorum Gönder