15 Ekim 2008'den beri bu seriyi öksüz bırakmışız ayıp olmuş. Hem de seriye direk kafadan girmesi muhtemel olan maddeye de uzun süre yer vermeyerek. 5 Mayıs 1996'da oynanan, 1995-96 sezonunun düğümünü çözen, çözmekle kalmayıp iki camiayı da derinden etkileyen, Trabzon Avni Aker Stadyumu'nda oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe maçı. Maça geçmeden önce ilk önce karşılaşmanın oynandığı andaki şartlara bakmak lazım. Sezonun 32. haftasında oynandı karşılaşma. Trabzonspor Fenerbahçe'nin 1 puan önündeydi. Yani maçtan beraberlikle ayrılması demek, son 2 haftaya puan avantajı ile girmesi demekti. Daha ilginç olanı Trabzonspor'un bu maçı dahi bir formaliteye döndürme şansı 2 hafta önce ayağına gelmiş ancak bordo mavililer, Avni Aker'de Vanspor'a karşı oynadıkları maçı 1-0 kaybetmişlerdi ki bu maçtan galibiyetle ayrılsalardı Fenerbahçe önüne 4 puan farkla çıkacakları anlamıan geliyordu. Daha da ilginç olanı, Vanspor'un bu galibiyetle, sezon sonu küme düşme hattının 3 puan üstünde ve + 2 daha iyi gol averajıyla yer alması olmuştur. Yani bu skor sadece Fenerbahçe'yi o 5 mayıs gününe umutla çıkarmamış, sezon sonu tabloya bakıldığında Vanspor'un da kümede kalmasını sağlamıştır. Üstelik Trabzonspor 1983-84 sezonunda kazandığı son şampiyonluktan beri ilk kez şampiyonluğa bu kadar yaklaşmıştır (bu unvan geçtiğimiz sezona kadar devam etmiştir). 1983-84'ün son şampiyon kadrosunun kalesini koruyan Şenol Güneş bu sefer teknik direktörlük koltuğundadır. Karşısında ise sadece 1 sene önce, Brezilya ile Dünya Kupası'nı havaya kaldırmış bir hoca vardır Carlos Alberto Parreira.
Trabzon Avni Aker Stadyumu'nu dolduran 25.000 Trabzon'lu bir şampiyonluğa hazırdır. Fenerbahçe, o sezon her maçta olduğu gibi sahaya elele çıkar. Kadro Rüştü, İlker, Uche, Högh, Oğuz, Halil İbrahim, Tayfun, Kemalettin, Boliç, Saffet ve Aykut şeklindedir. Trabzonspor ise Metin mert (Müller), Lemi, Ogün, Osman, Tolunay, Abdullah, Şota, Ünal, Cengiz, Hami, Orhan onbiri ile sahadadır. Trabzonspor maçın başında kendisine beraberlik yetmesine rağmen rakip kaleye yüklenir. 18. dakikada sağ kanattan gelişen atakta ceza sahası içinde topla buluşan Şota yayın üstündeki Abdullah'ı görür. Abdullah da Rüştü'nün koruduğu kaleye müthiş bir vuruş yapar. İp gibi giden top köşeden ağları görür. Trabzonspor kendi evinde, beraberliğin yeteceği maçta 1-0 öne geçmiştir. Devre bu skorlar biter. Tarihin değişmesine sadece 45 dakika vardır.
Ancak o anda ikinci yarı başlamadan evvel, Avni Aker Stadyumu'nun üzerine, Karadeniz'den gelen bir sis çöker. Nitekim, ikinci yarı bu sis altında oynanmıştır. Parreira devre arasına Kemalettin'i kenara alıp Bülent Uygun'u oyuna sokarak başlar. 55. dakikada Oğuz Çetin'in ceza yayı üstünden vurduğu frikik Fenerbahçe'yi maça bağlar. Metin Mert maç sonrası, ikinci yarının başında, futbol tanrılarının Fenerbahçe için gönderdiği sis yüzünden topu göremediğini söylemiştir. 1-1. Kalan dakikalarda Şenol Güneş skoru korumaktan çok ikinci golü bulup şampiyonluğu neredeyse garantilemek için rakip kaleye yüklenir. 76. dakikada Hami oyundan çıkıp Hasan Özer girdiğinde halen skoru korumayı değil bir gol daha atmayı düşümektedir. Ama bu felaketi olur. 80. dakikada Halil İbrahim'in yerine oyuna giren Erol Bulut soldan uzak direğe yerden keser, Aykut Kocaman topu filelere yapıştırır. 1-2...Fenerbahçe bir mucizeyi gerçekleştirir. Uzatmalarla beraber 10 dakika daha dayanırlar. Son düdük çaldığında artık ipler sarı lacivertlilerdedir. Maç sonu bir Trabzon'lu vatandaş yaşadığı yıkımla hayatına son verir. Aykut Kocaman buna ithafen "keşke bu maçı almasaydık da o vatandaş ölmeseydi, bütün bir sezonun emeğini böyle maçlara bağlıyorsunuz, Trabzonspor'lu arkadaşlar için üzülüyorum" der. Ali Şen buna çok sinirlenir, sezon sonu Aykut Kocaman ve Oğuz Çetin'in ipini çekmeye o akşam karar verir. Fenerbahçe şampiyon olur. Trabzonspor o tarihten sonra bir daha şampiyonluğa hiç o kadar yaklaşamaz. İlginçtir o maçta, ne öndeyken ne de durum berabere iken savunma yapmayı düşünmeyen Şenol Güneş, 6 sene sonra Türkiye-Brezilya maçına 5 defans oyuncusu ile çıkar.
Bir gece öncesinden şampiyonluğa hazırlanan şehirde maç sonrası hayat bir süre durur. Bir kişi daha maç sonrası ardında "ben artık artık yaşayamam, tabutumu bordo-mavi bayrağa sarın" notunu bırakarak intihar eder. Kentte 2 hafta boyunca futbolun konuşulmadığı, kahvelerde insanların yüzünün asık olduğu söylenir. Bugün hala Trabzonspor'lu taraftarların içinde bir uktedir o maç.
Türk Seyircisini Yıkan Maçlar serisi.
4 Ağustos 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
28 yorum:
vallahi bu listeye kafadan 10 numara girecek 2 fenerbahçe maçından biridir. biri mutlu etti, diğerini hiçbir fenerbahçeli hayatı boyunca unutamaz.
Usta yazıyı okurken ağladım o güne sanki tekrar gittim.İnannılmaz bir yıkımdı bizim için.Aradan 13 sene geçmesine rağmen dün gibi aklımda o kabus gece.
O maçın laneti daha sonra peşimizi bırakmadı zaten doğru düzgün hiçbir final maçını kazanamadık.
O maç Trabzonspor u en az 10 sene geriye götürdü Şenol Güneş ayrıldı efsane kadro 1 şampiyonluk göremeden dağıldı.
İnşallah bir gün bizde doyasıya bir şampiyonluk kutlarız.
Aykut büyük insandır benim gözümde.
Nalet olsun o gune.. Hatirlattiginiz icin tesekkur ederim.. :S
Ama o kadro bir cok sampiyon kadrodan daha cok haketmisti sampiyonlugu.. Ve o yil sampiyon olsaydik cok seyler farkli olabilirdi..
o seneyi hatırlıyorum. ilk şampiyonluğumdu. 6 yaşındaydım. son maçı arabanın radyosunda dinliyorduk ailecek. maç bittiği gibi mahallede ilk kornaya basan babamdı. Fenerbahçe'nin hayatıma girdiği ilk günlerdi. okurken duygulandım, eline sağlık..
Bir trabzonlu olarak hayatımın en kara günlerinden biridir.
ve Aykut..bana samimi gelmiyor, nefret ediyorum.
ve Ali Şen tipini gördüm midem kalktı yine..
Bu deplasmana 140 küsür otobüsle gidilmişti,ilk yarı bittiğinde kimse Fenerin maçı alacağına beni inandıramazdı çünkü çok kötü oynuyorduk,farktan kurtulmuştuk.Bizim jenerasyonun 103 golü saymassak gördüğü ilk şampiyonluktu,7 yıl sonra şampiyon olmuştuk.Trabzonun o kadrosu halen daha bence türk futbol tarihinin en iyi kadrolarından biridir.Sevinçten ağladığım nadir maçlardandır.
1995-1996 sezonunda ilginç bir detay var. Son 5 hafta öncesinde Beşiktaş ve Fenerbahçe aynı puandaydılar ve Trabzon'un hemen altında 2. ve 3. sırada yer alıyorlardı. Beşiktaş kalan 5 maçını kaybetti, Fenerbahçe ise kalan 5 maçını da kazandı ve şampiyon oldu.
O günü Trabzonsporlu olmayan kimse anlayamaz. Fenerbahçe-Denizli maçı yanına bile yaklaşamaz. Saatlerce ağlamış, 1 hafta kadar konuşmamıştım, hayat anlamsızlaşmıştı o günden sonra.
"Bu iş bitti, Artık Fenerbahçe'yi sorma bana. Trabzonspor'u tebrik etmemiz lazım, çok özledikleri Şampiyonluğa kavuştular. Şenol hocayı ve futbolcuları tebrik ederim."
Rıdvan Dilmen, bu maçtan 3-4 hafta önce Farkın 5'e çıkması üzerine Şansal Büyüka'nın sorusuna bu yanıtı vermişti...
Bir takım ne kadar tutkuyla sevilebilir sorusunun cevabıdır bu maçtan sonra yaşananlar. Kimse birbirine hikaye atlatmamalı yani, Boca'ymış, River'miş, Barça'ymış, falan... Dışarıdan bakıldığında değer mi diyeceğimiz bir sürü şeyi taraftarlık duygusuyla göğsümüz kabararak anlatırız. Hatta Boca-2-2 River hikayesini anlatırken milletin ağzı köpürür. Tutkuymuş, falan...
Türkiye'nin tek gerçeği Trabzonspor taraftarıdır. Otomasyona ve başarıya endeksli başarıdan nemalanma kültürüne karşı dik duruş. Gerisi hikaye...
Yanılmıyorsam Aykut ilk 11'de yoktu o gün. Orta sahada Bülent oynamıştı ve Aykut 1-0 olduktan sonra ikinci yarı oyuna girmişti. Hafızam yanıltıyorsa kusura bakmayın.
O maçla ilgili hatırlanması gereken olaylardan biri de Parreria'nın 75.dakikadaki oyuncu değişikliğidir. Sağ tarafta çok ileri çıkıp kesilen Lemi'yi gören Parreria yanındaki yardımcısına Lemi'nin forma numarasını (2)eliyle gösterip kesildi işareti yapmıştır(kameralara yansımıştır). Kale arkasında ısınan oyunculardan birini istemiştir ve oyuna Erol girmiştir. Onun yaptığı deparın sonucundaki ortayla Aykut golü atmıştır. Parreria'yı bile beğenmeyen bizler onun bu oyun okuyuşunu ve taktiğini asla unutmadık...
Bir de o sene Trabzon'un Anadolu takımlarıyla yaptığı maçlarda 'bu sene şampiyon Anadolu'dan' tezahüratlarını ve rakip tribünlerde açılan bordo-mavi bayrakları unutmadık.
sevgili dutchman, bu yukarıdaki adsız yorumu da yayınlayacaksan, neden yorumları onaydan geçiriyorsun? hangi kriterle süzgeçten geçti bu hakaret ve nefret dolu mesaj?
@Çetin Cem yorumu kimin onayladığını biz aramızda bulamadık öncelikle onu söyleyeyim. (3 farklı yetkili var çünkü). İmha edildi görülür görülmez en azından onu söyleyeyim...
bu tür şeylere prim vermiyoruz biliniyor...
Ali Şen'in başkanlık dersi verdiği maçtır, sağolsun. Sonrasını, daha sonrasını, daha daha sonrasını tartışmıyorum. "Maç nasıl birinden alınır ve cebe konur" dersini, uygulamalı şekilde ve "Anlamadım" diyenlere sabırla "Anlatalım çocuğum tekrar, anlamadıysan" diyerek almıştır. Eline sağlık Başkan...
O günden beri sarı ve lacivert renklerini yan yana görünce çıldırır, kardeşim de dahil her fenerliden sırf fenerli oldukları için nefret ederim. O sinir bozucu renk kombinasyonu yüzünden boca ve villareal de tiksindiğim takımlardandır. İleride birgün hoca olursam fenerli öğrencilerimi sırf fenerli oldukları için bırakacağım.
Bİrde en iğrenç 10 apaçi klişesi yayınlarsanız efsane olur.
fikir vermesi adına:
http://sikkofikirler.wordpress.com/2009/05/19/apaci-apaciler-her-yerde-sahinde-5-kisi/
teşekkürler dutchman.
sevgili murat yılmaz, sanki bu sene fenerbahçe taraftarı da sivas'da "bu sene şampiyon anadoludan" diye tezahürat yapmıştı gibi hatırlıyorum.
Trabzonspor'un bir daha asla öyle bir kadroya sahip olamayacağını düşünüyorum. Çoğunlukla kendi altyapısından yetişme oyuncular ve onlara ilaveten kaliteli yabancılar vardı. Maçtan çok Aykut'un açıklamaları benim aklımda kalmış. O günlerdeki ayıbı bugünlerde temizledi Fenerbahçe Aziz Yıldırım ile. Umarım arkasında dururlar Aykut'un.
Bir de sanırım maç bugünlerde oynansa hakemler sisten görüş açık olmadığı için maçı bir süre ertelerlerdi gibime geliyor...
sanki o zamanlar şampiyonluklar da daha bir şampiyonluktu. hüzünler daha bir yöresel, daha bizden, daha gerçek...
ben bir trabzonlu değilim ama trabzonspor deyince alanzinhoyla hugo brossun değil şenol güneşle hami mandıralının gözümün önüne gelmesini istiyorum. tabutumu bordo maviye sarın diyebilen insanların gerçek sevdalarını hakkıyla yaşatabilecekleri, istediklerinde takımının maçlarını kolayca izleyebilecekleri, istediklerinde fatih tekkeyle beraber horon tepebilecekleri, lemiyle aynı çaydan içebilecekleri bir hayali özlüyorum. tabutumu bordo maviye sarın diyenlerin hayatlarındaki bordo mavi renkten sessizce uzaklaştırılmalarını hazmedemiyorum. yeryüzünün en karşılıksız ve en mantıksız aşklarından birinin sona erdirilmeye olan gidişatı hazmedemiyorum. tabutunu bordo mavi isteyenlerin kasasını bol yeşilli isteyenler tarafından öldürülmesini hazmedemiyorum. bordo maviden ibaret olan düşlerin o tabutla sonsuzluğa uğurlanmasını kaldıramıyorum. karıncaezmez şevkiler, baba hakkılar, metinler, canlar, lefterler, tabutunu bordo mavi isteyen insanlar... onlar hatırlanmadığı sürece bu oyun benim için yalnızca 22 makinenin koşturmasından ibaret mekanik bir aldatmaca.
@dutchman duyarlılığın için teşekkürler.
maça gelince, gerçekten trabzon için tam bir kara gecedir. ilk yarıda o kadar iyi oynarken ikinci yarıda oyunun dönmesi, tam bir efsun işidir. fenerbahçe hak etmiştir tamam, ama trabzon'a yazık olmuştur. özellikle de bundan iki hafta önce stingaciu'nun efsaneleştiği, tamamı vanspor cezasahasında oynanan o maçtan sonra..
Eğer yanılmıyorsam intihar eden kişi trabzonlu değil giresunluysanıyorum bu da Trabzonspor'un bir şehir takımından fazlası olduğunu gösteren önemli bir ayrıntıdır.
Bu maç ayrıca Trabzon'da ikinci takımım Galatasaray diyen insanların sayısını önemli oranda artırmıştır
1976-1981 arasında Trabzon 5 şampiyonluk kazandı. Ve 6 şampiyonluk olmasını engelleyen araya girip şampiyon olan Fenerbahçe idi...Trabzon'un o dönemden gelen bi antipatisi vardı zaten...Bu da tuz biber oldu...Tüm "ikinci takımım Galatasaray" diyebilen kimlik bunalımındaki Trabzonlular için gelmiş olsun o '96 şampiyonluğu....
"İkinci takımım Galatasaray. Üçüncü takımım Beşiktaş. Dördüncü yine Trabzonspor. Beşinci Gaziantep. Altıncıyı sonra bulacağım."
Bir başlayınca, böyle gider bu. Hazımsızlık çok zor zanaat. İnsanı ne hallere sokuyor...
intihar eden vatandaşımız Trabzonlu değildi Giresun'un Tirebolu ilçesinde yaşayan henüz 19 yaşında bir gençti lütfen burayı düzeltelim çünkü Trabzonspor sadece bir şehir takımı değildir çoğunluğu civar illerde olmak üzere özellikle Doğu Anadolu(gariban anadolu birlikteliği) ve Karadenizlilerin çokça yaşadığı bölge olan Sakarya,Kocaeli,Zonguldak gibi Kuzey Batı Anadoluda olmak üzere hemen hemen memleketin her yerinde taraftarı vardır. Ancak nihayetinde bir şehir takımıdır ve hala dahi 61. dk. şovu yapacak kadar dar kafalıdır. Ancay yine de dünyanın en etkili şehir takımlarındandır. Dünyanın en büyük şehir takımı ise tabiki Napoli'dir.
Trabzonsporlu kimse ikinci takımım x takım veya y takım demez.(A.Sebatspor hariç :))Bu bir Celtic taraftarının "ikinci takımım G.Rangers" demesi gibi olur.3 istanbul takımıda aynı oranda bizim rakibimizdir.
Bu maç büyükj bir yıkım olmuştur Trabzonspor'lular için ama kesinlikle ve kesinlikle Denizli'de yaşadığımız olayla kıyaslanmaz. Yukarıda bir arkadaş yazmış, ona ithafen yazdım bunu.
İntihar eden arkadaş giresun görele ilçesinden diye biliyorum ben de. geride bıraktığı notta "ben artık kimsenin yüzüne bakamam. tabutumu bordo mavi bayrağa sarın" yazılıydı. gerçekten benim de hayatımda dönüm noktasıdır o maç. denizli maçıyla kıyaslamak yanlış çünkü 1 sene sonra fb yine şampiyon oldu ama bizim trabzonspor'umuz bir daha asla yaklaşamadı o derece şampiyonluğa. ayrıca Trabzonspor kesinlikle bir yöre takımı değildir bunun altını çizmek istiyorum. bu konuda rahmetli kazım abinin düşünceleri biz trabzon'lu olmayan fanatik trabzonspor'luların ortak düşüncesidir.
"trabzonspor’un bendeki ifadesi, statükonun karşısında yer alması, statükoyu parçalaması, güçlülere karşı güçsüzlerin var olduğunu ve onların da bir şeyler yapabileceğini göstermesidir. trabzonspor, sadece bir yöre takımı olarak ben de ifade bulmuş olsaydı, bu lokal bir şey olurdu ve de çok doğru temellere oturmamış olurdu. oysa trabzonspor, sadece trabzon’ u değil tüm karadeniz’i aşmış bir olgu. evrensel değerlere sahip olan benim için de trabzonspor, türk futbolunun en evrensel değeri ve en önemli unsurudur."
1983-84 sezonunun 2. yarısında 2 takım İstanbul'da karşılaşmış ve 4 puanlık maçı Trabzonspor aslen Samsun'lu olan Hasan Şengün'ün (Dobi Hasan) kafa golüyle maçı 1-0 kazanarak 1 puanlık farkı 3'e çıkarmış ve lig sonunda Fenerbahçe'nin 5 puan önünde şampiyon olmuştu. Bu maç onun rövanşı olarak görülebilir. Trabzonspor, 2014'te kapanan Vanspor'a evinde 1-0 yenilmeseydi şampiyondu. Şenol Hoca skor 1-1 olduğunda seyirci baskısına direnip, golü atması gereken Fenerbahçe'yi üstüne çekse ve rakibinin vereceği boşluklardan yararlanarak kontrataktan gol aramayı düşünseydi Trabzonspor istediğini alacaktı.
Yorum Gönder