Daha önce
Leaves' Eyes'den bahsetmiştik blogda. O günlerde "beauty& beast" tür vokalin (yani amiyane tabirle billur sesli bir kadın vokalle, brutal bir erkek vokalin kesiştiği vokal türü) kendisini dinletebilen ender temsilcilerinden olduğunu söylemiştik. Hatta benim için Haggard ile beraber dinletebilen iki temsilciden birisidir. Bunun sebebi de, özellikle Vınland Saga albümündeki melodik yapıyı çok iyi oturtmalarıdır. O gün çok kısa değinmiştik, bugün biraz ayrıntıya girelim. Aslında grubun yolculuğu biraz eskilere dayanıyor. 1992 yılında kurulan Norveçli grup Theatre Of Tragedy, ilk albümlerinde bulunan bir şarkı için Liv Kristine Espenæs'i davet ediyorlar, ardından da performansını çok beğenip gruba dahil ediyorlar. Kristine'in önce geri vokallerde destek olduğu, sonra da resmen ana vokale yerleştiği Theatre Of Tragedy tam 6 albüm çıkarıyor. Derken
2003 yılında grupla Kristine'in arası açılıyor ve Norveçli kadın vokal gruptan kovuluyor. Kovulduğu yetmediği gibi TOT üyeleri kendisinin arkasından bir dolu kırıcı laf ediyorlar, onun ne kadar egosu büyük, yeteneksiz, şarkı söylemeyi bilmeyen birisi olduğundan bahsedip duruyorlar basında. Kristine de elbette "
madem o kadar kötü bi insanım, 6 albümdür ben orada ne yapıyorum?" diye soruyor. Derken Alman Atrocity grubunun vokalisti ve kurucularından Alexander Krull, yeni bir grup kurmak için harekete geçiyor, bu arada Liv Kristine ile Temmuz 2003'te evleniyor ve aynı ayıl Leaves' Eyes'i kuruyor. O günden bu yana da çıkardıkları iki albümle yol devam ediyorlar. Bu arada belirteyim Liv Kristine'in kızkardeşi, Carmen Elise Espenæs de aynı türde müzik yapan bir başka grup Midnattsol'un vokalisti (onların da son albümünü inceleyeceğiz).
Njord, 28 Ağustosta piyasaya sürülen Leaves' Eyes'in henüz türden taviz vermeyeceğini gösteren bir albüm ki bunda Liv Kristine'in, birilerine pek benzetilmeyecek aynı anda huzur veren hem de rahatsız eden güçlü vokalinin büyük etkisi var. Albümün ismi İskandinav mitolojisinde rüzgar ve denizlerin tanrısı Njord'dan geliyor. İtiraf edeyim, ilk single My Destiny'i hafiften piyasa kaygılarına yaklaşmış bir şarkı sınıfına sokuyorum. Evanescence-Bring Me To Life ve Within Temptation-What Have You Done Now'ı hatırlatıyor ister istemez. Diğer iki albümde de yer alan o Kelt ve İskandinav kültürlerinin kesişmesiyle ortaya çıkan hava bu albümde de sonuna kadar kendini hissettiriyor. Enstrüman kullanımında ilk iki albümden memnun kalanlar bundan da memnun kalacaklardır. Bütün bunların sonucunda şu ortaya çıkıyor. Leaves' Eyes soundunu iyice oturtan bir grup haline gelmeye başladı. Take The Devil In Me, albümdeki favorim şu anda. Çok bilinen İngiliz halk türküsü Scarborough Fair'in çok güzel bir coverı var aynı zamanda albümde. Through Our Veins, Emerald Rain, Irish Rain, Ragnarok, Froya's Theme gibi oldukça sağlam eserler içeriyor albüm. Tabi bu ilk dinleyişten sonra kafamda oluşanlar. Bu tür albümler dinledikçe insana ulaşan albümlerdir. Bu türü sevenlerin kaçırmaması gereken bir albüm olmuş belirteyim.
Yakında kardeş Carmen'in grubu Midnattsol'u da inceleriz. Bu arada Leaves' Eyes kasımda 3 kez uğrayacak Hollanda'ya, umarım çıplak gözle izleyebiliriz.
1 yorum:
Oldu olası şu Kristine'e bir türlü ısınamadım. Neden bilmiyorum. Nedeni Anneke Van Giersbergen hastası olmam zannedersem. Anneke de Anneke hani, müthiş bir ses. Hollanda toprağının ürünleri daha bir çekici oluyor benim için. Pestilence, Gorefest, The Gathering, Textures derken İskandinavya bölgeleri bazı isimler hariç arka planımda kalıyor. :)
Yorum Gönder