19 Kasım 2009 Perşembe

ETİNDEN, SÜTÜNDEN, KANINDAN, YAĞINDAN......



















Bizim mafalda yine "rahat bırakın şu hayvanları ya" diye çıkışacak ama ne yapayım. Robin Van Persie'nin at plasentası ile geçireceğiz tedavi döneminin ardından, bu tedavi üzerine iki yazı yazdık. Birisi olayın kendisi hakkında, diğeri de Van Persie'nin doktoru Mariana Kovacevic'in futbol dünyasınsa tedavi ettiği diğer isimleri konuştuk. Hatta dün o yazıyı yazdıktan sonra, Liverpool'ın' defans oyuncusu Glen Johnson'ın da Kovacevic'in muayenehanesinin yolunu tutacağı açıklanmıştı. Bu yazı dizisini, benzer alternatif tıp çözümleri ile ciddi sakatlıklarını geçiren ya da performansını artıran yakın zamandaki diğer oyuncular ile tamamlayalım.

Bu işin Avrupa'daki örnekleri daha az olduğu için göz önünde olması ihtimali de aynı ölçüde artıyor. Yoksa Afrika'da, bu tür tedavilerin daha sıkça yapıldığını düşünüyorum. Halen bazı maçlarda voodoo büyüsünü kullanan, hatta bu iş için büyücü kontenjanından personel atayan Afrika takımlarının, sakatlıkları iyileştirmek için sinek kanatlarını kullandıklarını duysam pek şaşırmam herhalde. Ancak iş, Sanayi Devrimi'ni 150 sene önce yaşamış, yeni kıta Avrupa söz konusu olunca değişiyor. Biz de şu örnekleri bir gözden geçirelim dedik.

İngiliz atlet Paula Radcliffe ile başlayalım. Aksesuarlarıyla koşuş stliyle dikkat çeken İngiliz atlet 2003 mart ayında bir bisikletli ile çarpışır, çenesini kırar ve vücudunda bir dolu çizik ve çürük oluşur. O sırada Radcliffe'in fizyoterapisti olan Gerard Hertman, Sydney Olimpiyatları'nın 400 metredeki altın madalyalı Aborijin atleti Cathy Freeman'ın kendisine tavsiye ettiği bir losyonu tedavide kullanır. Bu losyon Emu isimli, devekuşuna benzeyen bir hayvanın göğsünden alınan yağlardan oluşmaktadır. 5 hafta boyunca Radcliffe'in sırtına bu karışımla masaj yapılır. 13 Nisan tarihinde, Radcliffe Londra maratonunun, en yakın rakibinin 4,5 dakika öünde kazanır ve 2 saat 15 dakika 25 saniyelik derecesi ile dünya rekoru kırar. Otoriteler Emu yağı olmasa bu başarının gerçekleşmesinin imkansız olacağını ileri sürerler.

Gelelim eski İngiliz kriket oyuncusu Ronnie Irani'ye. Essex formasını 13 yıl boyunca giyen Irani, bu dönemde sırtından ciddi bir rahatsızlık geçirir. Biline tedaviler bir türlü çözüm bulamaz derdine. Bunun üzerine Birleşik Krallık Atletizm Federasyonu antrenörlerinden Frank Dick, onu Hans Muller Wohlfahrt'a gönderir. Wohlfahrt da Irani'ye, bir süre boyunca içinde dana kanının da bulunduğu bir karışımı enjekte eder. Irani bir kaç hafta sonra şikayetini atlatmıştır.

2002 yılında Yorkshire takımında oynayan bir başka kriket oyuncusu Darren Gough dizinden ciddi bir sakatlık geçirir. 32 yaşındaki Gough, takım arkadaşı Irani'den aldığı tavsiye ile Wohlfahrt'ın yolunu tutar. Alman doktor ona da ezilmiş horoz ibiklerinden elde edilmiş bir sıvıyı enjekte eder. Dizindeki problemin kısa süre çinde çözülmesi bir yana, sahalara döndükten sonra 20'li yaşlarının başındaki gibi oynamaya başlar. Önceki yıllara oranla kondisyonu % 30 artar.



















Bu bahsi Çinlilerin 1993'te 10.000 metrede dünya şampiyonu, 1996'da da 5.000 metrede altın madalyalı atleti Wang Junzia ile bitirelim. Çin'in tartışılan atletizm antrenörü Ma Junren'in öğrencisi olan Junzia onun yönetiminde çalıştığı 4 sene boyunca yarışmalardan önce, kaplumbağa kanının kullanıldığı çorbaları içer. Vücuttaki demir ve albümin miktarını artıran bu karışım sayesinde Junzia oldukça sıcak ortamlarda yapılan yarışlarda dahi yüksek tempoda koşar. 1993'te dünya şampiyonu olurken, diğer kategorilerde birincilik kazanan ve dünya rekorları kıran takım arkadaşları da aynı diyetten faydalanmıştır.

2 yorum:

roland deschain of gilead dedi ki...

bizde de kırık ve çatlaklarda bol bol paça çorbası içirirler...herhalde günde 5 öğün paça çorbası içtiğimi anlatsam bi ingilize yada fransıza en az yukarıdaki örnekler kadar garip gelir..

ama işe yarıyo lan..valla bak

varol döken dedi ki...

ayı ile antrenman yapan elvan abyglesse yi unutmuşsun...