Yazıya iki kronolojik alıntı ile başlayacağım.
27 Ekim 2007 tarihinden ilki. Tolunay Kafkas Kayserispor'un başına geleli birkaç ay olmuş. Takım 1 gün önce 90. dakika golüyle Trabzonspor'u mağlup etmiş. Bakın ne yazmışız.
Kayserispor. 2003-2004 yılında Süper Lig'e çıktılar. Yani bu sezon onların süper ligdeki dördüncü sezonu. Birinci sezonda güç bela kümede kalabildiler. İkinci sezon ligi beşinci bitirdiler.Geçtiğimiz sezon yine beşinci oldular. Bu sezon takımın başında, son iki sezonun lig beşincisi Ertuğrul Sağlam’ın Beşiktaş’a gidişi ile yerine getirilen Tolunay Kafkas var. Dün Trabzonspor’u 90. dakika golüyle 1-0 mağlup ettiler. Maç içinde ve sonunda Kayserispor’lu taraftarlar Kafkas’ı istifaya davet ettiler. Yalnız bir nokta var. Takım ligin beşinci sırasında. Yani 2 sezon boyunca büyük çıkış yaptığı söylenen Kayserispor o yıllarda neredeyse yine orada. İstifa isteğinin gerekçesi kötü futbol. 4 ay geçmiş aradan sonra. 18 Şubat 2008'de
Kafkas isimli bir yazı yazmışız. Satırlar şöyle.
30 Eylül'den beri Tolunay Kafkas'ın Kayserispor'u 1 kez kaybetti. Sivasspor'a. 25 Kasım'dan beri yenilmiyor. Bu süre zarfında 8 galibiyet 6 beraberlik ve 1 mağlubiyet aldılar. Liderle arasındaki puan farkı an itibarı ile 9. Ne kadar ilginç değil mi? Linkini verdiğimiz eski tarihli yazıda David Moyes'le karşılaştırmışız. Farkında olmadan da daha bir kaç gün önce yine Moyes'le ilgili "İstikrar" başlıklı bir yazı yazmışız.Şimdi üçüncü yazıdayız bu sefer 20 aylık bir aradan sonra. Tolunay Kafkas Süper Lig'in zirvesinde. 2000 yılından beri Süper Lig'de mücadele eden takımların teknik direktörleri arasında,
3 yıl üstüste görevde kalan sayısı benim bildiğim kadarı ile 3. 3 sezonu tamamen bitiren Abdullah Avcı ile İBB, Bülent Uygun ile Sivasspor ve Christoph Daum ile Fenerbahçe birliktelikleri diye biliyorum. Hatta Avcı şu an dördüncü sezonunu yaşıyor ki bu alanda en uzun süreyle görev yapan hoca unvanını Bülent Uygun'un istifası ile eline aldı. Belediyespor yönetimi onu 22 maç üstüste kazanamadığı bir sezonda bile görevde tuttular. Takım öyle ya da böyle ligde mücadelesini sürdürüyor. Pazar akşamı da Galatasaray'ın başını yaktılar. Christoph Daum görevde kaldığı dönemde 2 şampiyonluk 1 ikincilik yaşattı. Fenerbahçe 2 teknik adam denemesinin ardından yine onda karar kıldı. Bülent Uygun ise Sivasspor'u Şampiyonlar Ligi ön elemesine taşıyacak kadar başarılı oldu. Yani istikrarlı biçimde göreve devam eden 3 teknik adam da belli bir yere getirdiler takımlarını (tabii ki neticelerden yola çıkıyoruz zira hem Daum hem Uygun görevleri boyunca bir dolu eleştiri aldılar, Daum hala alıyor) ,Bu üç ismin arkasından da Tolunay Kafkas geliyor.
Tolunay ilk sezonunda Kayserispor'u lig beşinciliğine taşıdı. Henüz 4 sezon önce Süper Lig'e çıkmış bir ekip için hiç fena bir başarı değildi. Ertuğrul Sağlam'ın Beşiktaş'a transferine de yol açan üstüste 2 beşinciliği tekrar etti ama bir farkla. Tolunay müzeye bir de Türkiye Kupası'nı ekledi. Yani,
ülkenin büyükleri arasında sayılmayan bir takımın başındaki ilk sezonunda ligi beşinci bitirmiş ve kupayı kazanmıştı. Bilmiyorum farklı düşünenler olabilir ama böyle bir teknik adam Avrupa'nın 5 büyük liginden herhangi birisinde Yılın Teknik Direktörü Ödülü'ne aday olur ve büyük ihtimalle de kazanır. Kayserispor'lu bazı taraftarlar buna rağmen ondan memnun değildi, kamuoyu da beklenen ilgiyi göstermedi zaten.
Geçtiğimiz yıl yedinci oldu takım. Sezon başında kaleci Ivankov, Leonardo Iglesias, Gökhan Ünal gibi isimler takımdan ayrılmış, onların yerine Musa Nalbantoğlu, Matias Escobar, Salomon Olembe, Tevfik Köse, Julius Aghahowa gibi önemli transferler yapılmıştı. Özellikle Premier Lig'den yapılan Aghahowa ve Olembe transferleri herkesin Kayseri'nin hedef büyüttüğü fikrinde birleştirdi. Ama ufak çaplı bir hayal kırıklığı oldu. Sezon boyu taraftarlar onun istifasını istediler. Ona yapılan en büyük eleştiri takımın göze hoş gelen bir futbol oynamadığı ve kadronun hakkını veremediği idi. Nitekim Kayseri 26 golle ligin en az gol yiyen takımı olmuştu ama atılan gol sayısında da sadece 5 takımı geçebilmişlerdi. Kayseri yönetimi bu sırada yeni stadyumunu bitirdi ve Türkiye'nin en iyi tesislerinden birisine kavuştu. Tolunay da üçüncü sezonuna girdi takımın başında.
Geçtiğimiz sezon tutmayan transfer aşıları bu sezon tuttular. Takımı iki sezondur taşıyan adamlardan birisi olan Mehmet Topuz İstanbul'un yolunu tuttu. Fenerbahçe'de tutunamayan, Gökhan Emreciksin, 21 yaşındaki James Troisi, kariyerinin büyük bölümünü kiralanmakla geçiren Ariza Makukula gibi isimler katıldı kadroya. Ligin zirvesine oturdular pazar günü. 10 gol yediler ki Beşiktaş'tan sonra ligin en az gol yiyen takımı durumundalar. Ama artık gol de atıyorlar. O sıralamada geçtiğimiz sezon olduğu gibi sondan beşinci değil beşinci sıradalar. Bu onları aynı zamanda ligin en iyi averajına sahip takımı yaptı.
Ariza Makukula'yı 10 gün önce yazdık. 7 yıl önce Salamanca'da oynarken bu kadar iyi oynuyordu ki kariyerinin zirve noktası odur. Oynadığı 13 maçta 12 golü var. Ayrıntısı için o yazıya bakmak yeterli olacak. Takım gelecek hafta İBB deplasmanında, son hafta da Antalyaspor ile içeride. Zirvedeki 5 takım arasında ilk yarıyı lider bitirmeye en yakın takım durumundalar. Ve evet itiraf edelim daha 4-5 hafta önce Kayserispor'lu bazı taraftarlar hala Tolunay'ın istifasını istiyordu.
Görev dönemi boyunca, takımına beklenen futbolu oynatmadığı, ortalama bir teknik adamın dahi aynı şeyleri başarabileceği bir kadroya sahip olduğu ve bu yüzden de istenmediği hep söylendi durdu. Bazıları yazının başında gördüğünüz gibi, Trabzonspor'a gol atınca sevinemediğine kadar vardırdı işi. Ben işin istikrar tarafına bakacağım.
Kim ona 3 yıl boyunca sabretmişse, Türk futbolunda tarih boyunca görmeye alışık olmadığımız bir şeyi yapmış demektir. Yukarıda söyledik son 10 yılda topu topu 3 tane örneğimiz var diye. Bu sabır ve istikrar, Kayserispor'la beraber gelişen bir hocayı da yarattı. O da şu anki liderliği getirdi. Tamam eleştirilecek noktaları var elbet, özellikle zor geçen maçlarda hakemlerle girdiği diyaloglar örneğin. Ama,
artık neyi iyi yaptığını bilen ve bunu yaptığında ligin tepesine dahi çıkabileceğini keşfetmiş bir takım var karşımızda. Bu bir yola girmenin önemli şartlarından birisidir. Kayseri'nin son 2 senedeki Sivas'a oranla bir avantajı daha var. Yepyeni bir futbol stadyumu. Kadro, taktiği oturmuş bir takım, iyi bir stadyum, Türkiye'nin ekonomisinde önemli pay sahibi şehirlerden birisi, güçlü bir şehir takımı anlayışı. Yıllardır başta Bursa olmak üzere, Kayseri, Eskişehir ve Adana'dan hala bir şampiyon çıkmamış olmasını hayretle karşılarım. Bu kadar şampiyonluğa elverişli bir şehir oluşumu varken özellikle. Küçücük bir kasaba olan Hoffenheim'ın Bundesliga zirvesini zorladığı, 120.000 nüfuslu Wolfsburg'un şampiyonluğu kazandığı bir futbol dünyasında bu şehirlerin halen şampiyon çıkaramamasını salt Volkswagen desteğine bağlayamıyorum, kusura bakmayın.
Kayseri'nin yolu açık olsun.
12 yorum:
Tahminimce geçen sene Purovic sakatlanmamış olsa, yine bir beşincilik gelirdi; zira Makukula ile benzer yapıda oyuncular. Bir de Cangele'nin de ciddi katkısı var.
Son olarak Tolunay'ın maç sonrası açıklamaları da önemli; "son iki maçı kazanır, 2 de transfer yapabilirsek şampiyon olmamamız için bir neden yok." Bu oldukça önemli; vizyonunu gösterir kişinin. Transfer istemekte de bana göre haklıdır; çok sayıda genç oyuncuyu ortaya çıkarmıştır ama bu tarz yarışlarda tecrübe önemlidir.
Bir Kayserili olarak birkaç nokta:
1- Kadir Has Stadyumunun inşaatı belediye tarafından yapılmaktaydı. Aslında tam bir fiyaskodur. İhaleler, kaçıp gitmeler, maddi bağlamda dönenler soru işaretleriyle doludur.
2- Kayserili Kayserispor der demesine de, halkın maddi anlamda katkısı geniş çaplı olduğu söylenemez. Sponsorlar ve belli bir grup işadamı belki anca.
Ben bu istanbul bb konusunda bişey sorucam.Daha doğrusu 2 faktör sıralıcam hangisi daha ağır basıyor diye sorucam.
1.Abdullah avcı 17 maç seyirci cezası olan bi takımın başında ve küme düşmüyor.Seyircisi olan bi takımda olsa baskı onu zorlarmı yoksa daha iyi sonuçlar mı alır ?
2.Tamam seyirci yok ama para var :).Taner gülleriye 1.6m bonservis bedeli verebiliyo bu takım belediye desteği var sonuçta.Küme düşmüyor ama daha yukarıya oynayabilcek bütçeside var gibi.
Şimdi bu kendi düşüncem olan 2 faktör ne kadar doğrudur ve hangisi bu takımı daha çok etkiliyor.Küme düşmemesi ama oralara yakın olması (geçmiş yıllara göre konuşuyorum bu sezon daha iyi durumda)mı gerek yoksa daha üst sıralarda olabilirmi?
Tolunay Hoca bu sene belki de en zor sınavlarının birini sözleşmesi sezon sonunda bitecek olan Makukula için atacağı adımlar üzerinden verecek. Ne yapıp edip bu adamı Kayseri'de tutmalı, yoksa önümüzdeki sene o eski az atan ve az yiyen görünümlerine dönmeleri olası.
Kayseri konusunda bende bu başarıda en önemli rol ona mı ait yoksa sonunda yapıla doğru forvet transferine mi emin olamıyorum.
Fakat İBB seyircisiz bir takımda olsa neredeyse diğer üç büyük İstanbul takımı ile yarışabilecek mali kaynaklara sahipken seyircisiz ondan böyle oluyor bahanesi ile yıllardır düşme adayı takımlar arasında dolaşması bence o yapıda bir sorun olduğunun işareti.
Birde hem bu yazki transferler konusunda hemde zaten çok çoşkulu ve tribünleri doldurmayan bir seyrici profili varken o kadar büyük bir stad projesi yapmı konusunda ciddi eksiklikler göstermeside ulaşılan başarıda yer yer şans faktörü vizyon sahibi insanların elinden çıkan projelerin meyvelerini yeme durumundan daha öne çıkıyor gibi.
Tüm bunlar dışında belki beni bir Galatasaraylı subjektif oalrak rahatsız etmiş olabilir ama hsonu oynanan maçta gerek gol sonrası tepkileri gereksede maç sonrası açıklamaları ile hiç lig genelinde ona yüklenmeye çalışılan modern futbol adamı rolüne uygun harehet etmedi gibime geliyor.
Son olarak gerek İBB gerek Kayseri ve Sivas örneklerinde her ne kadar sportrif konuları konuşsakta işin içinde sportif ilişkileri aşan bazı şüphelerinde olduğu yada bazı parçaların sporla alakalı olmadığı düzenlerin olduğu gerçeğinide görmezden gelemiyor insan.
Bildiğim kadarıyla Taner Gülleri'nin bonservisi yoktu. Geçen sezon sonunda sözleşmesi bitiyordu. Eskişehir ya da benzeri bir anadolu kulübü ile görüşmüş ama Belediye daha çok para vermişti. Yani dediğin tamamen olmasa da kısmen doğru.
Bu yazıyı; kaynak göstererek www.kayserispor.org adresinde yayınladım. İsminizi bilemediğim için "alıntı" olarak kullandım.
Güzel bir çalışma olmuş.
Not: Makukula'nın isme Ariza değil Aziza'dır.
Bizzet kendisinin ifadesi...
Yazıya genel olarak katılmakla beraber yorumlarda da belirtildiği üzere Kayseri'nin tribün desteği ne kadar sorusu da sorulmalı
Evet doğru benim hatam oldu yıllık 1.6m verildi ama o da fazla bana göre.
Konu Kayserispor olunca bazı cevaplar bize düştü sanırım;
1-Kayserispor'un maçına ortalama 15 bin taraftar geliyor. 33 bin kişilik stadyumda boş gibi duruyor. Eskişehir stadına 10 bin kişi geliyor dolu deniyor.
2-Kayseri'de taraftar profili değişimi yaşanıyor. Bu bir süreçtir. Bu zaman alacak. 1-2 TL'lik bilet olayı bir yanlış lansedildi. Biletler ailere resmen dağıtıldı. Anne, baba, çocuk şeklinde yerleştirilmeye çalışılıyor. İnşallar sezon sonuna doğru iyi bir süreç yakalanır. Bu şampiyonluktan bile önemli.
3-Aziza Makukula meselesine gelince;
Bu oyuncu 1+3 yıllık anlaşmamız var. İlk yılı kiralık, sonrası için 2,5 Milyon Euro'ya transfer hakkı bizde.
Kayserispor aynı yolla, Cangele, Pruviç, İglasias'ı transfer ettik. Beğendiklerimiz ile tekrar pazarlık ile kadromuza kattık. Puroviç ile ise yine bu yolla vaz geçtik. Hem tazminattan, hemde yanlış transferden dönülmüş oldu. Makukula'ın maliyetinin 800 Bin Euro olduğunu düşünürseniz Kayserispor'un ne kadar akıllı transfer yaptığımız anlayabilirsiniz.
İşte Kayserispor bilinçli akıllı olarak yapmış olduğu transfer ve yatırımların karşılığını görüyor.
tolunayda şampiyon teknik direktör olma iştahı var mı ki? peki, şehir de yönetim de?
Kayseri konusunda birçok kişinin ön yargısı var. Bir çoğu yanlış bilgilendiriliyor ya da eskilerden akıllarda kalan şeyler..
Öncelikle Kayserili takımına sahip çıkmıyor lafına katılmıyorum. Ben süperlige çıktık çıkalı seyirci ortalamamızın 15 binin altına düştüğünü çok az hatırlıyorum. Bunun haricinde son yıllarda finaller hariç hangi takım 30 bine oynamıştır?
Tribün konusunda Kayserispor yönetimininde halkınında bakış açısı çok farklı. Ülkemizde gruplaşmalar, o grupların markalaşması ve reklamlar, deplasman olayları, besteleri önemli bulunuyor. Bunlara göre tribün desteği var yok deniliyor. Ülkemizde ki bu anlayış tribünde ki insanların holiganlaşmasını, sağa sola zarar vermesini, kulüplerden nemalanmayı, futbolu ailelerden, bayanlardan ve çocuklardan uzaklaştırarak bir erkek sporu haline getiriyor. Kayseri'de yeni stadyumla birlikte gelen bayan ve aile sayısı oldukça arttı. İddaa ediyorum maçlara en fazla aile ve bayan Kayseri'de geliyodur. Bu insanlar futboldan zevk alıyor ve Kayserispor'u destekliyor. Şimdi bu kişiler ülkemizde ki tribün anlayışına uymuyor ve yanlış buluyor diye taraftar değil mi? Destekçi sayılmıyor mu ?
Tribünlerimiz İngiliz tribünlerine benziyor, yalnız toplu tezahuratlara katılım daha fazla..Tribünlerden ufak yansımalar böyle..
Tolunay hocayı, Bülent Uygun gibi röportajlar vermeden, olaya temkinli yaklaştığı için kutluyor ve istikrardan yana bir Kayserili olarak destekliyorum..
Selamlar..
" Ayağımız yere basıyor. Nereye geldiğimiz değil, nerede bitireceğimiz önemli.. "
Yorum Gönder