11 Ocak 2010 Pazartesi

BELGIAN BALL


















Yazıya gerek yok aslında, Belçikalılar işin özetini vermiş bu ufak pankartla. Hep diyorduk ya bayanlar tenisinde 2 senedir, topu rakip sahaya nasıl daha hızlı vururum felsefesinden başka bir şey yok diye, cumartesi günkü final bunun bir kez daha kanıtı oldu. Şahsen ben vaziyetin kötü olduğunu tahmin ediyordum ama bu kadar da kötü olduğunu tahmin etmiyordum. Birisi 2 seneden fazla ara verdikten sonra daha 3 ay önce tenise dönmüş ve herkesi ipe dizerek kazandığı (girişteki o rezalet felsefenin mucitleri de dahil) Amerika Açık'tan beri doğru dürüst maç yapmamış, diğeri de 1 seneden beri eline raket almamış iki Belçikalı, sezonun ilk Grand Slam'ine hazırlık olarak düzenlenen Brisbane Açık'ta final oynadılar ve mükemmel de bir tenis izlettiler bizlere. Maçın galibi final setini tie-breakle kazanan Flaman Kızı oldu. Sanki Clijsters ve Henin kendilerini dondurmuş gibiler, geçtiğimiz hafta Henin'ın dönüşüyle beraber yazdığımız yazıda belirttiğimiz gibi. Belki bu ikili tenise ara verdikleri dönemde gelişim göstermediler ama bayanlar tenisi geriye gittiğinden kayba uğramadılar kazandılar. Olağanüstü bir durum olmazsa Avustralya Açık'ta da en az bir çeyrek final bekliyorum her ikisinden de. Finale koymamamın sebebi her şeye rağmen "yok artık o kadar olmaz" dememden ve büyük ihtimal finale gelene kadar ikilinin birbiriyle karşılaşabilme ihtimalinden. Gerçi ana tablonun farklı taraflarına denk gelirlerse ve Avustralya Açık'ta da final oynarlarsa o WTA klasmanındaki tüm tenisçiler kendilerini Serena'nın kıçına bağlayıp Melbourne sahilinden sulara bıraksınlar. Tablolar ve kuralar cuma günü açıklanıyor. Gerçi Henin, final maçında hafif bir sakatlık geçirdi ve bu yüzden Sydney turnuvasına katılmayacağını açıkladı. Kendisini riske atmak istemiyor. Bu şunun göstergesi tabii. Her ne kadar "hedefim Wimbledon" dese de onun da kafasında Clijstersvari bir dönüş yapma planı var.




















Erkek tarafına da bir değinelim. Brisbane'in erkekler turnuvasında Andy Roddick, finalde Radek Stepanek'i mağlup ederek şampiyon oldu. Ama asıl 2010'da ben geliyorum diyen adam Rus Nkiloay Davydenko. 2009'u ATP Masters Serisi'ni kazanarak kapatmıştı. 2010'u da Doha'da arka arkaya Federer ve Nadal'ı mağlup ederek açtı. Kariyerinin şu anda en iyi dönemini yaşıyor. Erkeklerde Avustralya Açık'ta mücadele çok çetin geçeceğe benziyor. Sevgilisinden, "Play Station'a ayırdığı vaktin yarısını bana ayırmıyor" diye tekme yiyen Andy Murray de yeni Djokovic olma damgasından kurtulmak istiyorsa bir final oynasın artık.

Bu da ne zamandır, "Dutchman tenis tenis diye başımızın etini yedin, şuraya gözümüzü gönlümüzü açan bir resim koymadın" diyenlere gelsin. Aha sinema-tenis kesişmesi. Fotoğraf, güzide tenis blogu Passing-Shot'tan. Yalnız Caro, bu hadise için blogunda "Steven Spielberg'in yeni filmi Avatar'ın galasına katıldım" diye yazmış. Filmde kesin uyudu, ya da 3D gözlükle James Cameron'u yanlış okudu. Bir de o çizmeler viking dedesinden kalma mıdır?

1 yorum:

Ferhat dedi ki...

Çizmeleri boşver aga.Ne güzel bacaklar onlar yahu.Bak yine hormonlarım dellendi! Bu bloglarda her zaman cıvır resimleri olsun istiyoruz.Devam Dutchman!