14 Mayıs 2010 Cuma
10 CİDDİ OYUNCUDAN 10 KOMİK ROL
Jim Carrey önce The Truman Show'la sonra da Man on the Moon'la üstüste Altın Kürelerde Komedi Dalında En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü kazandıktan sonra sahneye çıkıp "vay be Altın Küre'nin Tom Hanks'i oldum" deyip ardından, aslında her 2 filmin de drama tarafının daha ağır basmasına rağmen komedi dalında değerlendirmesine ufaktan laf sokmuştu. Kariyerine slapstick komedilerle başlamasının cezasını çekiyordu bir bakıma, çünkü insanlar ona bir "komedyen" olarak bakıyordu hep. Komedyenlerin genel kaderi budur zaten. Dramalarda oynadıklarında hep eğreti durduklarından bahsedilir. Bunun tersi ise farklı yönde işler. Yıllarca oldukça ciddi filmlerde oynamış, üst düzey oyuncuların komedilerde yer almalarından övgüyle bahsedilir. Robert de Niro'nun Analayze This/That ve Meet the Parents/Fockers serilerindeki durumu böyledir misal. Dolayısıyla aşağıda bu akımın en komik bulduğum 10 temsilcisi var.
1-Robert Downey Jr. (Tropic Thunder): Downey Jr'ın zaten her filminde sarkastik bir havası vardır ama bu filmde resmen yetenekte doruğa ulaşmıştır. Kendisi filmde Avustralyalı bir aktörü oynar ama film içinde de bu aktör Afro-Amerikalı bir askeri canlandırmaktadır. Zaten filmin doruk noktaları da bu bölümlerdir. Yarılma anı:
Alpa Chino:I had to represent. Cause they had one good role for a black man, and they gave it to Crocodile Dundee!
Kirk Lazarus: Pump your breaks, kid, that man's a national treasure.
2-Mark Wahlberg (Departed): Bu hafta yazdık. Martin Scorsese'in Hong Kong sinemasından uyarladığı filmin, orijinaline göre tek artısı sanırım. Zira orijinal filmde yoktur Dignam karakteri. Hoş filmde Jack Nicholson da hayli komiktir, ama Dignam karakterinin konuştuğu her sahne birer şaheser niteliğindedir. Yarılma anı:
Lazio: Do you have anyone in with Costello presently?
Dignam: Maybe, maybe not, maybe fuck yourself
3-John Cusack (High-Fidelity): Filmin geneli zaten 80 ve 90'lar ile ilişkiler üzerine ders niteliğindedir o ayrı konu tabii ki Tim Robbins'in müzik dükkanına geldiği sahne sinema tarihine geçmiştir. Özellikle Rob'un kurduğu hayallerin üçüncüsünde Dick'in telefonu kapıp Ian'in suratın geçirmesi anında yere yuvarlanılır. Yarılma anı:
Rob'un, ayrıldığı sevgilisi Laura'nın henüz Ian'le sevişmediğini öğrenince, Queen'in We Are the Champions'u eşliğinde apartmandan çıkışı.
4-Isabelle Huppert (8 femmes): Listenin tek kadın üyesi. Her lafı geçtiğinde söylerim enfes bir filmdir bana göre ve bunun önde gelen sebeplerinden birisi de Huppert'dır.Piano Teacher gibi dayanılması zor, sapkın bir filmde, bu derece sapkın bir karakteri oynayan Huppert'ın manik depresif, kafadan kontak karakteri müthiştir. Yarılma anı:
Kamera önündeki her anı, ama aslında şu müthiş kamera arkası görüntüleri.
5-Jack Nicholson (About Schmidt): Nicholson'ın daha filmin ilk sahnesinde emekliliğe saniyeler kalmışken saate bakışı insanı koparır. Gerisi de aslında yalnız, emekli bir adamın dramından ibarettir ama o dram filmin çoğu yerinde trajikomikliğe dönüşür. Yarılma anı:
Karısının uyarıSIyla yıllardır klozete oturarak işeyen Nicholson'ın, onun ölümünden sonra kendini salması....Ama tam anlamıyla...
6-Johnny Depp (Pirates of the Caribbean): Aynen Robert Downey Jr. gibi Depp'in de her karakterinde saklı bir mizah vardır ama artık bu filmde resmen serbest bırakılmıştır ve filmin en zekice diyalogları da yine ona yazılmıştır. Sonuçta da sinema tarihine onsuz düşünülemeyecek üzerine tek başına film yapılacak bir karakter doğmuştur. Bir dolu alternatif var ama yarılma anı:
Davy Jones: You can do nothing without the key!
Jack Sparrow: I already have the key!
Davy Jones: (anahtarı gösterir) No you don't.
Jack Sparrow: Oh, that key.
7-George C. Scott (Dr. Strangelove): Aslında ne film, ne Peter Sellers ne Scott'ın karakterleri saf komedi tabanına oturtulmamıştır ama filmde tüm Amerikan ve dünya politikası ile dalga geçildiği her yerinden belli oluyordur. Scott da kafayı sıyırmış militarist general rolündE efsaneler yaratır. Yarılma anı
Başkan Merkin Muffley: You're talking about mass murder, General, not war!
General Buck Turgidson: Mr. President, I'm not saying we wouldn't get our hair mussed. But I do say no more than ten to twenty million killed, tops. Uh, depending on the breaks.
8-Robert de Niro (Jackie Brown): Tüm sinemaseverlerin hayalinin gerçekleştiği an. De Niro bir Tarantino filminde. Tam kafalardaki karakter değildir ama filmin en sarsak karakteri onun için yazılmıştır. Kelimenin tam anlamıyla bir "şEhir magandası"dır Louis Gara. Zaten sonu da yine magandalıktan olur. Yarılma anı:
Alışveriş merkezinde gevezelik eden Bridget Fonda'yı cezalandırması...
9-Javier Bardem (Los Lunes Al Sol): Bardem'in dünya sinemasına ilk tanıttığı filmlerdendir ki, o filmde 100 kilonun üstünde, sakallı, yaşlı tip sonraki filmlerinde giderek gençleşir. İşçi sınıfını bu kadar naif bir dille anlatan film çok az gelmiştir ki İspanyol oyuncu filmde döktürür. Yine filmin bir dolu akılda kalıcı sahnesi vardır ama tabii ki yarılma anı:
Ağustos böceği ve karınca masalı..."Bu masal aslında saçmalık, Ağustos Böceği olarak doğduysan s..ki tuttun demektir".
10-Tom Cruise (Tropic Thunder): Tropic Thunder'la açtık onunla kapatalım. Çok lafa gerek yok aslında. Film hakkında pek bilgisi olmayan herkesin, jenerik akarken isimler yazdığında "oha" çektiği bir karaktere imza atmıştır Cruise. Yarılma anı:
Ben susayım, görüntü konuşsun.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
11 yorum:
ne de güzel bir listedir buuu
Yazıyı okurken çok eğlendim, belirtmeden geçmeyeyim.
listedeki bazı filmleri izlemedim dolayısıyla hepsiyle ilgili yorum yapamıyorum ama los lunes al sol'u 2 kez izledim, pek de öyle komik bir rol değildi bence. :) filmin de karakterin de hastasıyım ama komediden çok hüzün vardı.
Robert De Niro'nun o filmde iki efsanesi daha vardır:
1. O sahneden sonra Samuel Jackson'la (Ordell) muhabbeti...
Ordell: You shot Melanie?
Louis: Twice. In the parking lot.
Ordell: You couldn't talk to her?
Louis: Well, how can you talk to her? You know how she is...
Ordell: You couldn't just hit her?
Louis: Maybe, but at that time... moment, I don't know, I...
Ordell: You shot her? Twice? Is she dead?
Louis: I, I... Pretty much...
2. Evde geçen sahne:
Melanie: That's Japan.
Louis: Uh, looks like... I can... It shows... (???)
Melanie: Wanna fuck?
Louis: Yeah.
tropic thunder biraz türk filmi gibiydi ama tom cruise süperdi gerçekten. ama filmin içinde uçak hareketi yaptığı sahne ve oradaki dansı muhteşemdi.
Tom Cruise; hani sinema tarihinin en unutulmaz 10 dans sahnesi listesi yapılsa, kesinlikle girmelidir diye düşünüyorum.
Tom Cruise'un aynı filmde bi de telefon sahnesi vardır:
http://www.youtube.com/watch?v=EAiLw887rss
Şu filmde adamı gerçekten aktör olarak kabul ettim :)
Filmi izlerken Tom Cruise ile Recep İvedik'i benzetmedim değil hani:)
şerefsiz spekülatör karınca...
jack nicholson'ın anger management'ta ki doktor rolü daha inanılmazdı bence! hani adamı öldüresim geldi film'de o kadar gıcıktı! i feel pretty diyorum başka da bişey demiyorum:))
ilk parağrafta bahsettiğin olaydan en çok kemal sunal çekti herhalde.
Yorum Gönder