Bir futbol takımında forma giyen futbolcuların kaynağı ele alındığında esas olarak 2 tipe rastlarız. Futbol takımının kendi yetiştirdiği oyuncular ve diğer takımlardan transfer ettikleri. Bu ikisinin bileşiminin bir "takım" haline gelmesi genelde belli bir zaman alır. Dolayısıyla iyi bir temelin üzerine oturtulmuş sağlam bir binanın oluşumu kısa süre zarfında gerçekleşmez çoğu zaman. Feyenoord'un hocası Mario Been'in, bu sezon altyapıdan gelen bir dolu oyuncuya forma şansı vermesinin ardında, üniversite eğitimini mimarlık dalında almasının da etkisi vardır mutlaka. Milli takımlarda ise bu konunun sınırları daha belirgindir. Zira milli takımlar, 2 büyük şampiyona futbol dünyasına girdiğinden beri 2 yıllık dönemler halinde uzun soluklu planlar yapmak zorundalar. Bu yüzden birçok başarılı milli takım onu yaratan hocanın adıyla beraber anılırlar. Sepp Herberger, Rinus Michels, Helmut Schön, Vittorio Pozzo gibi efsaneler dünya tarihine adlarını yazdırmalarını milli takımla elde ettikleri başarı yanında yarattıkları futbol felsefelerine borçlular. Bu teknik adamların tümü, oluşturdukları oyuncu grubunu belli bir istikrar çerçevesinde hedefe götürdüler. Türkiye, 1996-2002 yılları arasındaki dönemde 3 teknik adamın, bu sistemi 2 farklı takımda uygulaması ve bir diğerine aktarması ile kendi futbol tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı dönemini yaşadı. Aynı oyuncu grubu, birkaç mevkii değişikliği ile önce kulüp bazında UEFA Kupası'nı kaldırdı, ardından da önce Euro 2000'de çeyrek final, Dünya Kupası'nda da üçüncülük gördü. Fatih Terim, Mustafa Denizli ve Şenol Güneş ellerindeki oyuncu temelini çok fazla bozmadan kullandılar. Ancak o tarihten bu yana ne kulüp bazında bu yönde bir temel yaratıldı ne de milli takım hocaları kendilerine ait bir takım kurma konusunda başarı gösterebildiler. Son yılların görevde en uzun kalan teknik adamı Fatih Terim, ikinci milli takım döneminde sansasyonle başarı anlamında haneye artılar yazdı ama oturmuş bir kadro ve ülkeyi en az 4-6 yıl taşıyabilecek bir kadro oluşturma konusunda hiçbir somut adım atamadı. Üstelik bireysel anlamda, bu temeli oluşturacağını söylediği oyunculara da güvenemedi. Daha 17 yaşında, üzerine sistem kurma vaadiyle milli takıma çağırdığı Nuri Şahin, eğer Alman milli takımını seçse idi, 2010 Dünya Kupası'nda Mesut Özil'in yanında, takımı yönlendiren bir Türk asıllı oyuncu daha görebilirdik. Fatih Terim ise onu nerede ise kullanmadı.
Temel oluşturma ve bunu istikrarlı bir yapıya dönüştürme konusunda hünerli bir ülkeden gelmiş bir teknik adamla çalışıyoruz. Ama Hiddink böyle bir adam değil artık. Zaten kariyeri boyunca bu tür bir teknik adam olmadı. Hiddink her zaman kısa sürede yaptığı organizasyonlarla tanınan, bu yüzden de dokunduğu her takımı tılsımı ile kısa zamanda ayağa kaldıran bir teknik adam. Ama son yıllardaki profili, özellikle Rus sermayesi ve Roman Abramovich özelinde
işin maddi tarafına daha fazla önem vermesine yol açtı. Sonuçta, ikamet adresini Belçika'da gösterdiği için, vergi kaçırma suçuyla yargılanan bir adamdan bahsediyoruz. Dolayısıyla Türkiye'de de bu tür bir işe imza atmayacak. Zaten ülkede geçireceği gün sayısı çok fazla olmayacak. Bu noktada asıl sorumlular Oğuz Çetin ve Ersun Yanal gibi görünüyor. Bu ikilinin, Euro 2012 kadar, 2014 Dünya Kupası ve Euro 2016'daki kadronun temellerini oluşturacak futbolcuları daha bugünden belirlemesi ve bu oyuncuların, sürekli kayıt altında tutularak gelişmelerinin incelenmesi gerekiyor. Hiddink'in katkısı, bu oyuncuların yeteneklerinin yargılanması ve gelişmelerine yardımcı olacak programların oluşturulması yönünde olabilir (bir nevi Judging Player Potential ve Ability). Bir milli takım jenerasyonu oluşturmak, bu kadar fazla lisanslı futbolcunun oynadığı bir ülkede zor olmamalı. Temel futbol eğitimi, teknik ve taktik bilgisi elbette çok üst düzey değil futbolcularımızda. Ama bu, bir jenerasyon oluşturmaya da engel değil. Orta seviyedeki futbolculardan oluşmuş birçok takımın, beraber oynama kültürüyle, yeteneklerinin toplamından başka bir şeye dönüştüğüyle ilgili tarihte bir dolu örnek mevcut. Üstelik bu değişime çok ihtiyacımız var. Bu akşam sahada olan milli takım, şimdilik bu değişimle ilgili, en azından kadro bazında bir sinyal vermedi.
Hollandalılar, kısa süre önce elde ettikleri finalden sonra dahi bir değişimin olması gerektiğinin farkındalar. Bir çoğu 4 sene ve sonrasının hesaplarını yapıyor. Hatta, ev sahipliğine aday oldukları 2018 Dünya Kupası kadrosunu dahi düşünüyorlar. Giovanni van Bronckhorst futbolu, Ooijer'in milli takımı bırakması, Joris Mathijsen'ın 2014'te 34 yaşına gelecek olması, savunma hattında köklü bir değişimin gerekliliğini gösteriyor. Aynı tarihte Van Bommel de ortada olmayacak. Keza Kuijt da 34 yaşına gelmiş olacak. Dolayısıyla değişim gerekliydi. Bert van Marwijk bu sebeple, az önce sona eren Ukrayna maçına, milli takımda forma giyme toplamı 54 olan bir kadroyla gitti. Bir çok oyuncu milli takımda ilk kez forma giydiler.
Kupa sonrası planlanan bu değişim için, böyle bir hazırlık maçı bulunmaz bir fırsattı ve Hollandalılar bunu kullandılar.
Buna benzer bir maçı, Euro 1996 öncesi Fatih Terim de oynamış ve Azerbaycan'la oynanan hazırlık maçına tamamen yeni oyunculardan oluşan bir kadroyla çıkmıştı. Amaç yeni oyuncuları görmekti. Kadromuz şöyleydi. Şanver Göymen (Altay)(46’ (Adnan Erkan (Ankaragücü)) - Cüneyt Aksu (Denizlispor) (46’ İlhan Sancaktar (Kayserispor)), Erkan Avseren (Vanspor), Vedat İnceefe (Karabükspor), Rahim Zafer (Gençlerbirliği), İbrahim Köseoğlu (Bursaspor) (Osman Akyol (Antalyaspor)), Ümit Davala (Diyarbakırspor), Selahattin Özbir (Afyonspor)(46’ Ümit Hatipoğlu (Diyarbakırspor)), Faruk Yiğit (Kocaelispor) (82’ Ufuk Süer (Bucaspor)), Engin Özdemir (Gençlerbirliği) (Erbil Uzer (Karşıyaka)), Saffet Akyüz (İstanbulspor)...Bu kadrodan Vedat ve Rahim Euro 96'ya gittiler. Ümit Davala da bir sonraki neslin yapıtaşlarından oldu. Kadrodaki oyuncuların kulüplerine bakılırsa bu işi daha önce denediğimizi ve kısmen başarılı olduğumuzu da görüyorsunuz. Ama o zamanlar Terim işini kendisinden daha fazla seven bir adamdı....Bugün durum farklı....
Hollanda'nın
2018 Dünya Kupası için düşündüğü oyuncuları
bundan aşağı yukarı 2,5 yıl önce bloga yazdık. O tarihte bu oyuncular 16-18 yaş arasında değişiyorlardı. O günkü yazıdaki 11'den Bruma bu akşam sahadaydı. Bruma Chelsea forması giyiyor. Wijnaldum ve Fer Feyenoord'un ilk onbirinde yer alıyorlar. Oğuzhan ve Barazite ada futbolunda yaşamlarını sürdürüyorlar. Tabi bu oyuncuların yanında bu akşamki kadroda yer alan bazı oyuncular da dahil olacak. 2018'den önce, 2014 için Hollanda'nın dünya futboluna sunmayı düşündüğü yıldız adaylarına şöyle bir göz atalım.
Michel Vorm: Bizim FC Utrecht'in kalecisi.
Daha önce Türk kulüplerine tavsiye ettik blogdan. Bugün Galatasaray'a da tavsiye ederim gözü kapalı ama sakalımız yok. 26 yaşında. Nereden bakarsanız daha 7-8 yıllık bir kariyeri var. Dünya Kupası'nda Stekelenburg'un arkasında ikinci kaleciydi. Buraya eldivenleriyle kazıyarak geldi desek yeridir. Önce kadroya alınmıyordu, sonra üçüncü kalecilikle başladı ve ikinci kaleciliğe yükseldi. Eğer 5 büyük ligden birisine transfer yaparsa, eldivenleri Amsterdamlı arkadaşından alabilir. Kendisi ayrıca Ukrayna maçında, Dünya Kupası kadrosunda bulunan tek oyuncuydu.
Piet Velthuizen: Bir başka geleceği parlak kaleci. Vitesse'nin 23 yaşındaki file bekçisi Velthuizen. Sander Boschker'ın milli takım ömrü yaşı gereği sona erdiği için üçüncü kalecinin adı da şimdiden belli gibi. Kısaca Hollandalılar, önümüzdeki 6 yıldaki 3 büyük turnuvada kaleyi kimlerin koruyacağını, yedekleriyle beraber şimdiden biliyor.
Vurnon Anita: 21 yaşındaki Curaçao asıllı Ajax'lı Rijkaard'ın transfer listesinde olduğu söylenen isimlerden birisiydi. Endonezya menşei Giovanni Van Bronckhorst sol beki, bir Antilliye devredecek gibi görünüyor. Van Marwijk yeni Gio'yu bulmak için Edson Braafheid'la onun arasında bir seçim yapacak gibi görünüyor. Ajaxlı'nın avantajı 6 yıl daha genç olması ve üzerine daha kolay plan kurulabilmesi. Yurt dışına transferi kısa süre zarfında gerçekleşebilir.
Jeffrey Bruma: Geçtiğimiz pazar günü oynanan Community Shield finalinde son 15 dakikada sahada olan 18 yaşındaki Chelseali (aşağıda) hakkında yukarıda konuştuk. Chelsea onu 2007 yılında Feyenoord altyapısından kaptı. 15 yaşında iken 100.000 pound ödediler bonservisine. Mathijsen ve Ooijer'den boşalacak defans hattının adaylarından birisi ve belki de en güçlüsü. Lampard, Terry, Drogba gibi isimlerle daha 18 yaşında antrenman ve sonrasında Premier Lig maçlarına çıkmak onun yeteneklerinin çok çabuk gelişmesini sağlayacak.
Ron Vlaar: Feyenoord ondan çok şey bekliyordu AZ'den transfer ettiğinde ancak 2 sene boyunca De Kuip'ta yattı. O 2 sene boyunca, kırık, enfeksiyon, bağ kopması, diz sakatlığı derken üstüste 5 maç sahaya çıkabilse kendini şanslı sayıyordu. Tam umut kesilmişken geçtiğimiz sezon o kadar iyi oynadı ki Dünya Kupası kadrosu için adaylar arasına girmişti. 25 yaşında. Müzmin sakat kontenjanına henüz girmiş değil. Genç yaşında comeback yapanlardan.
Glenn Loovens: Onun durumu değişik. Hollanda'da iken Feyenoord'un kiralık kontenjanına dahil ettiği, A takım yüzü göremeyen bir adamdı. 2004'te Hollanda 21 yaş altı takımında 1 kez oynadı sonra kimse yüzüne bakmadı. Cardiff City'e önce kiralık sonra bonservisiyle gidince çıkışını başlatmış oldu. Celtic onu İskoçya'ya getirdi. Kadronun değişmez adamı oldu ve Jimmy Floyd Hassellbaink gibi ülkeden gittikten sonra değeri anlaşılan bir adam sıfatıyla milli takım planlarına dahil edildi. 26 yaşına gelmiş olması tek dezavantajı.
Hedwiges Maduro: Kimileri onun Valencia'da pek iş yapmadığını düşünüyorlar. 25 yaşındaki Aruba-Curaçao kökenli oyuncu Ajax'da orta saha olarak başladığı kariyerinden sonra İspanya'da defansın ortasında, zaman zaman da sağ bekte görev yaptı. O da 25 yaşına ulaşmış durumda. Milli takımın en çok kontenjan açılan bölgesi savunmaya bir aday daha.
Erik Pieters: FC Utrecht onu PSV'ye sattığında, çok iyi bir defans oyuncusunun ülke futbolunun devlerinden birisinde boy göstereceği belliydi. Geçtiğimiz yıl PSV'de iyice kadroya oturdu. Gio'nun mevkisine aday bir başka sol bek. 22 yaşında. Geçtiğimiz sezon kupa ve maçlarını da sayarsak 40'ın üstünde maça çıktı.
Dirk Marcellis: Takımdaki defans oyuncuları arasında, kariyeri yukarı değil görece geriye doğru giden en azından yerinde sayan tek adam diyebiliriz. PSV, onu bu sezon başında AZ'e sattı. Tabii bu anlaşmada Jermain Lens'in AZ'den PSV'ye transferinin de payı var. 22 yaşındaki oyuncu Jaap Stam'ın Hollanda defansında yarattığı boşluğu doldurmaya aday oyunculardan biriydi. Henüz beklenen seviyeye ulaşmış değil. Gertjan Verbeek'in ellerinde yükselebilir. Ancak çok iyi bir kupa oynayan Gregory van der Wiel'i kesmesi gerekiyor.
Leroy Fer: Feyenoord'un bir başka üretimi (aşağıda). 9 yaşından beri Rotterdam kulübünde. 20 yaşında. Son 2 sene içinde Beenhakker, Van Bronckhorst ve bizzat teknik direktör Van Marwijk ona övgüler yağdırdılar. Sonuncusu, onu milli takım dahil edeceği konusunda bir vaatte bulunmuştu bile. Bir başka Curaçao asıllı yetenek. O da Mario Been yönetiminde piyasasını artıracaktır. Euro 2012'de Van Bommel'den boşalan yerin önemli adaylarından birisi. Tabii "Karate Kid" De Jong'un da koltuğu sallantıda demektir.
Wout Brama: Steve McClaren'ın 1'ken 10 yaptığı adamlardan birisi. Van Marwijk onu Dünya Kupası aday kadrosuna dahil etti ama daha sonra kestiği oyunculardan birisi oldu. Yine de henüz 23 yaşında olması Hollanda orta sahasındaki alternatif olma pozisyonunu değiştirmiyor. Bu sezon minimum Şampiyonlar Ligi maçı oynayacak olması da onun yeteneklerine büyük katkı yapacaktır.
Theo Janssen: Brama'nın Twente orta sahasındaki partnerlerinden. Tek ve en büyük dezavantajı 29 yaşında olması. Bu akşam kadrodaydı ama kaç turnuvada daha kadroyu zorlayabilir bilemiyoruz. Bir de tabii 29 yaşında bir adamın kulüp düzeyinde de sürekli üst düzey performans göstermesinin zorluğu var. Bu akşam Van Marwijk'ın sahaya sürdüğü yeniliklerin içinde son kullanma tarihi en yakın olanı.
Urby Emanuelson: Olacağı kadar olamamış adamlar vardır dünya futbolunda. Javier Saviola, Simao Sabrosa bizim Marcelo Carrusca gibi. Emanuelson'un da hikayesi biraz öyle. 24 yaşına geldi, Ajax'ın değişmez oyuncularından. Ama Surinamlı hemşerileri Davids ve Seeodorf, ondan çok daha gençken ortalığı kasıp kavuruyorlardı. Hollanda dışına çıkamazsa milli takım için ancak, zorlanıldığında başvurulan bir yedek olur şahsi kanaatime göre.
Siem De Jong: Geçtiğimiz yılın başına kadar böyle bir adam Hollanda gündeminde yoktu. Ancak sezon başında Ajax yedek kulübesinden başladığı çıkışı ilk onbirin değişmezliğine getirdi. Ardından da kulübünün, Hollanda Kupası finalinde takımının Feyenoord'a 2 maçta attığı toplam 6 golün 4'ü ona aitti. Van Marwijk, Ukrayna maçı kadrosunda ona 10 numarayı verdi. 21 yaşında. Bu gidiş Van der Vaart ve Sneijder gidişi belirteyim.
Roy Beerens: Büyüklerin dışından gelen bir adam. Heerenveen'li oyuncu her iki kanata da hücuma dönük olarak görev yapabiliyor. 2008 Olimpiyatlarında Hollanda kadrosundaydı. 21 yaşında. Çabukluk, şut ve pas yetenekleri ile iyi bir Robben alternatifi oluşturacak gibi görünüyor. Tek problemi bu yeteneklerini tüm sezon boyunca gösterememesi. Büyüklerin antrenman sahasına ayak basması işleri değiştirebilir. 22 yaşında.
Jeremain Lens: PSV'nin uğruna Marcellis'den vazgeçtiği adam. Surinam asıllı olmayı bırakın Surinam milli takımında da oynadı ancak, forma giydiği maçların olduğu turnuva FIFA tarafından tanınmayan bir turnuva olduğu için Hollanda milli takımında oynama hakkını kaybetmedi. 2010 aday kadrosunda olan oyunculardan biriydi ama Van Marwijk 22 yaşındaki forveti ilerki turnuvalara sakladı. O da bu akşam Ukrayna deplasmanında attığı golle sinyali verdi.
Ricky van Wolfswinkel: FC Utrecht onu geçtiğimiz sezon başı transfer ettiğinde yeni bir Kuijt keşfi daha yaptıklarını düşündüler. Sezon boyu ortalıkta görünmedikten sonra, Utrecht'in Avrupa Ligi'ne kaldığı play-off maçlarında, 4 karşılaşmada 4 gol gönderdi rakip ağlara. Hollanda'nın hücum hattında 1-2 yıldır var olan bir eksikliği doldurması bekleniyor. Yani Van Nistelrooy'un lağvedilmesinden beri varolan "son vuruşçu golcü" sorununu. Van Persie ve Huntelaar'ın oraya çare olamayacakları bu turnuvada belli oldu. 21 yaşındaki Van Wolfswinkel'i göreceğiz.
3 yorum:
abi jeremain lens için; "PSV'nin uğruna Maduro'dan vazgeçtiği adam" demişsin. Marcellis olmayacakmıydı.
Ama o zamanlar Terim işini kendisinden daha fazla seven bir adamdı....Bugün durum farklı....
bayıldım tespitine!
Bu sezon Mallorca'ya geçen Jonathan de Guzman, düzenli oynamasa da Newcastle'dan Tim Krul, bi de geçenlerde Eredivisie tanıtımında yazdığın Bas Dost da akla gelen isimlerden..
Yorum Gönder