16 Kasım 2014 Pazar

TEK KULÜBÜN ADAMI 10 FUTBOLCU


30 yıldır aynı şirkette çalışıp emekliliği bekleyen adamlara hem acımış hem de gıpta etmişimdir. Şirketin yerinin değişmediğini farzedersek tam 30 yıl boyunca her gün o binaya girip çıkmak bile insan hayatını köreltebilir belki, ama aynı zamanda buna karşı koyabilmek ve bununla yaşayabilmek de bambaşka bir meziyet gerektirir. Çok hızlı tüketen bir cins haline geldiğimiz ve doyumsuzluk en büyük özelliklerimizden birisi olduğu için artık insanlar yaptıkları işlerden, edindikleri hobilerden, yaşadıkları şehirden çok çabuk sıkılıyorlar. 27 yıl İstanbul'da yaşamış ben, Hollanda'ya geldiğimde nefes almıştım, kalabalıktan kurtulduğum için. Geçen Utrecht çarşısını gezerken artık buranın da kalabalık gelmeye başladığını farkettim, Yeni Zelanda'ya imrenerek bakıyorum haritada...Bir gün diyelim artık...Xavi-Iniesta gibi adamların Barcelona ile her şeyi kazandıktan sonra (ve hatta İspanya ile de her şeyi kazandılar) bırakın Barcelona'da oynamayı, futbol oynamaya devam motivasyonunu nerede buldukları hep düşünülür. Ya peki o başarıya da ulaşmamış olanlar. İşte bu yazı hepsiyle ilgili. Maldini, Baresi, Bergomi, Xavi, Ryan Giggs, Paul Scholes.....ve hatta Bülent Korkmaz...Bu adamlar bildiğimiz, gözümüzün önünde olan ve bayrak adamlıkları sürekli hatırlatılan isimler. Aşağıdaki 10 pek fazla bilinmeyen "tek kulübün askeri" sınıfındakiler...İşi daha da zor olanlar..Buyurun

1-Matt Le Tissier (Southampton): Güney İngiltere'nin "Le God"ı. Le Tissier İngiliz futbolu için çok önemli bir isimdi. Kariyerinde kullandığı 49 penaltıdan 48'ini gole çevirmesi ya da doğrudan bir forvet oyuncusu olmamasına rağmen 100 golü geçen ilk oyuncu unvanını alması değil bunun sebebi. Tottenham, Chelsea ve Liverpool'dan gelen birçok teklifi elinin tersiyle itip 16 yıllık bir kariyer yaptığı Southampton'da futbolculuk ömrünü geçirmesini takdir etmek gerekiyor. Bu 16 senede hiçbir kupa kazanamadı oyuncu ve milli takım formasını sadece 8 defa giydi. Acaba daha fazla forma şansı alabilseydi, İngilizlerin her turnuvada başlarına musallat olan penaltılara çare olabilir miydi diye düşünmüyor değil insan.

2-Marco Bode (Werder Bremen): Doğduğu kentin takımı VfR Osterode'de futbola başladıktan sonra Otto Rehhagel tarafından keşfedildi Bode. Önce Werder Bremen amatör takımlarında forma giydi, 1989'da da A takımla maçlara çıkmaya başladı. 14 yıllık kariyerinde atttığı 101 gol onu kulüp tarihinin en skorer ismi yaptı. Ona da Bayern başta olmak üzere birçok teklif gelmesinde rağmen kulübünde kalmış ve bir efsane haline gelmiştir. Bode aynı zamanda kariyeri boyunca hiç kırmızı kart görmediği gibi sadece 10 sarı kartla 14 seneyi geçirmiştir. O Le Tissier'den biraz daha şanslıdır. Rehhagel yönetiminde 1991-92'de Avrupa Kupa Galipleri Kupası'nı kazanmış (çeyrek finalde Galatasaray'ı meşhur karlı maç sonunda elemişlerdir), 1992-93'te lig şampiyonluğu yaşamıştır.

3-Julen Guerrero (Athletic Bilbao): Bask bölgesinin takımlarında, kariyeri boyunca aynı takımda oynamış oyuncu sayısı daha fazla olabiliyor. Guerrero bunların içerisinde en önemlilerindendi. 8 yaşında girdi Athletic Bilbao altyapısına ve tam 24 yıl kulübe hizmet verdi. Onu ilk kez 18 yaşında iken Jupp Heynckes A takıma almıştı. 20 yaşında iken hem El Pais hem de Don Balon tarafından İspanya'da yılın futbolcusu seçildi.1997'de peşinde nerede ise bütün Avrupa vardı ama o tam 10 yıllık bir kontratın altına imza attı. Bu kulüp tarihi için bir rekordu ve kendisini gelmiş geçmiş en yüksek ücret alan oyuncu yaptı. Luis Fernandez'in gelişi ile daha az forma şansı bulmaya başladı. 2006'da futbolu bıraktığında toplam 372 maça çıkmış ve 101 gol atmıştı. Avrupa kupalarında attığı 2 golden birisi Fatih Akyel'in Galatasaray kariyerini baltalayan goldür. San Mames'in kahramanlarından birisi.

4-Paul McStay (Celtic): Artık soyadından mı feyz aldı bilmiyorum ("kalmak" anlamındaki "stay" kelimesi) ama 1981-97 yılları arasında tam 16 yıl aralıksız İskoç kulübünün formasını giydi. 3 İskoç şampiyonluğu kazandı ama şanssızlığı Rangers'ın İskoçya'yı darmadağın ettiği dönemde futbol oynamasıydı. Protestan kesimin takımı 1988-97 arasında üstüse 9 şampiyonluk kazandı. McStay'in 1997'deki son sezonunun ardından emekli olmasını takiben, Celtic şampiyon oldu ve Rangers'ın 10 kez üstüste şampiyon olup rekor kırmasını engelledi. McStay İskoç milli takımında da 76 kez forma giydi ve 9 gol kaydetti.

5-Jean-Luc Ettori & Claude Puel (Monaco): Neden bu 2 adamın ikisini birden bir maddeye sıkıştırdım. Bizim için hoş bir anıları var da ondan. 15 Mart 1989 tarihinde Prekazi, Köln'ün Müngersdorfer Stadyumu'nun Atlantik'e bakan tarafındaki kaleye Türk futbol tarihinin en meşhur füzesini gönderdiğinde Puel topu gözleriyle izlemiş, Ettori de ne olduğunu anlayana kadar topu ağlarda görmüştü. Bu 2 futbolcu kariyerleri boyunca Monaco'da oynadılar. Ettori 17 yıl, Puel 19 yıl. Puel 488 maça çıkarken Ettori 754 maçta kaleyi korudu. 2 futbolcu da 1981-82 ve 1987-88 Ligue 1 şampiyonluklarını yaşadılar. Bunlardan ikincisinin Avrupa macerasında Galatasaray'a tosladılar. Ettori 1991-92'de listenin 2 numarası Marco Bode'nin Bremen'inin kazandığı Avrupa Kupa Galipleri Kupası finalinde Monaco'nun kalesini koruyordu.



















6-Mahmoud El Khatib (Al Ahly): Hayatını Al Ahly'e adamış bir adam Mahmoud El Khatip. 16 yıl boyunca kulübe hizmet verdi. Unvanlarını sayıyorum. 11 kez Mısır şampiyonluğu, 6 Mısır Kupası, 2 Afrika Şampiyonlar Ligi Kupası, 2 Afrika Kupa Galipleri Kupası, 5 kez Mısır'da yılın oyuncusu, 1983'te Afrika'da Yılın Oyuncusu, Mısır tarihinin en iyi oyuncusu unvanı, 20. yüzyılda dünyanın en iyi Arap sporcusu. El Khatib tüm kariyeri boyunca 450'ye yakın golün altına imza koymuştur ki bunların ilk 3'ü Al Ahly formasıyla sahaya çıktığı ilk maçta gelmiştir. El Khatib 1972-73 sezonunda, Gerd Müller 36 gol atıp, Avrupa Altın Ayakkabısı'nı kazandığı sezon, takımı Mısır şampiyonu olurken 37 gol atmıştır. ve o zaman daha 18 yaşındadır.

7-Maurice Malpas (Dundee United): İskoç tarihinin en değerli oyuncularından birisi. 17 yaşında Dundee United kulübünün kapısından girdi ve futbolu 2000 yılında bırakana kadar ayrılmadı. Tam 19 yıl turunculara hizmet etti. Sakatlıklardan uzak duran bir futbolcu olması onun tam 617 maç ile kulüp tarihinin en fazla forma giyen oyuncusu olmasını sağladı. 1982-83 sezonunda takımı İskoç şampiyonu olurken (son maçta ezeli rakipleri Dundee'yi mağlup etmişlerdi) kadrodaydı. 5 sezon sonra UEFA Kupası finali oynayan takımda da defansın belkemiğiydi. Halen o şampiyonluk Dundee United'ın tarihindeki ilk ve tek şampiyonluğu. Malpas 1986'da Dünya Kupası'nda da forma giydi. En son Hibernian'da Terry Butcher'ın yardımcısıydı.

8-Dieter Eilts (Werder Bremen): Bir başka Bremen'li, bir başka Otto Rehhagel keşfi ve Marco Bode'nin kader arkadaşı. Bode 1988-2002 yılları arasında yeşil beyazlı formayı giyerken Eilts da 1985-2002 yılları arasında aynı formayı ıslattı. Onun Bode'den farkı 1987-88'deki şampiyonluğu da yaşamış olmasıydı. 390 kez sahaya çıktı ve 31 kez de Alman milli takımının formasını giydi. 1996'da Avrupa Şampiyonu olan Alman takımının en önemli oyuncularından bir tanesiydi. Bremen'in Alman futboluna damga vurduğu yılların yarattığı efsanelerden.

9-Giannis Goumas (Panathinaikos): 17 yaşında Panathinaikos'un altyapısına girdi Goumas. 2009'da futbolu bıraktığında 34 yaşındaydı. Kulübün sürekli oynayan oyuncusu olamadı belki ama 277 maça çıkmayı başardı. Özellikle 2003-04 sezonunda Olympiakos ile oynanan ve şampiyonluğu doğrudan ilgilendiren maçta takımı maçı 2-1 mağlup götürürken attığı gol maça beraberliği getirmiş ve PAO o sezon 2 puan farkla şampiyonluğu kazanmıştı. 3 Yunan Ligi 3 de Yunanistan Kupası şampiyonluğu yaşadı. Sahaya hiç çıkmamasına rağmen Euro 2004'te kupayı kaldıran Otto Rehhagel'in kadrosunda bulunuyordu. 45 kez milli formayı giydi.

10-Michael Zorc (Borussia Dortmund): En sona bıraktım ama işte "one man club" terimini ondan daha iyi yerine getiren bir oyuncu var mı bilmiyorum. Dortmund'da doğdu, Dortmund'da büyüdü, 16 yaşında Dortmund'da futbol oynamaya başladı, 1981'de profesyonel takıma geçti, 17 sene forma giydi, 1998'de emekli olduktan sonra Spor Direktörü olarak çalışmaya başladı, bugün hala Dortmund'da yaşıyor. 48 yaşında. Bir adam hayatını nasıl bir kulübe adar onun kanıtı. Futbolcu iken 2 lig, 1 Şampiyonlar Ligi ve 1 Kıtalararası Kupa şampiyonluğu gördü. 1997'de Kıtalararası Kupa'da takımı Cruzeiro'yu 2-0 mağlup ederken ilk golün altına imzasını koymuştu ve o sırada 35 yaşındaydı. Teknik ekipteyken 2 şampiyonluk daha yaşadı. Önünde sadece eğilinmesi gereken bir adam.

2 yorum:

varol döken dedi ki...

Bana özel mi yazdın bunu:)

tunchay dedi ki...

müjdat nerde