3 Şubat 2009 Salı

TÜRK FUTBOLUNUN 20 NEFRET MERKEZİ
























Öncelikle şunu söyleyeyim 48 tane yoruma katkı yapan herkese çok teşekkürler. Hele üşenmeyip 20 tane maddeyi tek tek sıralayan arkadaşlara ayrıca teşekkürler. Ha tabi 48 yorum demek bunların derlenmesinin ne kadar zor olduğu anlamına geliyor. 48 yorum, her yorumda en az 10 tane nefret edilen şey olduğu düşünülürse 500'e yakın seçenek demek ki bunları 20 sayısına indirmek oldukça zor. O yüzden atladığımız şeyler olursa affola. Öte yandan "futbolumuzda ne çok nefret edilen şey varmış" diye de içimden geçirmiyor değilim. Flyby "sevdiğimiz şey var mı ki Türk futbolunda" diye yorum göndermiş. Hafiften mübalağa yapmış tabi ama ortaya çıkan rakama bakıldığında hak vermemek elde değil. Tabi itiraf edelim Türk insanı olarak şikayet etmek çok sevdiğimiz bir spor. Aynı şekilde futbolumuzda takdir ettiğimiz yönlerle ilgili bir fikir tartışması yapsak bu kadar şey çıkaramayız çok net. Ama bu dünya üzerinde genel geçer bir durum. Her zaman kötüyü, kusuru bulmak, takdir etmekten daha kolaydır. Bunu da göz önünde bulundurmak lazım. Aşağıdaki listede bir sıralama yok. Herkesin en fazla şikayet ettiği 20 adet kusurumuzu derledik. Ufak da kendi yorumumuzu ekleyerek veriyoruz. Tekrar üstüne basa basa belirteyim bu liste "biri bana anlatsın" köşesine gelen yorumların bir sonucudur, blog kadrosunun şahsi seçimleri değildir.

1-Maç yayınlarındaki reklamlar: Yorumların nerede ise yarısında vardı bu şikayet. Maç yayınlarına tecavüz eden bir durum bu. Eskiden sadece alttan gelirdi. Şimdi hem alttan hem soldan geliyor. Yakında yukarıyla birleşecekler ve 2-3 sene sonra ekran dikdörtgen şeklinde küçülecek, boyut değiştiriyoruz sanacağız.

2-Gece maçları: "En son ne zaman izlediğimi hatırlamıyorum Şükrü Saraçoğlu Stadyumunda" denmiş bir yorumda. Gece maçları yayıncılık politikasının bir sonucu maalesef. İlaveten halen Türkiye'de nüfusun önemli bölümünün cumartesi günü çalışıyor olması da önemli bir sorun. Bütün maçları pazar gününe almak da mümkün değil. Ama ne yapalım istiyoruz işte.

3-İlker Yasin: Neuchatel, Monaco, Manchester United zaferlerini anlatmış bir adamın bu derece nefret edilen bir şahısa dönüşmesi düşündürücü. E tabi sen "Henry 8 yıl Ajax'ta top oynadı" dersen tepeden girersin bu listeye.

4-Futbolcu röportajları: Geçen hafta biraz değinmiştik buna. Türk futbolcusunun maç öncesi ve sonu röportajlarında klullandığı kelime sayısı maalesef 10 ile sınırlı. Hakem, hakkımızdı, puan, önümüzdeki maçlar.....Özeti budur.

5-Altyapı yetersizliği: Türk futbolunda bir türlü düzene oturtulamayan bir kusur bu. Tabi bu kusur genelde 3 büyük kulübümüzden kaynaklanıyor. Son 10 yılda kendi içlerinden çıkartıp Türk futboluna sundukları kaç tane adam var? Peki Şu an milli takımda oynayan kaç oyuncu 3 büyüğün altyapısından oraya geldiler? Bu sorunumuz önümüzdeki yıllarda da devam edecek.

6-Sabri Sarıoğlu: Öncelikle bu madde bana bir şeyi belirtme şansı verdi. Bu blogda en çok takıldığım oyuncudur. Ama Sabri'yi severim belirteyim. Benimkisi "sever de döver de" meselesi. Yoksa Sabri'nin futbolculuk ruhu ve oyuna kendini verişine zerre lafım yok. Ama üçlüler, hindiler, hakeme itirazlar derken çok kişinin tepkisini çekiyor.

7-Transfer politikaları: Her sezon sil baştan takımlar ve sokağa saçılan milyonlar. Bu sirkülasyon ücretlerin de durup dururken yükselmesine sebep oluyor. Yerli oyuncuların ücretlerindeki inanılmz yükselme gözü dışarıya çeviriyor, orada da bir sınırlama var. Kulüplerimiz hala transfer denen şeyin ekonomik bir tarafı olduğunu öğrenemediler.

8-Stadyumlar: İngilizler zırt pırt stadyum yenilemelerinden şikayetçi biz ise stadyumlarımızın halinden. Kayseri'nin hamlesine zavallı bizler ağzımızın suyu akarak bakıyoruz. Kaç nesil turnikelerde ve stad yollarında telef oldu ben sayısını unuttum. Maça adam dövmeye gelen emniyet güçlerinin katkısını da bir kenara bırakmamak lazım. Pazar günü "ben maça gidiyorum" diye evden çıkanın arkasından su dökmek lazım artık.

9-Hıncal Uluç: Hıncal Uluç'un şöyle bir takıntısı var. Eskiye özlem duyuyor ve futbolu artık herkesin kendisi gibi yorumlayabildiğinden şikayetçi. Eskiden herkes onun ağzının içine bakardı, artık bir tıka basıp her şeye ulaşabiliyorlar. Maradona'nın, Pele'nin futbolunu, Sampras'ın, Becker'in tenisini, Carl Lewis'in sprintini yüceltip duruyor. Ona göre Euro 2000 Hollanda-İtalya maçı sıkıcı, Federer tenisçi değil, Usain Bolt testlerde çıkmayan dopingin 100 metrecisi. Ama işler böyle değil.





















10-Belediye takımları: Anlatmaya gerek yok sanırım. Çok yakında kişi başına düşen milli gelir rakamından daha fazla belediye takımı olacak. Gorky bir kaç ay önce dikkati çekmişti.

11-Yıldırım Demirören'li Beşiktaş yönetimi: Hem Beşiktaşlılar hem de diğer takım taraftarları bu oluşumdan fena halde sıkılmış durumdalar. "Yıldırım Demirören'li" kısmını özellikle belirttim. Zira bu kulüp geçmişte Süleyman Seba gibi bir ismi çıkarmış yönetimlerin kontrolündeydi. Ülkenin bu kadar fazla negatif enerisini çeken bir ekibin görevdeki ısrarcılığı ilginç bir vaka.

12-Türk hakemliği: Çok eleştirilmesine rağmen yorumlarına hala çok önem verdiğim Ömer Üründül pazar akşamı Cüneyt Çakır için "onun kadar futbolcunun yanlışını bulayım ki bak kural budur sen de aykırı davrandın diye kart göstereyim çabasında olan bir hakem görmedim" dedi. Hakemlerimizin sourunu burada. Kuralları gözümüze sokanlar ve kuralları tamamen çiğneyenler. Avrupa Şampiyonası'nda son maç yöneten hakemimiz şu an şovmen statüsüne geçti biz hala aynı yerdeyiz.

13-Bilet fiyatları: Bu blogda kaç kere ele aldık ben sayısını unuttum. Avrupa'nın en pahalı kombine ve bilet fiyatları listesinde ilk üçteyiz. Aynı listede hem pahalı kombine bilet fiyatı hem de stadyumların kötü şartları varsa bu işte çifte güdüklük var demektir.

14-Asparagas haberciliği: Türk spor medyasının evrimini şu şekilde verebiliriz basitçe. Spor gazeteciliği ----->Futbol gazeteciliği------> 3 büyük haberciliği-------> Transfer haberciliği --------> Asparagas habercilik ----------->..................... sonraki aşama ne olur bilemiyorum.

15-Fatih Terim: Ülke tarihinin en başarılı teknik adamının nefret listesinde olmasını yadırgamamak lazım. Jose Mourinho'nun kariyeri de ondan nefret eden adam sayısı da Fatih Terim'i katlar. Böyle bir meyve veren ağacın taşlanması alışkanlığı var. Ha itiraf edeyim o ağaç bazen çok çürük meyve veriyor.

16-Diego Lugano ve kabilesi: Demek istediğim futbolcu itirazları elbet. Mondragon, Lugano, Zago bu adamlar nasıl kendilerine 90 metre uzaklıktaki hadiseye depar atarak koşup müdahale ederler hep düşünürüm. Ben o mesafeyi hakeme itiraz için koşmaya resmen üşenirim. Üşenmezsem de enerjimi maça saklarım. Bu ne azimdir çözemedim. Ha bu arada şahsi fikrim Lugano'yu bir futbolcu olarak çok severim. Roy Keane familyasındandır.

17-Yöneticilerin basın açıklamaları: Periyodik olarak her kulüp yöneticisi kendi kulüpleri üzerinde oyunlar oynandığını açıklarlar. Monopoly gibi mübarek. Sırası gelen hapse giriyor. Bir de basın toplantısı yaptın mı yanına 3 yönetici alıp tamamdır. Hele bir de tepegözün varsa...of of of...bkz. 11 numara.

18-Nöbetçi teknik direktörler: Bir şey itiraf edeyim, az önce oturup saydım 9 tane takımın teknik direktörünü ezbere biliyorum. 4 büyüklerin hocaları, Tolunay Kafkas, Bülent Uygun, Aykut Kocaman, Abdullah Avcı, Nurullah Sağlam. Kimse yerinde durmuyor ki? Bu adamlar üçüncü sefer imza attıkları takımlarda ilk antrenmana çıktıklarında ne diyorlar acaba. Eveeeeet bir programımızda daha birlikteyiz.....

19-+'lıYabancı sınırlaması: 6+2, 5+1, 3+1....Bu "+" nedir allahaşkına. Bir adamı alırsanız oynar bu kadar basit. İlla yedekte duracak diye bir anlayış var mı allah aşkına. Dersiniz ki "istediğin kadar yabancı al 18 kişilik kadroda 4 tane bulunacak" onu anlarım. Ama ilk onbir sınırlaması nasıl bir mantık. Mevkileri de sınırlayın bari. Defans 2+1, orta saha 3+1, forvet 1+1....

20-Polis: Bu madde bana ait. Listeyi yaptım. Bir şeyler eksikti ve farkettiğimde çok şaşırdım. Aşağı yukarı 600 madde içerisinde tek bir kişi emniyet güçlerini yazmamıştı. Her maç öncesi ve sonrası maç gününü zehir eden aktörlerin başında gelir Türk polisi. Haksız yere sadece keyifleri için coplarını indirdikleri adamları yan yana dizip sefere çıksak Çin Seddi'nin ancak tozu bulunur. Üstünkörü "ACAB" çığırtkanlığında değiliz, işini laykıyla yapanlar vardır mutlaka, ama kusura bakmayın "MCAB" (M=most).


Mansiyon ödülü: Rufio yorum yazmış sadece 2 kelime. "Hagi'siz Futbol"................boğazım düğümleniyor yazarken........Ustayı çok özledim itiraf edeyim.

17 yorum:

sekerse tehlike dedi ki...

sizde maalesef polis takıntısı mevcut ama efendi gibi girerseniz hiç bir şey olmuyor bende her hafta maçlara giden birsi olarak bir cop dahi yemedim. Ayrıca cop atan polisler kendi kafasına göre değil amirlerin müdürlerin emrine göre görev yapıyorlar bundan bu kadar bi haber olmayın lütfenç Bu blogu binlerce kişi okurken böle şeyler gereksiz.
Diğer maddeler süper olmuş o ayrı tabi...

darkhorse dedi ki...

eski hakemlerin akşam tv'lerde ahkam kesmesi futbolumuzun can sıkıcı unsurlarından bence.Bir de maçları Emre Tilev & Sabri Ugan ikilisinden biri anlattığında illet oluyorum.Futbolcu isimlerini söyleyişlerinden tutun maçın en kilit anlarında gereksiz bilgiler verip bayıyorlar resmen:) tv' ye kafa atasım geliyo bazen heheh

Flying Dutchman dedi ki...

@sekerse tehlike

ömrümde aynen sizin gibi sayısız maça gittim. Sayısız maça giden ve bu maçlara sadece sahadaki futbolu izlemek için giden, kavgayla gürültü ile işi olmayan nice de dostum vardır. Gördüklerimi, yaşadıklarımı biliyorum. Yanlış bir intiba bıraktım sanırım, ben ömrümde sadece 1 kez polis copuna maruz kaldım. Sebebi Ali Sami Yen Stadı'nın kapalı tribün kuyruğunda dururken sol ayağımı asfalta basmamdı. Ne kadar haklı bir sebeptir size bırakıyorum. Kaldı ki hadise sadece benimle ilgili değil, dediğim gibi gözümün önünde gelişen olaylar var. Hiç maç kuyruğunda sakin sakin dururken "memur bey sıra ikili üçlü olmaya başladı iki tarafa şuradaki demirleri yerleştirseniz" lafından başka hiçbir şey ağzından çıkmayan adamın 5 polis tarafından ekip otobüsüne alıp dövüldüğünü gördünüz mü? Ya da tribün kuyruğunda polisin dayak attığı taraftara, otoyol köprüsünün üzerinden ayran içerek ve gülerek bakan polis grubunu. Yaşadığım onlarca örnekten sadece 2 tanesidir bu. Görmediyseniz çok şanslısınız ve umarım görmezsiniz ömrünüz boyunca da....hoş görüntüler değil çünkü

Ayrıca o şiddete başvurma eğiliminin şahsın keyfiyetine bağlı olduğunun da arkasındayım ama varsayalım ki bir emir sonucudur. Bu daha acı. Bireysel bir eylem olsa şahsa verebiliriz ama ortada bir emirin olması demek toplu bir şiddet emrinin varolması demektir.


sağolun görüşleriniz için

Gorky dedi ki...

@ sekerse tehlike

yıllardır en az herkes kadar efendi gibi maça giderim, 1 yada 2 kez cop yemişliğim vardır. Ama bu kadar az olması benim kaçıp kurtulmam sayesinde olmuştur, 5-6 saatlik yorucu bir maç sonrası staddan rıhtım'a kadar polis zoruyla koşturulmak da en az cop kadar kötü muamele sayılır. Yemeğini yiyen adama tokat atmak ve yerde acı içinde kıvrınan insanın suratına tekme atmak da amirlerin emriyle oluyorsa bayağı bihabermişiz biz durumdan. Neyse dağıtmayalım, sana katılmıyorum..

Temur dedi ki...

Cihan haspolatlı unutulmuş galiba:)

zenmaster dedi ki...

sinan engin'in listeye girmemesi çok enteresan. ne çok seveni varmış(!)

varol döken dedi ki...

94 ya da 95 yılındaki fenerbahçe-ülker (o zaman fenerbahçe ülker gibi abidik bir oluşum yoktu) final serisinin son maçını ülker almış ve 4-2 ile şampiyon olmuştu... önce fenerbahçeli ama sonra basketbolsever olarak ülker'in kupayı kaldırma anını izlemek ve alkışlamak istedim... ta ki "yürü ulan neyini izleyeceksin törenin" diye beni itip kakan polisin müdahalesine kadar...

basket maçlarına gitmiyorum artık, polisle birebir muhatap kalacağım hiçbir yere gitmiyorum, genellemek de istemiyorum ama insan gibi polis bulmak, buzullarda aslan, afrika savanlarında penguen bulmak kadar zor... kimse de kimseyi kandırmasın artık bu konuda!

CaRtMaNtR dedi ki...

Listeye bakınca pek çok maddeyi benimde yazdığımı fark ettim. Sanırım genel oalrak futbol izleyicisinin rahatsız olduğu belli başlı konuların ortak olduğunu söylemek zor değil. Belki bunlara rant için ortaya çıkarılan tribün terörü ve maçlar dışında diğer her türlü toplu harekete müdahelede de orantısız güç kullanmayı adet haline getiren emniyet görevlilerinide ekleyince gayet kapsamlı bir liste oluşuyor.

Ama asıl ilginç olan burda herhangibir toplum hareketi yada aşırı bir reklam yapılmadan "bence" oldukça sağlam ve tutarlı sonuçları olan böyle bir çalışma yapılabiliyor ve belli başlı problemlerin adı konabiliyorken. Görevi bunları çözmek olan federasyon ve devlet kurumları yetkililerinin çuvalla parayı sokağa dökerek yaptığı "sözde bilimsel" çalışmalarla ortaya ne sorunları nede o sorunlara yapıcı çözümler koyamamasıdır.

Futbolu yönetenler hatta futbolu geçtim Ülkemizin sporunu yöneten tüm üst düzey yöneticiler genel olarak koltuklarını korumak adına popülist yaklaşımlar ile sorunlar karşısında 3 maymunu oynamasa, yıllardır oluşturulamayan spor kültürü anlayışını özellikle gençlerde oturtmak için programlar ve kampanyalar düzenlese ve sporu spor için, eğlence için, mantıklı sınırlar içinde rekabet etmek için yapmak gerektiğinin bilincine varabilecek sporcular ve kulüp yöneticilerini öne çıkarabilecek ortam yaratılsa belki bu gün olmasada ilerde rakibini yenip şampiyon olduğunda onu teselli edebilen, basın mensuplarını arayıp ana avrat gider yapmayan, cemtilmenliğin fair-play ile eş anlamlı olduğunu bilip centilmenlik kelimesini hem açıklamalarında vurgulayan hemde yaptığı hareketlerle gösteren spor adamlarınsa sahip olabilirz.

Biraz uzun oldu kusura bakmayın :D

bahtiyar dedi ki...

son madde için teşekkür ederim bende unutmuşum. stada gelenlere yapılan hayvan muamelesinin son halkasında da polisler var, sanki insan değil karşısındaki. ama işte bu bilet fiyatlarını üstüne de stadların fiziksel zorluklarını kabul eden adamlar herhalde polis dayağını yada kötü muamelesini normal karşılıyor.

Adsız dedi ki...

mehmet topuz,ragıp ve tolunay kafkas'ı unutmuşsunuz.zira bu üçlü yüzünden kayserispor maçlarında bi seyirme geliyor bana.arkadaşlar psikopatlığın boyutunu artık öyle abarttılar ki kendilerine gol atan adamalara çift dalmakta,çizgiden elle çıkardıkları topa itiraz etmekte bi sakınca görmüyolar.galiba topuz'u fenerbahçe'de gördüğüm gün herhalde hayatta en son yaşamak istediğim gün olur.

Sencer Yücel dedi ki...

trt dönemi reklamları hatırladıkça şimdikiler şeker gibi geliyor. abartısız her duraklama anında maçı bölen reklam kuşakları gördü bu gözler.

polislere gelince, hesapta güvenlik için staddalar ama bir problem anında yanlarına gidilecek son mercidir bence.

karalamaca dedi ki...

Kendi nacizane fikirlerimi belirtmiştim geçen hafta ve bu haftayı merakla bekledim..Arkadaşların neleri yazacağını.Öncelikle inanılmaz mutlu oldum çünkü, kimse polisten şikayetçi değildi ve sonra üzüldüm, sadece ayağını asfalta koyduğunu ve bu yüzden jop yediğinizi ekleyip polisi de bu listeye dahil etmenize...Blog sizin ve biz sadece okuyup yorum yapabiliriz...Hiçbir maçı kaçırmamak ya da her türlü takımın maçına gitmekse mesele çok şükür eksiğimiz yok, aksine fazlamız mevcut,polis çocuğu olarak olayların 2 tarafına da yakın olarak...Bir polisin, maçtan önce çocuğununa yalvardığına şahit oldum ben,Olum bu adamlar psikopat,birbirlerini doğrarlar,ara da kalırsın diyerek ve maç akşamı polis kafasında sargı beziyle eve gelir..Akşam tv de görür babasını çocuk,Bir taraftarı kucaklaşmış, rakibin eline düşmesini önlerken...Polis vurmak istemez hatta polis o maça gelip bekçilik etmek de istemez...Bırakıcan bunları birbirini s.kip öldürseünler der polis..Umrunda olmaz hiç bir tribün...Ama adam gibi de maç izlemez hiç bir tribün..Sizin elinize düşen rakipleri nasıl dövdüğünüzü okuduk blogda bolca..Polis vururken bilir, vurduğu adamın bir çocuk bir baba bir dayı bir amca olduğunu ve üzülür..Mecbur kalmasa bırak vurmayı, maça bile gelmez ama siz, ya da biz, rakibe dalarken büyük bir hınçla hiç aklımıza gelmez isan olduğu karşıdakinin, ama dayak yemeye başlarsak hunharca,polisi arar gözler, bir umutla...

Vdt dedi ki...

aziz yildirim'in olmadigi bir liste kesinlikle gercekci olamaz bence.

sekerse tehlike dedi ki...

@flyingdutchman
http://njoysoccer.blogspot.com/2009/02/polis.html

Kartal Bafiler dedi ki...

Yıldırım Demirören'li Beşiktaş yönetimi'nin olduğu listeye mantık çerçevesinde Aziz Yıldırım'lı Fenerbahçe yönetiminin kafadan girmesi gerekirdi.

Ben İki Yıldırımı da sevmem orası ayrı.

Unknown dedi ki...

@sekerse tehlike
herkes rolunun gereğini yapmalı. polis polisliğini yapacak, taraftar taraftarlığını. bunu insan gibi mi yaparlar yoksa kendileri gibi mi orası kişilerin gelişmişlik seviyesiyle ilgili. ama polisten daha fazla fazla şey beklenir çünkü adam polistir bazı özelliklere sahip olma zorunluluğu vardır.

Noktalı Virgül dedi ki...

http://commathespotted.blogspot.com/2009/02/ingiliz-futbolundaki-en-kotu-50-sey.html

İngilizlerin şikayet ettiği 50 şeye ve bizim şikayet ettiklerimize bakınca bu listeyi hazırlayan adama kafa atasım geliyor.