Geçenlerde dergilerden birisini karıştırırken Ahab isminde bir grup gördüm. Yaptıkları müziğin türü Progessive Funeral Doom. Yani Progresif Cenaze Doom Metal. Korktum dinlemeye, öğle namazından sonra Amersfoort merkez Camii'nden cenazemiz kalkar diye. Nasıl bir türdür bilmiyorum. İnsanı karamsarlığa, bunalıma özellikle sürüklemek amacıyla yapılmış müzik türlerinden hazzetmiyorum. Ben o havayı kendim sezmeliyim melodilerden. Serinin bir önceki maddelerinde incelediğimiz
Marillion ve
Dire Straits buna çok net iki örnektir misal. Mark Knopfler belki On Every Street'i elinde fotoğrafıyla sokaklarda aradığı sevgilisi için yazmıştır ama o şarkının her yerinden melankoli ve buğu yükselir. Serinin bu maddesinde de bu yönde 2 ismi inceleyeceğiz.
İlki Norveç'ten çıkan müzisyenlerin arasında en ilginç kişiliklerden bir tanesi.
Andrea Haugen. Haugen sadece bir müzisyen değil aynı zamanda bir yazar. Haugen kariyeri boyunca iki projede yer aldı. İkisi de kendi oluşturduğu projeler.
Nebelhexe ve Hagalaz' Runedance. Biz özellikle ikincisini inceleyeceğiz. Hagalaz' Runedance Haugen'in, sonuncusu 2002'de olmak üzere toplam 4 albüm çıkardığı projesi. Albümler Haugen'in güçlü sesinin öne çıktığı, Kelt müziği ezgilerinin sonuna kadar hissedildiği, İskoç tepelerinde gezintiye çıkmış hissi veren eserler. Özellikle 1998 çıkışlı "The Winds that Sang of Midgard’s Fate" ve 2002 çıkışlı "
Frigga's Web" bu özelliklerin doruğa çıktığı albümler. Kafanızda bir imaj oluşması açısından Loreena McKennit albümlerinin, biraz daha melankolik, atmosferik hale gelmiş melodilerinin daha kırılgan ama güçlü bir sesle birleşimi şeklinde tanımlayabilirim. Haugen albümlerinin tümünü Kuzey Avrupa'nın Pagan öğretisine dayandırarak oluşturmuş. İlginç olan Haugen 2002'deki son albümden sonraaslında kafasındakilerin bu albümdekilerden daha karanlık olduğunu açıklayıp Nebelhexe isimli projesine start verdi. Hatta korku filmi senaryolarına da imza atması aynı paraleldeki işlerindendir.
Nebelhexe ise onun daha popüler taraf kaydığı bir proje. İlginç olan, aslında kafasındakilerin daah karanlık olduğunu iddia etmesine rağmen Nebelhexe albümlerinin çok net biçimde Tori Amos izlerini taşıması. Karanlıktan ziyade bir tür "psycho circus" durumu var, özellikle son albüm Dead Waters'da.
İkinci inceleyeceğimiz isim ise
Of The Wand and Moon. O da Danimarkalı müzisyen
Kim Larsen'in projesi. Doom metalin, neo-folk ezgileriyle karıştırılması sonucu ortaya çıkan bir proje. Yine Pagan felsefesinin öne çıktığı ve atmosferik havanın sonuna kadar hissedildiği bir eser. Yalnız burada karamsar hava daha da baskın. Larsen'in "Emptiness, Emptiness, Emptiness" isminde bir LP'si var örneğin. Bu LP'de Lost In Emptiness isminde bir şarkı mevcut. Kafanızda oluşmuştur şekil, evde bir bunalım havası. Albümlerin tümünde en baskın enstrüman Kim Larsen'in klasik gitarı. Buna ilaveten de keman ve klavye tınıları sık sık göze çarpıyor. Özellikle ilk albüm "Nighttime Nightrhymes" edinilesi.
Lost In Emptiness'ın canlı kaydı için buradan buyurun.
Sisteki Melodiler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder