2 Aralık 2010 Perşembe

DEZENFORMASYON KULÜBÜ






















Noam Chomsky'nin 62 sayfalık Medya Denetimi kitabı, medyayı elinde kontrol edenlerin düşünceyi nasıl yönlendirebildikleri ve halkın bilgi alma kanallarına hükmedip, "gerçeklerle" nasıl oynayabildiklerini görecek kadar insanların ufkunu geliştirmelerine yardımcı olur. Günümz toplumlarnda medya denetimi yasama-yürütme-yargı kuvvetlerinin tümünün üstünde, adeta onların meşruiyetini halka kabul ettirmek amacıyla kullanılan bir silahtır. Bunu dünyada en yaygın kullanan ülkelerden birisi olan ABD vatandaşı Chomsky, adeta kendi içine bakarak mükemmel yargılar öne sürmüştür. İnandırmak ve bu inandırmanın eşliğinde, inanılmış gerçekler üzerine politika kurmak ABD hükümetinin ufak bir sağlık politikasından, büyük savunma bütçelerine ve hatta savaş ilanlarına kadar halkın gözünde "başka çaresi kalmadığını" göstermek için çok sıkça kullandığı bir yol. Bu yolu, ABD'nin kurnazlığını gören hemn hemen her ülke tarih boyunca kullandılar. Kuzey Kore'de bunun diğer ucu kullanılıyor biliyorsunuz. İnsanlar dünyada olup bitenlerden habersiz şekilde Kim Jong-Il'in manipüle ettiği gerçekleri görüp, parti yönetiminin politikasına göre düşünüyor. Bunu Türkiye'deki bürokratlar da özellikle son 10 yılda artarak kullanmaya başladı.

Galatasaray'ın Elano Blumer'in satışı ile ilgili resmi internet sitesine koyduğu basın açıklaması şöyleydi:

Galatasaray Profesyonel Futbol Takımı oyuncumuz Elano Blumer'in avro 2.900.000 bedelle SANTOS FC'ye transfer olması konusunda anlaşmaya varılmıştır. Oyuncu 31 Aralık 2012'ye kadar başka bir takıma daha yüksek bir bedelle transfer olduğu taktirde elde edilen karın %50'si de şirketimize ödenecektir. Oyuncu aşağıda belirtilen alacaklarından vazgeçmistir:

2010-2011 sezonuyla ilgili olarak tahakkuk etmiş: 1.558.364 Euro 12.000 ABD Doları 2010-11 sezonu sonuna kadar tahakkuk edecek: 1.200.000 Euro İleriki sezonlarda tahakkuk edecek toplam: 6.200.000 Euro Menajer alacağı: 200.000 Euro olmak üzere şirketimizin toplam taahhüdü 9.158.364 Euro ve 12.000 ABD Doları kadar azalmıştır.

Elano Blumer’e bugüne kadar Galatasaray’a vermiş olduğu hizmetlerinden dolayı teşekkür eder ve bundan sonraki futbol yaşamında başarılar dileriz.
Galatasaray Sportif AŞ.

Medya denetimi ve bilgi akışında, kelimelerle oynayarak yapılan manipülasyonun çok güzel bir örneğini verdi Galatasaray yöneticileri. Buna göre Galatasaray 7-10 milyon arasında speküle edilen bir bonservis bedeli ile transfer ettiği Elano'yu, aşağı yukarı hiç yararlanamadan 2.9 milyon euroya satmıştı. Bu net bir zarar demektir. Elbette bu iddiaya karşılık Elano'ya ödenen bonservis bedelinin peşin ödenmediği ve taksitler halinde olduğu savunması yapılacaktır ama bu, kasaya girecek 2.9 milyonun da taksitle olabileceği ihtimali ile birlikte düşünülmeli. Şimdi bu basın açıklamasının üzerinden gidelim.

Elano'nun 29 yaşında olduğu ve Brezilya Ligi'ne döndüğü düşünülürse kariyerinin bundan sonraki bölümünde 3 milyon euro veya daha fazla bir bedelle transfer yapması oldukça zor görünüyor. Kaldı ki Galatasaray, bu bedelle transfer halinde, kârın % 50'sini elde etme şansına sahip. Yani kulübün alacağı 2.9 milyon euronun Elano'nun satışından elde edilen zararı karşılamak için Brezilyalının yaşına göre olağanüstü bir bedelle transfer yapması gerekiyor. Yani bu % 50 kâr maddesinin Galatasaray'a nerede ise hiçbir kazanç sağlamayacağı basitçe anlaşılıyor.

Bu tür oyuncuları 1 sene sonunda zarar ederek elden çıkarıyorsanız, bu kadar kısa süre içerisinde ya verim alamamışsınız, ya da karşılıklı sorunlar sebebiyle futbolcu ile bağların koparılmasını nihayete erdiriyorsunuz demektir. Elano Galatasaray'a hiçbir fayda sağlayamadan aşağı yukarı 3-4 milyon euroluk bir zarara sebep oldu sonuç olarak.

Resmi sitedeki açıklama Elano'nun ileriki yıllardaki alacaklarından bahsediyor kazanç sağladıklarını açıklamak için. Türk basını bu habere "Galatasaray'ın Elano'nun satışıyla kurtulduğu büyük yük" olarak atladı, ama ortada çok komik veriler vardı. Bir oyuncuyu sattıysanız, ona o an ödediğiniz maaştan kurtulmuş olursunuz ama gelecekte alacağı maaşı da ödemeyecek olmanız sizin kâr ettiğinizi göstermez. Bu mantıkla, yeni transfer ettiğiniz bir oyuncunun bonservis bedeline, örneğin anlaşma 4 yıllıksa, 4 yıl boyunca alacağı ücretleri ekleyip kasaya zarar olarak yazmak grekir. Ya da Galatasaray, oyuncu satışlarında, ileriki yıllardaki futbolcu alacaklarını kâr olarak yazıyorsa, sonu rezalate bağlanan Ribery'e de ödemekten kurtulduğumuz gelecekteki maaşları kazanç olarak yazabilir. Bu verilerin ne kadar komik bir sonuca ulaşmak için verilmiş beyhude rakamlar olduğunun anlaşılması açısından uç bir örnek tabii.

Yazıyı çok uzatmadan şu Adnan Polat ve Adnan Sezgin bağlamındaki görev-sorumluluk ilişkisine bağlamak istiyorum. Önce sizi paslayacağım yazı, blog arşisivnden CEO yazısı. O yazıda bir kulübün yönetiminde, CEO pozisyonunun olmasının şart olmadığını ve hatta başarıya giden formülün içinde gerektiğinde hiç yer almadığının altını çizmiştik. Adnan Sezgin pozisyonu gereği bu makama en yakın kişi. Peki son 6 ay içinde kendisini ekranlarda, basının önünde kaç kez gördünüz. Kendisini gördüğümüz anlar, maçlar sırasında tribünde kameraya yakalandığı anlar. Dün Adnan Polat'ın Lig Tv'yle yaptığı görüşmeyi, eğer Adnan Sezgin tipinde bir adamınız varsa onun yapması gerekir. Bir kulüp başkanı, zaten normal olmadığı üzere, bu tür periyodik açıklamalarla kulüp politikası hakkında bilgi verecekse, o halde Adnan Sezgin'in orada bulunmasının bir anlamı yok. Zaten dikkat ederseniz, Rijkaard'ın görevden alınış döneminde basın açıklamaları genelde Sezgin'den değil 2. Başkan Mehmet Helvacı'dan geliyordu.

Galatasaray acaip bir yönetim tarzı ve görev tanımları içerisinde, çağın gerisinde kalmış bir anlayışla yönetilmeye devm ediyor. Bunun yanına bir de yazının ilk bölümünde ele aldığımız dezenformasyonu eklediler. Bu tarzın bizi nereye götüreceğini yazdığımız 2 yazıya paslayarak bitireyim.

Adnan x2
Adnan x2 Part II

2 yorum:

alperensaylar dedi ki...

santoslu yöneticilerle konuşmak lazım iu %50 pay işini ben kıvıramıyorum mesela fm'de. ama adamlar maşallah 29 yaşındaki adam için bile yapabilmişler.

M.Hakan ERTÜRK dedi ki...

Galatasaray'ın yönetilemeyişini bir örnek üzerinden çok güzel açıklamışsın. Yaklaşık 20 gün önce Vatan gazetesinde Tayfun Bayındır imzalı bir haber vardı. Galatasaray içinde ne tür ayak oyunlarının nasıl küçük hesaplarla döndürüldüğüün bir ibret vesikası idi. Ben de kendi blogumda onu eleştiren bir yazı yazmıştım. Konu dönüp dolaşıp sonda söylediğine geliyor 'çağın gerisinde kalmış bir anlayış'
http://sporsakatliklari.blogspot.com