Bizim iş yerindeki David, bir Real Madrid taraftarıydı ve Tenerife doğumluydu. Şimdi başka bir firmaya geçti kulakları çınlasın "ömrümde bu Katalanlar kadar burnu havada, kendini beğenmiş, yaptıkları hatayı kabul etmeyen bir millet görmedim" derdi. Tenerife'li bir Real Madrid taraftarı olarak tabii ki kötü anıları vardı, babası 70'lerde Tenerife'de birkaç kez top oynamış sonra da köşeye çekilmiş. Zaten takım o sıralarda Tercera ve Segunda arasında gidip geliyor. Tabii bunlar iyi anılar. Kötü anıları ise az sonra aşağıda anlatacağımız, 1991-92 ve 1992-93 sezonları. Neden? Çünkü bu sezonların her ikisinde de taraftarı olduğu Real Madrid son haftaya lider girmiştir, her ikisinde de Tenerife deplasmanına gitmiştir ve her ikisinin de sonu aynı olmuştur. Aslında biraz spoiler verdik ama ayrıntısı için serinin 4. halkasına buyurun. Hem de bu sefer "deja vu" sezonlarını anlatıyoruz.
1991-92 sezonu
1991-92 sezonunda Real Madrid son 5 sezonda şampiyon olmuş ve İspanya futbolunda "Quinta del Buitre" olarak bilinen (aşağıda), Real Madrid altyapısından gelme 5 oyuncunun önderliğinde (Miguel Pardeza 1986 yılında Real Zaragoza'ya transfer olmuştur ama bu 5 oyuncunun tümü 1990 Dünya Kupası'nda İspanya kadrosunda yer almıştır) ligin tozunu atmaktadır. Önce Luis Molowny ile bir şampiyonluk kazanılmış, ardından Hollandalı Leo Beenhakker arka arkaya 3 kez turu attırmış son olarak da John Benjamin Toshack kupayı kaldırmıştır.Ancak 1988 mayıs ayında göreve başlayan Barcelona efsanesi Johan Cruijff 1990-91 sezonunda bı gidişe dur der ve 10 puan farkla şampiyonluğu kazanır. O sezon aynı zamanda Alfredo di Stefano'nun, mart 1991'de kovulmasına ve yerine Radomir Antic'in getirilmesine yol açar. Bu girişten sonra hikayeye devam edelim.
Antic, bir önceki sezon mart ayında göreve geldiğinde takım 7.dir. İlk başlarda performans düzelmemiş ve takım 10.luğa kadar düşmüştür ama seri bir galibiyet zinciri ile ligi 3. sırada bitirirler ve UEFA Kupası vizesi alırlar. Antic 1991-92 sezonuna da çok iyi başlar. Takım yedinci haftada liderlik koltuğuna oturur (bu koltuğu 20 hafta boyunca tutacaklardır). 13 maçta 12 galibiyet alarak korkunç bir seriye imza atarlar. Berabere kaldıkları tek maç Bernabeu'daki Barcelona maçıdır (1-1). UEFA Kupası'nda da dolu dizgin giden takım çeyrek finale kadar yükselmiştir. Son şampiyon, Cruijff'un takımı ise bu sefer lige iyi başlayamamış ve üstüste mağlubiyetlerle 13 hafta sonunda Real'in 8 puan gerisine düşmüştür ki o zamanlar, galibiyete henüz 2 puanın verildiği zamanlardır. Antic devre arasına doğru tökezlese de (kalan 6 maçta 2'şer galibiyet, beraberlik ve mağlubiyet) lider girmeyi başarır. Üzerine bir de Robert Prosinecki ve Luis Enrique takıma katılır.
Ocak ayı gelip çattığında, 1985 yılında Real Madrid başkanı seçilen Ramon Mendoza büyük bir stratejik hata yapar. Yine onun başkanlığı döneminde takıma 3 şampiyonluk kazandıran, daha sonra da Hollanda'ya dönüp 1989-90 sezonunda Ajax ile Eredivisie şampiyonu olan Leo Beenhakker Sportif direktörlüğe getirilir. Birkaç hafta sonra da ocak ortasında Antic kovulur ve yerine Beenhakker getirilir. Yugoslav hoca görevi bıraktığında takım en yakın rakibinin 7 puan önünde liderdir.
1992 yılına Madrid çok kötü başlar ve 28 marta kadar 2 maç üstüste kazanamaz. Barcelona ise aynı dönemde oynadığı 12 maçta 8 galibiyet alarak farkı kapatmaya başlamıştır. 7 marttaki El Clasico rövanşı da ilk yarıdaki gibi 1-1 biter. Golleri 2 defansif kökenli oyuncu Ronald Koeman ve Fernando Hierro atar (Hierro o sezon Antic tarafından orta sahaya kaydırılmıştır) Bütün bunlara rağmen Real Madrid halen liderdir. İzleyen 7 maçta 5 galibiyet 2 beraberlik alırlar ve Barcelona ile farkı tekrar açarlar. Son 5 haftaya girilirken Real 49 puanla zirvededir ve Barcelona 45 puanla üçüncüdür. Bu 2 takımın arasında Atletico Madrid ikinci sırada bulunmaktadır. 2 puanlık sistemde kalan 5 haftada 4 puanlık fark büyük bir avantajdır.
9 mayısta Real Oviedo, kendi evinde Real Madrid'i 1-0 mağlup eder. Gheorghe Hagi'nin Madrid formasıyla 90 dakika forma giydiği bu maçta, golü Hagi'nin Romen milli takımından arkadaşı, Galatasaray'ın bir dönem uzun süre peşinde koştuğu Marius Lacatus, 89. da kaydeder. Aynı gün Barcelona, Cadiz deplasmanında Hristo Stoichkov ve Michael Laudrup'un golleriyle 2-0 kazanır ve puan farkını 2'ye indirir. 16 mayısta, Madrid derbisinde Real, bir ara 2-1 yenik duruma düştüğü maçı 3-2 kazanır ve Barcelona kendi evinde Mallorca'yı 3-0 ile geçip Beyaz Şimşekler'in ensesine yerleşir. Artık geriye sadece 3 maç kalmıştır.
20 Mayısta, Barcelona, Wembley'de, Sampdoria'yı Ronald Koeman'ın, 111. dakikadaki füzesiyle 1-0 mağlup eder ve Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazanır.
23 Mayısta Osasuna deplasmanına gider Real. Ender gelişen bir Osasuna atağında Larrainzar takımını 1-0 öne geçirir. Butragueno 86'da beraberliği ve liderlik koltuğunu kurtarır. Ancak Barcelona aynı gün Valladolid'i deplasmanda 6-0 mağlup etmiştir (Valladolid sezon sonunda küme düşecektir). Stoichkov, Nadal ve Koeman 2'şer gol atmıştır. Artık aradaki puan farkı 1'dir. 31 mayısta Real, ecel terleri dökerek Valencia'yı kendi evinde 2-1 mağlup eder. Barcelona, Barcelona derbisinde Espanyol'u 4-0 ile ezer geçer. Ve son hafta gelip çatmıştır. Real Madrid Kanarya Adaları'na, Tenerife'e, 1 puanlık avantaj ile giderken, Barcelona kendi evinde Athletic Bilbao'yu konuk etmektedir. Barcelona'nın +47'e karşı +49'luk bir averaj üstünlüğü vardır yani, Barcelona kazanırsa, Real mutlaka deplasmandan galibiyet çıkarmak zorundadır.
7 Haziran 1992 tarihinde, takımlar, Tenerife'in, Heliodoro Rodriguez Lopez Stadyumu'na çıkarlar. Ev sahibinin başında Real Madrid'de futbol oynamış, Arjantinli efsane Jorge Valdano bulunmaktadır. 30 hafta aralıksız liderliği elinde bulundurmuş olan Real Madrid, maçın 8. dakikasında Hagi'nin sağdan ortaladığı topa kafayı vurarak takımını 1-0 öne geçirir. Maçın 24. dakikasında Tenerife kalecisi Agustin sakatlanarak yerini Manolo'ya bırakır. Gheorghe Hagi, henüz oyuna ısınmamış Manolo'yu 4 dakika sonra müthiş bir frikikle avlar ve takımını 2-0 öne geçirir. Barcelona Nou Camp'ta Stoichkov'un golü ile 1-0 öne geçmiştir ama Atlas Okyanusu'ndan gelen haberler pek iyi değildir.
36. dakika Beenhakker'ın şansının döndüğü dakika olur. Quique Estebaranz, sağ kanattan aldığı topla Real Madrid yarı sahasında birçok oyuncuyu ekarte eder ve Buyo'yu ceza sahası dışından attığı şutla yakın köşeden avlar. 1-2...Real Madrid hala avantajı korumaktadır ama artık rahat değildir. İkinci yarı başlar. Son 15 dakikaya girildiğinde Real Madrid hala şampiyondur. Ancak dünya, Tenerife'de başlarına yıkılmak üzeredir. Brezilyalı defans oyuncusu Ricardo Rocha ceza sahası içindeki karambolde topu kendi ağlarına şutlar. 2-2...Barcelona liderliğe yükselmiş ve Real Madrid yıkılmıştır. Golden hemen sonra santrayı yapıp rakip sahaya yüklenirler, Tenerife defansı topu uzaklaştırır ve top sağ kanatta Real defansından Chendo'ya gelir. Chendo üzerine yapılan yapılan baskı üzerine orta sahadan kendi kalecisine havadan sert ve bombeli bir vuruş yapar. Buyo (o yıllarda ayakla yapılan geri pasları elle kontrol etmek serbesttir), muhtemelen kornere gidecek topu engellemek için çift elle plonjon yapar ve topu tokatlar ama onun şiddetiyle kendisi saha dışına savurlmuş top kale sahası önünde sahipsiz kalmıştır. Bunu çok önceden sezen Tenerife'li Pier Luigi Cherubino, mükemmel bir fırsatçılıkla topa yetişip, Buyo'nun çabasına rağmen topu içeri atar....3-2...Real yıkılmıştır. Beenhakker sahaya boş gözlerle bakar. Kalan 13 dakika gol getirmez ve Bilbao'ya 1 gol daha atan Barcelona şampiyon olur. O sezon Katalanlar sadece son hafta liderlik koltuğuna oturmuştur ve zaten de bu önemlidir. O gün yaşananlar için videoya buyurun.
Barcelona üstüste ikinci kez şampiyonluğunu ilan eder. Leo Beenhakker bu hüsran sonucu Mendoza tarafından kovulur. Gheorghe Hagi, Brescia'ya satılır. Ömründe Romanya dışında bir şampiyonluk yaşamak için, 5 yıl daha, beklemek zorunda kalacaktır. Fernando Hierro sezonu 21 golle tamamlar, bir defans oyuncusu olan Ronald Koeman, frikik ve penaltıların desteğiyle 16 gol (!) atar. Gol kralı Atletico Madrid'den Manolo olur 27 golle. Barcelona sezonu Avrupa'nın hakimi unvanıyla kapatmıştır. Mendoza'nın ocak ayında her şey iyi giderken yaptığı Beenhakker hamlesi elinde patlamış, sezon sonunda günah keçisi bizzat Beenhakker'ın kendisi olmuştur. Albacete'yi lig yedinciliğine taşıyan Benito Floro, teknik adamlık görevini devralır.
1992-93 sezonu
Sezon başındaki en sansasyonel transfer Sevilla'nın Şilili golcüsü Ivan Zamorano'nun Real Madrid'e transferidir. Ancak daha da heyecan verici olan, El Clasico'nun, ligin ilk haftasnda oynanacağıdır. Tabii bununla beraber Real Madrid, ligin son haftasında yine Tenerife deplasmanına gideceğini de göz önünde bulunduruyordur. Jose Mari Bakero ve Hristo Stoichkov'un golleri ile Barcelona 2-1 kazanır ve sezona iyi bir başlangıç yapar. Bu sefer işi baştan sıkı tutarlar. Real Madrid ilk 5 haftada sadece 2 galibiyet alabilir ve dokuzuncu sırada kendisine yer bulur. Barcelona 3 galibiyet 2 beraberlik alır. Deportivo ise Arsenio Iglesias yönetiminde liderlik koltuğuna oturmuştur. Brezilyalı Bebeto attığı gollerle takımı taşımaktadır. 3 Ekimde Real Madrid'i 3-2 mağlup ettikleri maçta 2 gol atar. Ligin 11. haftasında Barcelona, Zaragoza deplasmanında aldığı 6-1'lik galibiyetle liderliğe yükselir. Ligin ilk yarısının sonuna kadar sıralama, Barcelona-Real Madrid-Deportivo şeklinde devam eder. Devrenin son maçında Real Madrid kendi evinde Tenerife'i 3-0 mağlup ederek bir nevi önceki senenin intikamını alır, ya da aldığını zanneder.
İkinci devrenin açılışında Real Madrid Barcelona'yı Zamorano ve Michel'in golleriyle 2-1 devirir. Bu galibiyetten yararlanan Deportivo liderliğe yükselir. Ancak 24. haftada Real Madrid, Deportivo'yu 2-1 mağlup eder ve Sporting Gijon'u 7-2 mağlup eden Barcelona tekrar koltuğu devralır. Real de üçüncü sıraya yükselmiştir. O haftadan sonra Deportivo bir daha ilk 2 sırayı göremeyecek ve ligi üçüncü sırada bitirecektir. Barcelona liderdir ama Real Madrid'in de formu dikkat çekicidir. Takım 15. haftada Sevilla'ya mağlup olduğundan beri kaybetmiyordur. Barcelona da maç kaybetmez uzun süre. 35. hafta ise kırılma noktası gerçekleşir.
30 Mayıs 1993 tarihinde son 4 haftaya girilirken Real Madrid 52 puanda ikinci sıradadır. Barcelona ise 54 puanla liderdir. Celta Vigo deplasmanında Katalanlar 3-2 kaybeder. Real lideri yakalama şansını teper ve Osasuna deplasmanında 0-0 berabere kalır. Osasuna yine onlara, geçtiğimiz sezon gibi ligin sonuna doğru çelme takmıştır. Ama bir önceki sezonla tek benzerlik bu olmayacaktır. İzleyen hafta 2 takım da kazanır ve son haftaya girilirken 56 ve 55 puanda sıralanırlar.
12 haziranda ligin zirvesi bitime 1 hafta kala değişir. Madrid derbisinde Hierro'nun tek golü maçı Real'e kazandırır. Barcelona ise, 2 hafta önce Real Madrid'i çelmeleyen Osasuna deplasmanında 3-2 ile beklenmeyen bir mağlubiyet alır. Benito Floro'nun takımı 57 puanla zirveye fırlar. Barcelona 56 puanla ikinci sıraya iner. Son haft Barcelona evinde Real Sociedad'ı ağırlayacakken Real Madrid bir yıl önce şampiyonluğu bıraktığı, birçok insan için bir tatil cenneti, onlar içinse bir Elm Sokağı havasında olan Kanarya Adalarına gidecektir. Tenerife'e. Halen Valdano tarafından çalıştırılan Tenerife'e. Üstelik bu sefer işi daha da zordur. Zira Tenerife UEFA Kupası vizesi kovalamaktadır ve maçını kazanmak zorundadır.
20 haziran 1993 tarihinde ligin son haftası oynanır. Her şey aynıdır 1 sezon önceye göre. Camp Nou'daki onbinler Tenerife'den gelecek gol haberini beklemektedir. Haber gecikmez. 11. dakikada, Arjantinli Oscar Dertycia'da sol kanattan gelişen atakta kafayı vurur ve Buyo'nun ağlarını sarsar. 1-0. 2 dakika sonra Camp Nou'da Hristo Stoichkov 13. dakikada takımını 1-0 öne geçirir. Tarih tekerrür etmektedir. 42. dakikada Real'in ipi çekilir. Chano yine sol kanattan yapılan bir ortaya kafayı vurur ve top aynı köşesen aynı şekilde Madrid ağlarıyla buluşur. Beyaz Şimşekler deja vuların kurbanı olmuştur. Camp Nou'da kimse ikinci yarıda kendi stadyumundaki maçı takip etmez. Maçların bitiş düdüğü çaldığında Barcelona, üstüste ikinci sezon, Tenerife'in yardımıyla, son haftada liderlik koltuğunu devralarak şampiyonluk turu atmıştır.O günün hikayesi de aşağıdan izlenebilir.
Bebeto 29 golle gol kralı olurken, Zamorano onu 26 golle izler. Stoichkov da 20 gol atmıştır. Barcelona tarihinde ilk kez 3 sene üstüste şampiyon olmuştur. İzleyen sene Barcelona bir kez daha şampiyon olur. O hikaye aslında bir başka dramatik hikayedir, Deportivo'lu Miroslav Djukic'in hikayesi. O başka bir yazının konusu. Kısacası Cruijff Barcelonasının neredeyse her şampiyonluğu birer heyecan kasırgası olmuştur. 1993-94 sezonunda Real Madrid ancak dördüncü olabilir. Katalanlar ise üstüste 4 şampiyonluk kazanırlar. Onların bu gidişini Real 1994-95 sezonunda durdurur. Bunu yaparken başlarında, kendi hayatlarını 2 sezon boyunca zindana çeviren Jorge Valdano (aşağıda) bulunmaktadır. 2 sezon üstüste, futbol oynadığı takımın Barcanın hegemonyasını kırmasına izin vermeyen adam, bizzat kendi eliyle gidip Cruijff'a dur der. Futbol böyle hoş hikayelerin oyunudur işte...
Ramon Mendoza, 1995 yılında, kulübün 14 milyon pezata borcunun olmasından hareketle istifa eder ve yerine, son döneminde ikinci başkanlığını üstlenen Lorenzo Sanz oturur.
Efsane Sezon 1: 1988-89 İngiltere
Efsane Sezon 2: 1998-99 Almanya
Efsane Sezon 3: 2005 Japonya
4 yorum:
Boyle maclardan sonra sike, tesvik primi iddialarinin gundeme gelmemesi ilginc tabi. Kimse haber yapmamis mi Barcelona'dan kanarya adalarina gonderilen bond cantalari? Boyle seyler niye sadece bize mahsus anlamiyorum.
Bir de en bastaki resimdeki takim elbiseli Tumer Metin'in biyiklisi degil mi?
barcelona'nın evinde üçüncü kez üst üste kazandığı şampiyonluğun görüntülerini hatırlıyorum. gs'ın 2006 şampiyonluğuna oldukça benziyor. maçın bitimiyle cruijff'ün rexach'a sarılması ve başkanları nunez'in göz yaşları hala aklımda.
bu arada cruijff döneminde dört yıl üst üste kazanılan şampiyonluğu barcelona tarihinde başarabilen olmadı. guardiola bu yıl da ligde başarılı olursa hocasının rekoru egale edilecek, bu bilgiyi de ekleyelim.
Bizden de böyle hikayeler var onları da okumak isteriz :)
kaptan sanchis'in gerisinde hierro'nun yanında ayakta duran abi kim bilen var mı?
Yorum Gönder