Blogda Aziz Yıldırım ile ilgili yaptığımız yorumlar çok olumlu değil kabul edelim. Blogun Fenerbahçeli yazarlarının son yıllardaki uygulamalarından ötürü kendileriyle yıldızının pek barışık olmadığı da apaçık ortada. Ben bir ezeli rakip taraftarı olarak, tribünlerde yer almadığımdan işin göz önündeki kısmına bakıyorum. Benim de bir başkan profili olarak kendisini pek başarılı bulmadığımı belirtmem lazım. Bu aslında çok başka bir yazının konusu, aslında bunları, Leviathan ve Leviathan Büyüyor yazılarında belirtmiştim. Aziz Yıldırım ile ilgili, yıllardır sabit olan görüşlerim üç aşağı beş yukarı o yazıda bulunuyor. Ama bunlarla birlikte, uzaklardan, Hollanda'dan, bundan 10 gün önce Fenerbahçe'yi Şükrü Saraçoğlu'nda mağlup eden kulübün başkanından gelen övgüleri ve kendisini, tüm bir kulübün politikasına örnek olmasını da ele almak durumundayız. Aşağıdaki kısa yazıdan sonra siz karar verin duruma. Uzaktan davulun sesi hoş gelir veya Hollanda gibi sistematik bir ülkenin, söz konusu futbol kulüplerinin yönetimi olunca daha da titizleşen yapısından çıkmış bir adamın bir Türk kulübünü örnek alması. Seçim sizin.
Joop Munsterman'la ilgili hem daha önce blogda birkaç kez, hem de geçtiğimiz hafta Birgün gazetesindeki köşede övgü dolu ifadeler kullanmıştım. Onunla ilgili ufak bir incelememiz de mevcuttu. FC Twente kulübünün başkanının ağzından şu ifadeleri vermiştik. "Bana Manchester United'ın ekonomik felsefesini ama aynı zamanda Liverpool'ın kulüp kültürünü örnek alan bir takım lazım. İhtiyacımız olan Old Trafford gibi bir "Düşler Tiyatrosu" değil bir "Düşler Stadyumu". ıMunsterman, 4 sene önce Avrupa'da böyle bir kulüp ararken gözü Fenerbahçe'ye ve Aziz Yıldırım'a takıldı. Fenerbahçe'de onlar gibi Avrupa'da çok söz sahibi bir takım değildi ama maddi anlamda ve tesisleşme sürecinde sürekli kendisini geliştiriyordu. Fenerbahçe'nin izinden gitmeye başladı. İki sezon önce Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale kalmasından bir kaç ay sonra Eredivisie'den Şampiyonlar Ligi vizesi alarak çıktılar. Böylece ilkleri yaşamaları da aynı seneye denk geldi.
Munsterman geçtiğimiz hafta verdiği demeçte "onları mağlup ettik ama hayranlığımız sürüyor, yola çıkarken kendimize örnek aldığımız kulüplerin başında Fenerbahçe geliyordu. 16.200 aktif kulüp üyesine sahip, kendilerine ait bir dolu fan-store, yat kulübü, restoranlar, sportif tesislere sahip bir kulüp, her pazar bu kalabalık ailenin insanları stadyuma rahatlamak için gidiyorlar, onlardan çok şey öğrendik" şeklinde görüşlerini belirtti. Tabi işin rahatlama kısmı, Türk insanının stadyumdaki ruh halini anlatmak için biraz iyimser bir ifade olmuş. Tüm bir ülkeyi kapsayacak şekilde, toplumun üyeleriyle kucaklaşmayı sağlayacak her uygulamada Fenerbahçe'den etkilendiklerinin üstüne bastı defalarca. Bu arada kendisi Fenerbahçe kulübünün üyeleri arasında. Kulübe birkaç kez ziyarette bulunmuş ve yöneticilerle bizzat görüşmüş. Kısacası sarı lacivertli yönetimin son 10 yıldaki icraatlerini, bütün kusurlarını göz ardı edip, mutlak şekilde adım adım izleyen bir kulüp var yurt dışında. Bu gerçeği de göz ardı etmemek lazım.
Tesis, başarı, yapılan flaş transferler, üye sayısı, stadyum inşaatları...Bunların tümünün önemi var tabii, ama o meşhur "dünya kulübü" hedefine ulaşılmak isteniyorsa, yukarıda anlattıklarımız bu hedefe ulaşmanın yollarından birisidir, gözden kaçırmayalım. Avrupa çapında örnek alınacak bir kulüp haline gelmek.
Kapatırken bir not düşeyim, Munsterman Hollanda'da, maç günlerinde varlığı ile yokluğu bile belli olmayan kulüp başkanlarının tersine, yedek kulübesine çok yakın oturuyor, devre arasında sık sık soyunma odasında bulunuyor, hatta kendisini 1-2 maçta kulübede bile görmüşlüğüm vardır. Bu kısmı kimden aldı acaba?.....
28 Eylül 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
eline, aklına, zihnine herşeyine sağlık FT çok güzel bir yazı...
ya böyle böyle uyutup sonra 2 tane çakıp gidiyorlar:)
maçtan önce kesin bu daçmen den görüş de almıştır münsterman, söyle bakalım uçan hollandalı bunları nasıl uyuturuz biz diye...
ne kadar bal karıştırırsa karıştırsın yağlı hollanda inek sütünü içiremeyen blog!
Ulan şimdi bu yazıyı alıp Antu forumlarına koyar biri, seyreyle ondan sonra gümbürtüyü :D
10 numara post olmuş eline sağlık =)))))
Sevilir sevilmez ayrı konu ama Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe ve Türk futboluna katkıları yadsınamaz. Aziz'e olan kızgınlığın kaynağı aslında taraftarların neden bizde böyle başkan yok.
Ciddi şekilde bir sosyoloji projesi yaptıkları.
Sevgili Dutchman, bu herifi incelediğin ilk yazının daha ilk paragrafında sanki Aziz Yıldırım'a dokundurmuşsun(Dünya kulübü olacağız).
Bu yazıyı okuyunca komik olmuş :)
Ellerine sağlık diyorum ve buradan Antu' ya geçiyorum :)
Yorum Gönder