Bir takım nasıl şampiyonluk yoluna girebilir. Eksiklik bulunan yerleri kapatarak ve ilerleme kaydederek. Bu çok basit ama geçerli bir formüldür. 29 Aralık 2008 tarihinde yazdığımız Şehrin Mavi YakasındaReform yazısında, Manchester City'nin teknik direktörü Mark Hughes'un çözmesi gereken problemleri masaya yatırmıştık. Şöyle demişiz yazının giriş paragrafında: "38 maçlı ligin 20 maçı bitirildiğinde göze çarpan 13.lük hiç de iç açıcı bir performans değil. Peki bu sene İngiliz futbolunun 4 büyüğü arasına girmesine ihtimal verilen City neden küme düşme hattının sadece 2 puan üzerinde?". 1 seneden az bir süre geçmesine rağmen City, 2009-10 sezonuna dört maçta dört galibiyetle başladı. Son lig maçında Arsenal'i 4 golle, City of Manchester Stadyumu'ndan uğurladılar. 15 Temmuz'dan itibaren yazdığımız yazılarda bunun olacağını öngörmüştük aslında. O gün City'nin kale, orta saha ve hücum hattında çok önemli isimleri kadrosuna kattığını, defans hattına yapılacak takviyeler ve istikrarın sağlanması ile şampiyonluğun en büyük adaylarından birisi olabileceğini söylemiştik. O yazının sonunda Mark Hughes'a 10. haftanın sonuna kadar süre verilmesini gerektiğini söylemiştik ama aslında şimdiden maviler ligin geri kalanı için önemli sinyaller vermeye başladılar. Dolayısıyla 9 ay önce yazdığımız ve Hughes'un çözmesi gereken problemler olarak belirttiğimiz maddelerin durumuna bakalım.
Zorlu maçlardaki başarısızlık: City geçtiğimiz yılın 20. haftasına geldiğinde sadece 6 galibiyet almıştı ama bu maçlarda 23 gol tıp 1 gol yemişti. Yani rakiplerine üstünlük sağladığı zaman dağıtıyordu. Kaybettiği 10 maçın 6 tanesi ise tek farklı kaybedilmiş maçlardı. Bu sene bu profili değiştirdiler. Deplasmanda oynadıkları iki maçta henüz gol yemediler. Arsenal'i kendi evlerinde 4-2 mağlup etmeyi başardılar. 5-6 gollü galibiyetlerin takımı olmak yerine daha kendinden emin ve sağlam adımlar atıyorlar. Gelecek hafta Old Trafford'daki Manchester derbisinden alınacak sonuç bu dönüşümü taçlandırabilir.
Baskın oyuncu eksikliği: Arap hanedanının bizzat çözdüğü bir problem oldu bu. Tevez, Adebayor, Toure, Barry gibi oyuncuların katılımı, Bellamy, Ireland, Shaun Wright-Phillips gibi minör starların üzerindeki yükü önemli ölçüde azalttı. Bu baskın oyuncuların arasında Shay Given'ı da eklemek lazım. O tarihte "City'nin oyunu yönlendirecek bir oyuncuya ihtiyacı var ve bu ne Robinho, ne Elano ne de Stephen Ireland" şeklinde görüş belirtmişiz. Aslında Gareth Barry transferi dışında isim olarak çok büyük farklılık yaşanmadı ama Adebayor'un arkasındaki Ireland, Bellamy, Wrigh-Phillips (ve Robinho) takımı ön tarafa daha efektif destek vermeye başladı. Bu da dediğimiz gibi, ayağına bakılacak bir değil birden fazla oyuncunun varlığını getirdi.
Performans istikrarsızlığı: Geçen yıl Manchester City sadece üç kez iki maç üstüste kazanabilmişti. En fazla üstüste kazandıkları maç sayısı ise üç. Bu forma ancak nisan ayında ulaşabildiler. Bu sezona ise dört maçlık bir galibiyet serisi ile başladılar. Yine yukarıdaki kullanılabilecek malzemenin fazlalığı sebebi ile bir kaç oyuncuun form durumuna bağlı değiller. Geçtiğimiz yıl sezon boyunca bir numaralı kalecisini değiştiren, Ireland ve Robinho'nun performanslarına fena halde bağlı olan Mark Hughes'un elinde bu sene sağlam bir kaleci ve 4 altrenatifli bir orta saha ile 5-6 alternatifli bir hücum gücü var. Üstelik Benjani (bu sene pek şans bulacağı düşünülmüyor), Santa Cruz, Petrov, Zabaleta, De Jong gibi isimleri daha sahnede görmedik.
Kapıda bekleyen Galacticos Sendromu: "Transfer dönemi açıldığında en az 3 mevkinin yeni oyuncularla doldurulacağını düşünüyorum. Bu sayı Arap sermayesine göre 4 veya 5 bile olabilir". Böyle demişiz o günlerde. Arap sermayesini yabana atmışız. 8 A takım oyuncusu transfer ettiler. Yine o günlerde "Mark Hughes yaratılacak bol yıldızlı kadronun dengesini bozmadan bir nevi herkesin ağzına bir parmak bal çalarak dengeyi koruyabilecek bir hoca mı?" diye sormuşuz. Şu ana kadar işi iyi götürdü Galli teknik adam. Arsene Wenger'e karşı kazandığı zafer önemli bir adım onun için. 7 gün arayla, ustası SirAlex Fergson'ı da mat edebilirse, İngiliz futbolunda son 20 yılda damga vurmuş iki hocayı altetmiş olacak ki bu onun için büyük bir sükse olacaktır.
İngiltere'den Türkiye'ye arabayla yolculuk
-
“Hayatımda yediğim en iyi dondurmaydı” dedi Ozan. Ömrünün henüz 5 yıl 6
ayının geride kaldığını düşününce çok iddialı bir açıklama gibi
gelmeyebilir. Ama...
4 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder