
Türk televizyonları yeni milenyuma belli bir süredir devam ettirdikleri son derece basit, sığ, niteliksiz yayın anlayışlarını daha da dibe çekerek girdiler. Bir ara Türkiye çapında yayın yapan kanalların tümünde toplam 150'nin üstünde dizi olduğu söyleniyordu. Tabi bu işte yapımcıların büyük parmağı var. Film yapımcılarını da televizyon dizilerinin yapımcılarını da hiçbir zaman sevmem, sevmeyeceğim. Bir filmin ya da dizinin kalitesi, sanatsal değeri, seyirciye kazandırdığı onlar için önemli değildir. Onlar için tek bir önemli şey vardır. Ceplerini doldurmak. Bu beyaz perdede hasılat ile televizyon ekranında rekla gelirleri ile olur. Türkiye'de seyirciyi tv ekranına bağlamanın reçetesi çok basit. Biraz futbol, biraz dedikodu, biraz milliyetçilik duygularını okşama ve alabildiğince kullanılan bastırılmış cinsellik duyguları. Türk dizileri özellikle sonuncusunu çok iyi kullandılar. TV tarihinin en büyük fiyaskolarından Kurtlar Vadisi ve türevleri de milliyetçilik yönünü. Hemen hemen her dizide bacak boyu ve göğüs ölçüleri sebebi ile oyuncu kadrosuna katılan nice canlandırma kabiliyetsizi isimler gördük. Tabi yapımcıların moda bir savunmaları var. "Bu kadar dizi Amerika'da yapılıyor"..İyi de Amerika senin 1,5 saat süren sit-com'unu 20-22 dakika, 2,5 saat dramayı 40-42 dakika olarak sunuyor. Dolayısıyla insanı 2 öğün boyunca ekrana bağlamıyor. Türk insanı, özellikle de sinema ve tv yayınlarındaki seçiciliği maalesef gelişmemiş Türk insanı yorgun geçen bir günün sonunda eve kendini attığında 2-3 saat boyunca bu niteliksiz dizilere mahkum kalarak beynini uyuşturuyor ve gelişmeyen yanını geliştirme şansını hiç bulamıyor. 5 günü bu yayınlara teslim etmiş durumdayız. Elle tutulur cinste olanların sayısı dürüst olmak gerekirse 2 veya 3'ü geçmez. Tamamen bayağılık kokanlar, vasatın bir hayli altındakiler ve vasat olanlardan oluşan çok uzun bir liste var. Aşağıda bu çöplüğün içinde tarih boyunca sivrilmiş, parıldayan örneklerden oluşan bir liste var. Tabi körlerin ülkesinde tek gözlülerin kral olması gibi biraz zeka parıltısı göstermek bizim için yeterli bu hengamenin içinde. Belirteyim listede iyiden kötüye gibi bir sıralama yok, rakamlar sadece sayılabilmesi açısından konuldu.
1-Varsayalım İsmail: Bildiğim kadarıyla Türk televizyon tarihinin ilk absürd dizisi. İşin içinde Ferhan Şensoy olunca absürdlüğün olmaması mümkün değil zaten. 1986 yapımı dizi İsmail adındaki kahramanının sürreal rüyaları üzerine konuluydu. Terry Gilliam filmlerinden fırlamış gibi duran bir tasarım ve sanat yönetmenliği Şensoy'un zeka pırıltılı esprileri ile birleştiğinde ortaya çok iyi br eser çıkmıtşı. Bugün böyle bir dizinin türk kanallarında yer bulması mümkün değil. Kompresör bey, Apostrof abi, Menkul bey, Sektirmez Hanım, Kayın ve Maun Anne gibi efsane karakterlerin bulunduğu dizi kısa bir süre yayınlandıktan sonra Türkiye sınırlarına fazla geldiğinden yayından kalktı.
2-Gülşen Abi: İşte bir minimal şaheser daha. Can Barslan'ın senaryosuna devlet ve şehir tiyatroları oyuncularının yanına yıllanmış şarapları ve başlarına da Haluk Bilginer'i koyunca zaten başarı reçetesi gelmiş demektir. Metod oyunculuğunu Türkiye'de tartışmasız en iyi gerçekleştiren adam Bilginer'in "Bana Washington Höst gazetesinden iş teklifi var" ve benzer diyaloglarla bezenmiş dizisi bir gazetede kendisine ayrılan Güzin Abla'dan bozma köşede görev yapan erkek bir dert dermanının genelde ofis hayatı üzerine olan hikayesi anlatılıyordu. TRT-2 dizilerinden olması onu zaten bambaşka bir yere yerleştiriyordu ki, bilenler bilir TRT-2'de yayınlanan bir programın kafadan maça 3-0 önde başladığını.
3-Şaşıfelek Çıkmazı: Yine minimal ve küçük insanların hikayelerini anlatarak başarıya ulaşan bir dizi. Fikret Kuşkan, Füsun Demirel, Cem Davran, Selçuk Yöntem, Derya Alabora ve henüz aklı ratinge kaçmamış bir Tamer Karadağlı'yı barındıran bu enfes dizi aynı zamanda Çağan Irmak'ın ilk çıkışlarındandır ki Irmak bu dizi sayesinde Fikret Kuşkan'ı favori oyuncusu haline getirmiştir. Dizi bugün hala sadık izleyicileri tarafından (ki bizim valide de bir tanesidir) gelmiş geçmiş en iyi Türk dizisi olarak anılır. Ne ilginçtir ki yine prime-time'da yayınlanan bir dizi değil, ana haber öncesi klasiklerinden.
4-Sıdıka: Söylenecek pek bir şeyin olmadığı Atilla Atalay eseri. Ana karakterlerden birisinin adının Baturalp Dinçdarı olduğu bir dizinin komik olmaması mümkün mü? Hem de bu karakter bi ninja hocasıysa. Aileyi oluşturan 4 oyuncu ve yan karakterlerin neredeyse tümünün Şaşıfelek Çıkmazı kadrosundan olması bu dizinin başarısının bir göstergesidir zaten. Dizinin finalinden sonra çekilen zorlama re-union başarılı olmadan sahneden çekildi. Özellikle Baturalp hocanın "ne o Samim kiremitlerine dokunmamışsın" ve "bizde cam şişe bulunmaz yenge, biz onları yiyoruz" gibi diyalogları insanı yerlere yeksan edicidir. Tabi bir de Kenar vardır. Önce Şafak Sezer sonra Tv tarihinin en büyük sürprizlerinden birisi olarak Yaşar Kurt tarafından canlandırılan.
5-Kaygısızlar: Türk televizyon tarihinin en başarılı dizisi kusura bakmayın. Gani Müjde gibi bir adam hem bunu hem de Kahpe Bizans gibi bir felaketi nasıl yapabilmiştir hala düşünürüm. Kaygısızlar bir çok yönden Türkiye sınırlarını aşar. Bir kere oyunculuklar üst düzey değildir, çocuk oyuncuların tümü ve bölüme sırf saniyelik espriler için girenlerin tümü kendi sesleriyle oynamazlar ve çok kötü bir performans sergilerler, her yanıyla bir B-filmini andırır Kaygısızlar. Ama toplamı bir efsane yaratır işte. Hep yazdım yine yazmak istiyorum. Bir bölümde polis sorgulamak için Memnun Kaygısız'ı aramaktadır. Mahaleden birisine Memnun'un eşgali sorulur. Cevap gelir: "Memur bey vallahi tam bilmiyorum da Bizimkiler dizisinde kapıcı Cafer'i oynayan bir adam var ya, aynen ona benziyor"....Türk televizyonlarında bu derece zeki bir espriyi 10 senede bir görüyoruz. Dizi ayrıca yine televizyon tarihimize geçen Kültigin gibi efsane ötesi bir karakteri de barındırır. Şoray Uzun da kariyerinin en iyi performansını vermiştir.
6-Sultan Makamı: Listenin en yeni dizisi. Sırf benim gibi modern Türk televizyonculuğuna ön yargılı bir adamın fikrini bile değiştirebilmesi açısından önemli bulurum diziyi. Tabi bildik reçete burada da hakim. İstanbul'un ayak basılmamış bir mahallesi, küçük hayatlar, güçlü oyunculuklar ve Kazım Koyuncu'nun enfes melodileri. Şevket Çoruh, Başak Köklükaya, Ayşen Gruda, Ruhi Sarı, Uğur Polat, Dolunay Soysert gibi çok sağlam performansların verildiği dizi Yılmaz Güney'e ve sinema sanatına bir dolu gönderme içeriyordu. Ancak her kaliteli dizide olduğu gibi ömrü 2 sezondan fazla sürmedi.
7-Bizimkiler: Yine sözün bittiği yerlerden birisi. Bu dizinin beni kendisine hayran bıraktıran yanı senaryodaki kopmaların olmaması, tam bir oyunculuk okulun dönüşmesi ve konsepte olan saygı sebebiyle karakterlerin uzun yıllar boyunca hiç bir değişime uğramamasıdır. Katilin ezdiği çöp bidonları, Ayla hanımın kedisi ve melodisi bile değişmeyen Halil Pazarlama...Kapıcı Cafer'in 15 yıl boyunca ıslıkla çaldığı "İpek Mendil" şarkısı bile değişmemiştir. Katil, Çaycı Abbas, Cemil, Cenap, Tahtakafa Raşit, İbrikçi, Sabri Bey gibi karakterlerin efsaneleştiği dizi kannımca Erdal Özyağcılar döneminde çok daha üst düzeydedir. Zira aynı dönemde Yaman Okay gibi bir usta da dizinin kadrosundadır.
8-Karanlıkta Koşanlar: Haluk Bilginer ve Uğur Yücel'in birbirinden rol çalmadan nasıl 2 dev performans sergilenirin kanıtını verdikleri TRT yapımı. Ahmet Ümit'in senaryosunu ve yazdığı ve her anında onun parmağını hissettiğimiz dizi yazarından da anlaşılacağı üzere bir polisiye örneğiydi ama Yılan Hikayesi tarzı 8. sınıf polisiye değil. Usta Koksal Engür'ün de bu ikiliye eşlik ettiği dizi her kaliteli Türk yapımında olduğu gibi sadece 1 sezon ve 10 bölüm sürdü ve gayet ustaca anlatılan bir finalle son buldu.
9-Yeditepe İstanbul: Oyuncular Şaşıfelek Çıkmazı'ndan, mekan Sultan Makamı'ndan, Zuhal Olcay ve Emre Kınay'ı da eklediğinizde ortaya çıkan yine bir arka mahalle hikayesi. Dizinin en önemli tarafı insanların kendini özdeşleştirebileceği aşık çiftler üzerinden gitmesi ve bunu genelde güçlü diyaloglar üzerinden yapmasıydı. Dizinin en önemli yanlarından birisi de Türk sinemasının en güzel kadınlarından olan Itır Esen'in uzun yıllar sonra seyirciyle buluştuğu dizi olmasıdır.
10-Kavanozdaki Adam: Selvi Boylum Al Yazmalım'ın usta yardımcısı Ahmet Mekin'in beyin nakli yapılmış bir adamı canlandırdığı bu psikolojik dizi TRT'nin tarihindeki en garip işlerden bir başkasıdır. Dizi 4 bölüm sürmüştür ve sanki bir Radiohead veya Tool şarkısı dinliyormuşsunuz hissi bırakır insanda. Beyin nakli sonucu kendisini bir köylü zanneden Mekin'in performansının öne çıktığı bu film aynen Varsayalım İsmail gibi sürreal bir konuyu komedi değil psikolojik bir gerili tabanına oturtuyordu.
Listeyi bitirirken dikkat çekilmesi gereken bir formül var. Çok kalabalık olmayan bir kadro, TRT, iyi bir senaryo yazarı ve en fazla 15-20 bölüm. Türk televizyonlarının kayda değer dizileri hep bu formülü kullanmışlardır.