28 Şubat 2010 Pazar

AVRUPA'NIN KRALI




















Cuma günü atladığımız bir haberdi bunu bugün verelim. Liverpool Avrupa Ligi'nde Unirea Urziceni'yle oynadığı 180 dakikanın ilk 120 dakikasında hafif bir kabus gördü ama Romanya'daki maçın 30. dakikasında Javier Mascherano'nun attığı gol onları Lille'in rakibi yaptı. 3-1 kazandıkları maçın son golünü atan Steven Gerrard İngiliz futbolunda, Avrupa kupalarında en fazla gol atan oyuncu unvanını kazandı. 33. golünü attı Gerrard. Bu unvan daha önce Blackburn Rovers formasıyla 2, Newcastle United formasıyla 30 gol atmış olan Alan Shearer'a aitti. Şu anda 29 yaşında olduğu ve en azından 34-35 yaşına kadar Liverpool'da kalacağı ve Liverpool'ın da büyük bir sürpriz olmazsa her sene Avrupa kupalarında mücadele edeceği düşünülürse, 40-45 hatta 50 gol barajını zorlayacaktır.

Bir de Afrika'dan bi haber verelim. Nijerya milli takımının başına İsveç'in eski hocası Lars Lagerback getirildi. Öte yandan Vahid Halilhodzic, Fildişi federasyonundan, dün milli takımı Dünya Kupası'nda yönetmeyeceğini bildiren bir mesaj aldı. Hiddink'in yolu iyice açılmış görünüyor...

26 Şubat 2010 Cuma

EZELİ REKABET-61















Herkese iyi tatiller.

KAPANMIŞ DEFTERİN RAPORU














Takımlar kupaya veda etti diye biz UEFA katsayı listesini askıya almayalım. Son listeden bu yana çok şey değişti tabii. O yüzden tek tek artışları anlatmayalım bu sefer. Tüm liste aşağıda. Bu tura kadar, 5 büyük ligin temsilcileri dışında en çok puanı toplayan ülke Avusturyalılardı. Bu unvanı bu turda Hollandalılara devrettiler ama onların da takımı kalmadı. Ajax, AZ, SC Heerenveen, NAC Breda, PSV ve FC Twente bu sene toplam 9,416 puan toplayarak sahneden çekildiler. Ekstra UEFA Kupası koltuğu için geçerli olan ilk 9 sıradan Romanya ve Ukrayna takımları da Avrupa defterini kapattılar. Portekiz uçup gidecektir. Asıl bizim için tehlikeli olan Yunanistan'ın arkadan gelişi. Olympiakos büyük ihtimal Şampiyonlar Ligi'ne veda edecek ama PAO yoluna devam ediyor üstelik Standard Liege gibi bu senenin formsuz Belçika temsilcisini çektiler. Bu sene yetişmeleri çok zor zira türkiye ile arada yaklaşık 4,5 puanlık bir fark var ve PAO'nun aldığı her galibiyetten gelen 2 puan 5'e bölünecek. Zaten ilk 9 ülke dışında temsilcileri halen yola devam eden 2 ülke de Yunanistan ve Belçika. Bizim gelecek sezon ufak bir avantajımız olabilir. Zira gelecek sezon, bu sıralamalarda son 5 sezonun puanları hesaba katıldığından 2005-06 sezonu listeden atılacak. Bizden atılacak puan, sizin de ilgili sezonun sütununda göreceğiniz gibi 4,000 puan ama örneğin üstümüzdeki rakiplerden daha fazla atılacak.

Bu arada bu sezonun en çok puan toplayan ülkesi unvanı halen İspanyollarda ama Alman takımları fena geliyorlar. Üstelik, seneye 2005-06 sezonu listeden atılınca daha da yaklaşacaklar tepeye. İtalyan takımları belini doğrultamazsa, 4 takımlı Şampiyonlar Ligi kontenjanını Almanlara kaptıracaklar.

Sonda yine bağlayalım, bu puanlar, önümüzdeki sezonun değil 2011-12 sezonunda Avrupa kupalarına katılacak takımların sayısını belirliyorlar.


puan 09/10 08/09 07/08 06/07 05/06 katılan/kalan takım
1. ENG 77,713 13,785 15,000 17,875 16,625 14,428 5/7
2. SPA 76,043 14,214 13,312 13,875 19,000 15,642 5/7
3. ITA 61,910 13,000 11,375 10,250 11,928 15,357 4/7
4. DUI 60,207 14,083 12,687 13,500 9,500 10,437 5/6
5. FRA 51,573 12,833 11,000 6,928 10,000 10,812 4/6
6. RUS 43,125 5,500 9,750 11,250 6,625 10,000 2/6
7. OEK 39,550 5,800 16,625 4,875 6,500 5,750 0/5
8. ROE 39,491 6,083 2,642 2,600 11,333 16,833 0/6
9. POR 36,962 8,666 6,785 7,928 8,083 5,500 3/6
10. NED 36,546 9,416 6,333 5,000 8,214 7,583 0/6
11. TUR 34,450 7,600 7,000 9,750 6,100 4,000 0/5
12. GRI 29,899 7,900 6,500 7,500 4,666 3,333 2/5
13. ZWI 28,375 5,750 2,900 6,250 4,100 9,375 0/4
14. DEN 27,350 4,400 8,200 5,125 6,125 3,500 0/5
15. BEL 26,500 7,300 4,500 4,500 4,700 5,500 2/5
16. SCH 25,791 2,666 1,875 10,250 6,750 4,250 0/6
17. BUL 22,000 3,125 2,250 2,750 5,125 8,750 0/4
18. TSJ 21,975 4,100 2,375 5,125 5,750 4,625 0/5
19. OOS 19,575 9,375 2,250 3,200 1,500 3,250 0/4
20. ISR 18,875 7,250 1,750 2,375 6,000 1,500 0/4
21. CYP 17,999 4,250 6,333 2,666 1,750 3,000 0/4
22. NOO 17,400 2,100 2,500 5,400 2,000 5,400 0/5
23. SLW 15,832 2,500 4,833 2,166 2,625 1,125 0/4
24. ZWE 14,191 2,500 2,500 5,400 1,125 2,666 0/4
25. SER 14,000 3,000 3,000 2,625 2,125 3,250 0/4
26. POL 12,541 2,125 5,000 1,666 2,625 1,125 0/4
27. KRO 12,332 3,000 4,333 3,666 1,000 0,333 0/4
28. WRU 11,541 3,375 4,000 1,833 1,000 1,333 0/4
29. IER 9,541 1,375 2,500 1,000 2,833 1,833 0/4
30. FIN 9,499 1,375 1,833 2,625 1,333 2,333 0/4
31. BOS 8,749 1,750 1,833 1,833 1,833 1,500 0/4
32. LIT 8,416 1,250 2,500 1,500 1,833 1,333 0/4
33. LET 8,248 2,250 1,166 1,333 2,166 1,333 0/4
34. MOL 7,290 2,125 0,666 1,333 1,500 1,666 0/4
35. SLV 6,957 1,375 1,333 0,666 1,250 2,333 0/4
36. HON 6,750 2,750 1,000 1,000 1,000 1,000 0/4
37. GEO 5,748 1,750 1,166 1,000 1,166 0,666 0/4
38. AZE 5,498 1,500 0,666 0,666 1,333 1,333 0/4
39. IJS 5,415 1,250 1,166 1,666 1,000 0,833 0/4
40. MAC 5,332 0,500 0,500 1,666 1,166 1,500 0/4
41. LIE 4,500 1,000 0,000 0,500 2,000 1,000 0/1
42. KAZ 4,499 1,250 0,833 0,750 0,666 1,000 0/4
43. EST 4,374 0,875 0,333 0,833 1,500 0,833 0/4
44. ALB 3,999 1,000 0,666 0,500 0,833 1,000 0/4
45. ARM 2,999 0,500 0,000 1,333 0,500 0,666 0/4
46. WAL 2,581 0,250 0,333 0,666 0,666 0,666 0/4
47. MON 2,125 1,125 0,500 0,500 0,000 0,000 0/4
48. FAE 1,832 0,000 0,333 0,333 0,500 0,666 0/4
49. NIE 1,624 0,125 0,333 0,500 0,166 0,500 0/4
50. LUX 1,249 0,250 0,000 0,333 0,166 0,500 0/4
51. AND 1,000 0,500 0,000 0,500 0,000 0,000 0/2
52. MAL 0,916 0,750 0,000 0,000 0,166 0,000 0/4
53. SMA 0,750 0,500 0,000 0,250 0,000 0,000 0/2

ST. PAULİ VE KAPİTALİZM
















2000 yilinda kulüp eski baskani Heinz Weisener'e olan 20 milyon Alman Marki borc yüzünden iflasin esigine gelen St. Pauli, Merchandising haklarini 2 milyon 600 bin Alman Marki karsiliginda Upsolut adinda bir sirkete satiyor.

Nasil satiyor?

Zaten o dönem St. Pauli'nin bütün ticari haklari borc yüzünden eski baskan Heinz Weisener'de. Adam illa da "parami verin, parami isterim kardesim" diye diretiyor. Piyasadaki mevcut sirketlerin hicbiri St. Pauli'nin Merchandising haklariyla ilgilenmeyince dönemin yöneticilerinden Peter Paulick, (kiz kardesiyle evli) enistesinin CEO'su oldugu Upsolut sirketine bi telefon aciyor "Eniste, St Pauli'nin 50% Merchandising haklarini sana satalim" diyor. Eniste isi bilen, maksimum kara endeksli, turbo kapitalist bir arkadas. St. Pauli'nin mali durumu hakkinda kayincosu sayesinde son derece bilgi sahibi. "Masaya oturabiliriz, ben kaziklari yaglamaya basliyorum o zaman, kayinco" diyor. 50% Merchandising haklari tami tamina 2,6 milyon Alman Marki (bir kac ay sonra Euro'ya dönüsen para birimiyle 1,3 milyon Euro) karsiliginda Eniste'nin sirketi Upsolut'a satiliyor. Sözlesme zaten 2005'de 2,6 milyonun faiziyle geri ödenmesi seklinde bitecek ve St. Pauli kendi Merchandising haklarinin tümüne tekrar sahip olabilecek.

2,6 milyon Mark (para birimi tabii Euro olmus artik) faiziyle geri ödenecek durumda degil, kulübün de ekstradan paraya ihtiyaci var. Elemanlar rahat durmuyor ve 2004 yilinda, nelerine güveniyorlarsa artik, bu haklari geri almak icin Upsolut sirketiyle tekrar masaya oturuyor. O bulusma dev doguruyor. Iceri girerken 50%si Upsolut'ta olan St Pauli Merchandising haklari, disari cikildiginda 2034 yilina kadar gecerliligi olacak sekilde %90 oluveriyor.

Bugün 44,95 Euro'ya satilan ve bizim Ucan Hollanda'linin hasta oldugu kisa kollu ic saha formasindan St Pauli'ye kalan meblag 4 Euro 49 Cent.

St. Pauli'yi yönetenler cin oluyor ve henüz isim hakki satilmayan stadlari "Millerntor"u markalastirip, internette Millerntor markasiyla Cin'de ürettirdikleri ürünleri satmaya basliyor. Dogal olarak Upsolut'la aralar feci bozuluyor ve hala mahkemelikler.

St. Pauli, Idealizm, Kurukafa, Sosyalist semboller vsvsvsvs.....

Eskiye dayanan eski bir imajin cok iyi bir sekilde hem yerli hem de global pazarlara sunulma projesi.

Sürekli farkli kulüp, sürekli solcu kulüp, sürekli baska dünya kulübü teranesi. Evet bundan bir 10 yil öncesiydi. Maalesef elde avucta bir sey kalmayinca jeton düstü, politik durus nakite cevirilmeye baslandi. Sonrasinda Upsolut tarafindan yok satan mala dönüstürüldü.

2. ligde mücadele eden St. Pauli, Merhandising'de Almanya'nin Sampiyonlar Ligindeki 3. temsilcisidir. Bugün Bayern Münih ve Borussia Dortmund'dan sonra Almanya'nin en iyi pazarlanan, en iyi ticarethanelestirilmis kulübüdür ve akliniza gelen gelmeyen bir cok kulüpten fazlasiyla bu dünyanin kulübüdür.

Anafikir: Kulüp aman baskana borclanmasin! (Espriydi)

by meinkissen

BİZ KANSAS'TA YABANCILARI SEVMEYİZ

Claudio Lopez'in kariyerinin zirve noktası Valencia ile 1999-2000 sezonunda oynadığı Şampiyonlar Ligi finalidir, ki Hector Cuper'in takımının o sezonki en önemli oyuncularından birisidir. Lazio'ya o sezonun sonunda transfer olduğunda bonservisine ödenen para 35 milyon euro değerindeydi. Ancak Lazio'da beklenileni veremedi Arjantinli. Zaten onun döneminde de kulübün elde ettiği en büyük başarı 2003-04 sezonunda kazanılan İtalya Kupası'ydı ama o sezon çok da fazla forma giyememişti zaten ve attığı gol sayısı 4'ü geçmemişti. Meksika'nın Club America takımına gitti o sezonun ardından. Takım 2005 Clausura şampiyonluğunu kazanırken attığı 17 gol onun kariyerinde ufak bir kıpırdanmayı da beraberinde getirdi. Ama fazla sürmedi bu. 2005-06 sezonunda toplam 6 gol kaydedebildi. Artık 32 yaşına gelmişti. Birçok futbolcunun yaptığı gibi evine döndü. Valencia'ya gelmeden önce forma giydiği, Racing Club'la sözleşme imzaladı. Ancak kürkçü dükkanında da tezgahın arkalarında kaldı hep. Bu da onu Kuzey Amerika'ya, yaşlı eski şöhretlerin cenneti ABD Ligi'ne gönderdi. 34 yaşına birkaç gün kala Kansas City Wizards, onu bedelsiz kadrosuna kattı. 2 sezondur orada forma giyiyordu. Ta ki 2 gün önceye kadar.
Kansas kulübü Arjantinli'nin kontratını feshetti. Web sitelerinden kulübe yaptığı hizmetler için teşekkür edip, kontratı uzatmama kararı aldıklarını belirtmişler. Haziran ayında 36 yaşına girecek oyuncu. Nereye kapağı atar bilemiyorum. Kariyerindeki tek şampiyonluğu Club America ile kazandığı Meksika Ligi şampiyonluğu olarak kalacak bu gidişle. Bu arada Lopez'in lakabı El Piojo...Türkçedeki karşılığı "kımıl"...bildiğimiz zararlı olan...Artık adama "kımıl" demek içimden gelmedi...

ÇİN MAFYASINDAN MESAİYE DEVAM

















Çin Ligi'ndeki şike ve yolsuzluk iddiaları ve bunun sonucundaki soruşturmalarla ilgili bir yazı yazmıştık. Bochum mahkemesinin şike davasının dosyasında Çin'den de birçok maç vardı. Bunun üzerine ülkedeki yetkililer olayın üzerine gittiler. Federasyonun asbaşkanları Nan Yong ve Yang Yimin ile eski hakem Zhang Jianqiang gözaltına alındı. Federasyon eski başkanı sorguya çekildi. Ligdeki takımların tümü büyük suçlamalarla karşı karşıya kaldılar. Ocak ayında toplam 16 kulüp yetkilisi ve hakem göz altına alındı. Çin'de lig mayıs ayında başlayacak ama kimsenin bu şartlarda ne lige nede futbolculara güveni kalmamış durumda. Ülkede futbol sporu, şike, kazılan kuyular ve kara para yüzünden kötü örnek olarak görülmeye başlandı ve bu yüzden televizyon yayınları gibi, günümüzde büyük bir gelir kapısı olan kaynaktan vazgeçme uğruna Çin'de bir tepki var. 2007 yılında, Çin 1. Ligi'nde ilk iki sırayı alarak Süper Lig'e yükselen Guangzhou GPC ve Sheffield United'ın sahibi Kevin McCabe'in sahibi olduğu Chengdu Blades küme düşürüldüler (zaten her iki kulübün arması birbirinin aynısı). Bu takımlar 2009 sezonunu sırasıyla dokuzuncu ve yedinci sırada bitirmişlerdi ama gözlerinin yaşına bakılmadı. Böylece ligin son 2 sırasını alan takımlar da küme düşmekten kurtuldu.


















Asıl darbeyi Qingdao Hailifeng yedi. Profesyonel futbol lisansları iptal edildi. Sebebi, hem 2007 sezonunda Chengdu Blades'in Süper Lig'e yükselmesinde kritik rol oynayan ve 2-0 kaybettikleri maçta Chengdu'dan 55.000 euro civarı maç satma parası almaları, hem de başkan Du Yunqi'nin geçtiğimiz yıl oynanan ve deplasmanda 3-0 kazandıkları Sichuan FC maçında, takımı 3-0 önde iken oyuncularına, takımı 3-0 öndeyken oynadığı bahisin tutması için 3 gol yemeleri yönünde emir vermesi, defans oyuncularının tümünün kendi kalelerine gol atmaya çalışmaları, ancak bundan haberi olmayan kalecinin tüm topları çıkarmasıyle maçın 3-0 bitmesi. Lisansları iptal edildiği gibi 22.000 euro civarı da bir ceza aldılar. Qingdao aynı zamanda, tanıdık bir ismin, 34 yaşındaki Sabin Ilie'nin de takımı.

25 Şubat 2010 Perşembe

GALATASARAY: 1 - 2: ATLETICO MADRID



















Rijkaard'ın taktiği yüzünden mi takım bu kadar düşük bir orta saha pas yüzdesi ile oynadı, yoksa orta sahadaki düşük pas yüzdesi sebebiyle mi Rijkaard'ın taktiği bu kadar cinnet geçirici göründü bilmiyorum. Bildiğim Galatasaraylı oyuncuların tümünün, Arda ve Keita dışında cesaretlerini soyunma odasında bırakmış olduklarıydı. Mustafa Sarp ve Mehmet Topal gibi zaten birebirde etkili olmayan 2 adam, bir de top ayaklarındayken hücum hattına bakmak yerine garantiyi oynamayı tercih edince Galatasaray'ın hücum etkinliği sıfırlandı. Elano'nun çıkışı da buna tuz biber ekti tabii. Daha doğrusu Elano'nun çıkıp Ayhan'ın girişi. Rijkaard'ın neden Barış'ı veya Giovani Dos Santos'u düşünmediğini bilmiyorum. Arda Elano'nun yerine çekilip, Dos Santos Keita ile birlikte serbest şekilde oynayabilirdi. Yapmadı Hollandalı, orta sahayı defansif gücü yüksek bir adamla doldurmak istedi. Ama sorun şuydu ki Ayhan da ayağına topu her aldığında baskıyı kaldıracak halde değildi. İspanya Ligi'nde küme düşme hattına 7 puan uzakta bir takım, Türkiye Ligi'nin liderini bu derece hapsetmemeli. Evet, kadrosunda ileriye dikecek bir adamı olmasa bile. Bu, en güçlü hattı ileri ucu olan Atletico Madrid'i küçümsediğim anlamına değil, Galatasaray'ın küçülmesine muhalif olduğum anlamına geliyor. Simao'nun golü, Galatasaray'ın şansı oldu adeta, çünkü sadece 3-4 dakika rakip sahaya çok adamla çıktıklarında neler olabileceğini gördüler. İlk maçı deplasmanda 1-1 berabere bitirdiyseniz içerde 0-0'a bağlamak ne kadar hataysa, 1-1 olunca da uzatmaya bağlamak o kadar hataydı. Derken Avrupalıyla Türkü ayıran şey çıktı sahneye. Oyun disiplini. Caner Erkin konsantrasyon kaybı ve tamamen kişisel kaprisinden kaynaklanan 2 net sarı kartlık faulle attırdı kendini. Penaltıya kızması beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Penaltı penaltı mıydı? Evet. Ama Perea değil topu elle çelmiş olsun, topu alıp servisle içeri atsa dahi sen hücum hattında bu kadar zayıf olduğun bir maçta ve sana gol lazımken kendini bu derece basit attırıyorsan, başını önüne eğip gideceksin sahadan. Caner bunu yapmadı, çıkış tünelinin oralardan hakemin anne tarafı ile ilgili küfürler savurdu bunun yerine. İnsanlar onu "hakem penaltıyı vermedi diye morali bozuldu tabii" diye değil "arkadaşlarına ihanet etti" diye hatırlayacaklar. En azından ben öyle hatırlayacağım. Reyes de kendi lehine bir penaltı verilmediğini düşünüyordu. Neden sinirlenip gelene geçene çift dalmadığını düşünmek lazım.

Uğur Uçar, Mustafa Sarp, Servet Çetin gibi adamları bu derece kötüyken, Galatasaray halen turu geçebilirdi. Galatasaray orta sahadaki üçlüsünün arasında, Elano da dahil, dinamik, çabuk ve topu ayağından çabuk çıkarabilecek bir adamın sıkıntısını fena halde çekiyor. Linderoth bu sebeple transfer edilmişti zaten ama sonucu hüsran oldu. Garip gelebilir ama iyi bir Emre Belözoğlu şu andaki Galatasaray'ın o bölgedeki boşluğunu çok iyi kapatabilirdi (profil olarak örnek veriyorum). Ama transfer dönemi çok gerilerde kaldığına göre takımın içinden bir alternatif yaratmak zorundasınız. Gollerdeki yerleşme hataları (Uğur Uçar'ın ilk golde Simao'yu kaçırması, son golde Mustafa Sarp'ın gol öncesi pası kesmek için hamle yapmak yerine ortaya yönelmesi -bir futbolcu uzaktan atılacak şutu önlemek için yerinde kalacağına, aksiyonun olduğu yere gitmelidir hele ki böyle aksiyonun olduğu nokta da hiçbir arkadaşı kalmamışsa - ve Servet'in dün John Terry'nin Milito'dan yediği basit çalımın çok benzerini yemesi) konuşulabilir. Galatasaraylı oyuncuların orta sahadaki çok kolay vücut çalımlarıyla baş edemeyecek kadar oyundan düşmeleri de. Ama sezon başında, hücum hattında bu kadar üretken ve skorer bir takımın, bugünkü kadar muhafazakar bir oyun planını benimsemiş olmasının tek bahanesi, Milan Baros'un yokluğu olarak gösterilemez.

Son tahlilde tekrarlamak lazım. Hep söylediğimiz gibi. Bir adama "futbolu bilmiyor" demekle, "bu adam da eleştiriliyor ya daha ne diyelim" arasında gri alanlar da vardır. Frank Rijkaard'ın bugünkü 90 dakikalık 0-0 planına da böyle bakmak gerekiyor, tabii oyuncu eleştirilerini de işin içine katarak, orta sahasındaki elemanların top tekniği konusunda bu kadar zayıf olduğunu bilerek o bölgeyi maç içinde daha fazla kısır elemanlarla doldurmanın mantığı üzerine de düşünerek ve 10 yıl önce UEFA Kupası finalinde karşısında Arsenal gibi bir ekip varken, Gheorghe Hagi gibi bir adamın atıldığı takım maça daha da bağlanırken bugün verilmeyen bir penaltı yüzünde oyundan düşen takımın, saha içi disiplini de hesaba katılarak.

Yazıya aklımıza geldikçe eklemeler yaparız, nihayetinde unuttuğumuz yerler olabilir, üzgünlüğümüze verin.

DAHİ DAUM, DELİ DAUM



Christoph Daum'un Bayer Leverkusen'in başına geçtiği 1996-2000 dönemi. Leverkusen'i 4 yılda 3 lig ikinciliğine taşıdığı ve Stuttgart'la yaşadığı şampiyonluktan sonra Bundesliga'da tekrar zirveyi kovaladığı dönem. Kokain skandalı patlak verene kadar kendisini Alman milli takımı koltuğunun 1 numaralı adayı yapan 4 yıl. O yıllarda Alman gazetelerinde bir haber çıkıyor. Daum'un Bayern Munich maçı öncesi futbolcularını çıplak ayakla kırım cam parçaları üzerinde antrenman yaptırdığı söyleniyor. Kulüp ve futbolcular bunu yalanlıyor tabi ama bugün hala olay konuşuluyor Almanya'da.



Bu olay Beşiktaş'la yaşadığı şampiyonluk sonrası basının Daum'a "sihirbaz, dahi ve deli" olmak üzere 3 adet lakap taktığı yılların hemen sonrasına denk geliyor. Daum'un Beşiktaş'la şampiyon olduğu yıl mağlup götürdüğü bir maçta defanstan iki adamı aynı anda çıkartıp forvete iki adamı aldığını bile hatırlarım. Bir görüntü daha var akıllarda. Beşiktaş şampiyon olmuş. Şansal Büyüka yayında. Yanında Daum, Alpay ve Şifo Mehmet. Alpay varsa Akın Sel de var tabi. Stüdyoya bir dansöz (ben Asena diye hatırlıyorum yanılıyor olabilirim) geliyor. Daum'la karşılıklı oynuyorlar. Hatırlayan varsa yoruma bıraksın. Geçmiş zaman olur ki. Fotoğrafın öbür yanında da meşhur beden eğitimi hocası Osieck var.

FRIENDSHIP-1
















AEK & Olympique Marseille



















Glasgow Rangers & Hamburger SV



















Royal Antwerp FC & Feyenoord

TÜRK SEYİRCİSİNİ YIKAN MAÇLAR 10/10: KONYASPOR-TARSUS İDMAN YURDU

















Türk Seyircisini Yıkan Maçlar serisinin bundan önce futbolla ilgili olan maddeleri hep 1. Lig ile ilgiliydi. Bu sefer ise bir 2. Lig maçını anlatacağız. Türk futbol tarihinin 80'lerde kalmış, iletişim araçlarının o zamanlar bugünkü kadar gelişmiş olmaması sebebiyle çok fazla konuşulmamış mücadelelerinden birisi. Belki de maç öncesinde ve maç sırasında çıkan olaylar göz önüne alındığında Türk futbol tarihinin en acaip müsabakalarından birisi. Toplam 150 dakika süren efsane. 1986-87 sezonunda, 2. ligin son haftasında oynanan Konyaspor-Tarsus İdman Yurdu mücadelesi.

Yine serinin her yazısının başında olduğu gibi bu yazıda da söz konusu sezonu ve maç öncesindeki mevcut durumu anlatmak gerekiyor. 1986-87 sezonunda 2. Lig A, B ve C grubu olmak üzere 3 gruba ayrılmıştır. A grubunda 17, B ve C grubunda ise 18 takım vardır ve çift devreli oynanan maçlar sonunda sadece ilk sırayı alan takım 1.Lig'e yükselme hakkı kazanmaktadır. Yine A grubundan 3, B ve C grubundan da 4'er takım 3. Lig'e düşmektedir. A ve B gruplarında 1. Lig'e yükselecek takımlar lig bitmeden çok önce belli olmuştur. A Grubu'nda Adana Demirspor, Kahramanmaraşspor'a, B Grubu'nda ise Karşıyaka, İzmirspor'a 10 puan fark yapmıştır. Her iki takımın da 53 puan toplaması ilginç bir veridir. C Grubu'nda ise işler karışıktır. Konyaspor ve Sakaryaspor son haftaya kadar liderlik koltuğu için kıyasıya bir yarış içine girerler. Arkalarından koparlar. Son haftaya girilirken 2 takım da 53 puandadır. Sakarya 75 gol atmış ve 26 gol yemiştir. Averajı +49'dur. Konyaspor ise 57 gol atmış 14 gol yemiştir. Averajı +43'tür. İki takım da son haftadaki maçlarını kazanması halinde Konya'nın fazladan 7 gol atması gerekmektedir. Sakarya kendi evinde kümede kalma mücadelesi veren Anadolu'yla oynarken, Konyaspor orta sıralarda hiçbir iddiası kalmayan Tarsus İsman Yurdu ile oynayacaktır. Puan durumu aşağıdaki gibidir.

1. Sakaryaspor 33-53 (75-26) 24 6 3
-------------------------------------------------------
2. Konyaspor 33-53 (57-14) 22 10 1

Maç günü gelip çatar. Maçlar aynı anda saat 16:00'da başlayacaktır. Konya Atatürk Stadyumu'ndaki maç saati yaklaşmaya başlarken acaiplikler de başlar. Zira Konyalı taraftarlar Sakarya'dan daha fazla gol atmak zorunda oldukları için, önce o maçın bitmesini isterler, bu yüzden de maçın geç başlaması için ellerinden geleni yaparlar. Bazı taraftarlar sahaya girerken, hakem Aykan Köseoğlu, Konyalı yetkililerin maç topunu bir türlü tedarik etmemesi sebebiyle maçı başlatamaz. Bu sırada Sakarya'daki maç başlamıştır. Sakarya 13. dakikada Sinan'ın golüyle 1-0 öne geçtiğinde daha Konya maçı başlamamıştır bile. Konyalı oyuncular sahaya geç çıkarlar. Geç çıkmaları yetmiyormuş gibi sahada şampiyon olmuş gibi bir tur atarlar. Köseoğlu bir türlü maçı başlatmak için Konyalı oyuncuları toparlayamaz, stadyumdaki yüksek tansiyondan maçı da tatil edemez. Tam ortalık sakinleşmeye başlamıştır ki maçın yardımcı hakemleri Hüseyin Su ve Argun Darıcı kale kontrolleri sırasında filelerin kesildiğini saptar. Bu hadiseyle beraber Konyalılar maçı geç başlatmak için ellerinden geleni yaparlar. Saha bir türlü boşaltılamaz. Zira sahaya sürekli Konyalı gazeteciler ve siviller girmektedir. Bazı kulüp yetkilileri yırtılan ağları onarmak için fileleri soyunma odasına götürmek ister. Maçın başlama saati 16:30'u da geçer. Sonunda asayiş berkemal hale getirilir ve Köseoğlu düdüğünü çalar. Ancak tam o sırada sahaya nereden geldiği belli olmayan bir tavuk akını başlar. Konyalı birkaç taraftar saha kenarına gelerek, beraberlerinde getirdikleri tavukları sahaya salar. Köseoğlu maçı bir kez daha durdurur. O sırada Sakarya'da ilk yarı çoktan bitmiştir ve Sakaryaspor 1-0 öndedir. Konyaspor'un yemeden 8 gol atması lazımdır. Tavuklar güç bela stadyumdan çıkarılır.

Maç tekrar başlar, ama olaylar bitmez. Bir Konyalı taraftar elinde bıçakla maçın yan hakemi Argun Darıcı'ya saldırır. Yakalanmaya çalışırken güvenlik kuvvetlerini bıçağı kendisine saptamakla tehdit eder. Aykan Köseoğlu oyunu durdurur, taraftarı ve hadiseyi görüntülemek isteyen Hürriyet ve Milliyet gazetesi muhabirlerine Konyalı Karaliç ve kaptan İsa'nın da katıldığı toplu bir meydan dayağı atılır. Bu olayı görüntüleyen Sabah gazetesi muhabiri Cavit Tuna, Konya Valisi Kemal Katıtaş'tan yardım ister. Ancak Katıtaş kendisini tersler. Dayak ekibine Konyaspor kulübü başkanı Süleyman Çınar ve Zabıta Müdürü Togay Mirza da eklenir. Emniyet görevlileri bu toplu dayağa maruz kalan gazetecilere yardım olarak "teker teker kaçın canınızı kurtarın" tavsiyesiniz verir. Yardımları istenen polisler gazetecilere "siz bunu hakettiniz" diye cevap verir.













Devre Konyaspor'un 1-0'lık üstünlüğü ile biter. Ancak Tarsus İdman Yurdu oyuncuları soyunma odasına gidemez. Zira Konyalılar Tarsusluların etrafını sarmış ve ölüm tehditleri savurmaya başlamıştır. Bir şahıs futbolculara tabanca çekerek "8-0 yenilmezseniz buradan ölünüz çıkar" diye bağırır. Hakem Aykan Köseoğlu ikinci yarıyı başlatır ama maç benzer olaylardan sık sık yarıda kesilir. Bu sırada Sakarya, Aykut Kocaman'ın golü ile maçı 2-0 kazanmıştır. Konya'ya 9-0'lık bir skor gerekmektedir. TRT radyosu maçla ilgili yayın yapamamaktadır zira Konyalılar stadyumdaki radyo ve telefon hatlarını da kesmiştir. Konya Atatürk Stadyumu kanunun işlemediği bir bölge haline gelmiştir o gün. Konya ikinci yarı 4 gol daha atar ve 5-0 kazanır ama bu onlara yetmez. Bitiş düdüğü ile birlikte Tarsus'lu futbolcular ve hakem triosu binbir güçlükle soyunma odasına kaçarlar. Soyunma odalarından ertesi sabahın ilk ışıklarıyla çıktıkları rivayet edilir, zira Konya şehri savaş alanına dönmüştür. Tarsus kafilesi, Konya'daki jandarma garnizonuna götürülür ve saat 21:00'e kadar orada tutulur. Maç bitiminde basın mensupları bir kez daha toplu bir dayak merasimine maruz kalırlar. Şehirde ise toplu taşım araçları tahrip edilir. ANAP Genel Merkezi'ne saldırı düzenlenir. Konyaspor Lokali tahrip edilir, Konyaspor bayrağı yakılır. Polis olayları önlemek için sis bombası kullanmak zorunda kalır ve havaya ateş açar. Konyaspor kulüp binasına yönelene taraftarlar itfaiye hortumları ile durdurulur. Kulüp yöneticilerinin evleri taşlanır. Gece yarısına doğru kentte sükunet ancak sağlanmıştır. 112 kişi tutuklanır, 2 polis ağır yaralanır. Öyle ki olay çıkaran bazı taraftarlar yaralanmış olmalarına rağmen yakalanma korkusu ile hastanelere gitmezler. Şehirdeki zarar 10 milyar tutarındadır. Sezon sonu puan durumu şu şekildedir.

1. Sakaryaspor 34-56 (77-26) 25 6 3
-------------------------------------------------------
2. Konyaspor 34-56 (62-14) 23 10 1


Başbakan Turgut Özal olayları kınarken, Mehmet Keçeciler "Konya tüm çabalarımıza rağmen birinci lige çıkamadı" şeklinde acaip bir laf eder. Ertesi gün İslam Çupi Sakarya'dan yazdığı yazıda "Napoli şampiyon olmak için 61 yıl bekledi, Sakaryaspor'a şampiyon olmak ve Birinci Lig'e terfi etmek için 1 yıl yetti...İlki İtalya usulü ihtiyarlık, ikincisi Türk usülü gençlik" diye olayı anlatır. Necdet Niş yönetiminde Neşet, Oğuz, Turhan, Aykut, Nezihi, Engin gibi isimlerin bulunduğu kadrosuyla Sakaryaspor 1. Lig'e çıkar. Bu isimlerin tümü 1-2 sene arayla (Engin İpekoğlu Beşiktaş macerasından sonra) Fenerbahçe'nin yolunu tutmuştur.

Turgut Özal olayın ertesi günü "İnşallah gelecek sezon Konyaspor 1 Lig'e çıkar da rahatlarız" der. Ne ilginçtir ki Konyaspor çıkan olaylar sonucu, 1 yıl saha kapatma cezası alır, ancak bu 1 yıllık ceza daha sonra 5 maça indirilir. Konya bunun da etkisiyle 1987-88 sezonunda C grubunda şampiyon olur ve 1. Lig'e çıkar. Başbakan Turgut Özal'ın istediği gerçekleşmiştir. Tabii nasıl gerçekleşmiştir orası şüpheli.

Not: Fotoğraflar milliyet gazete arşivindendir.

Serinin diğer yazıları

2010 BİLGİSAYAR OYUNLARI TAKVİMİ
























Oyun dünyasından bir liste verelim. 2010 yılında piyasaya sürülmesi beklenen, oyunlar ve piyasaya sürülüş tarihleri. Aşağıdaki listede 2 çeşit ibare var tarihle ilgili. No change: Tarih değişikliği yapılmayan, Date advanced ve Date slipped ise: Tarihi ileri kaydırılan oyunlar. Medal of Honor, 10 yıl önce piyasaya sürülen ilk oyunun bir tür yeniden çevrimi olacak. Hikaye Afganistan'a kaydırılmış..

2010 şubat
Out Now 5th S.T.A.L.K.E.R.: Call of Pripyat PC KOCH Media
Out Now 5th Star Trek Online HOT PC Cryptic Studios
Out Now 9th BioShock 2 HOT PC 2K Games
Out Now 19th Aliens vs. Predator PC SEGA Europe
Date advanced 26th Napoleon: Total War HOT PC SEGA Europe
No Change - Anno 1404: Venice PC Ubisoft
No Change - EverQuest 2: Sentinel's Fate PC

2009/2010 Kış
No Change - Need for Speed: World Online PC Electronic Arts

2010 mart
No Change 5th Alice in Wonderland PC Disney Interactive Studios
Date advanced 5th Battlefield: Bad Company 2 HOT PC Electronic Arts
Date advanced 12th Warhammer 40,000: Dawn of War II Chaos Rising HOT PC THQ
No Change 16th Dragon Age: Origins - Awakening HOT PC Electronic Arts
Date slipped 19th Command & Conquer 4 Tiberian Twilight HOT PC
No Change 19th Metro 2033 PC THQ
Date advanced 19th Supreme Commander 2 HOT PC
Date advanced 26th Just Cause 2 PC Eidos
Date slipped 26th Star Wars The Force Unleashed: Ultimate Sith Edition PC Lucasarts
No Change 30th Grand Theft Auto IV: The Ballad of Gay Tony PC
No Change 30th Grand Theft Auto IV: The Lost and Damned PC
No Change - Digimon Battle PC

2010 1. çeyrek
Date slipped - Assassin's Creed II HOT PC Ubisoft
Date slipped - Battlefield 1943 HOT PC Electronic Arts
No Change - NecroVisioN: Lost Company PC
No Change - Silent Hunter 5 HOT PC Ubisoft
No Change - Drakensang: The River of Time PC
No Change - Greed Corp PC
Date slipped - I'm Not Alone PC
No Change - Magic: The Gathering - Tactics PC Sony Computer Entertainment
No Change - Stargate Resistance PC

2010 nisan
Date advanced 16th Splinter Cell: Conviction PC Ubisoft

May 2010 mayıs
Date advanced 21st Split/Second PC Disney Interactive Studios

























2010 ilkbahar
Date advanced - Alpha Protocol HOT PC Sega Of Europe
No Change - Brink HOT PC Bethesda Softworks
No Change - Carrier Command: Gaea Mission PC
No Change - Die Siedler 7 PC
No Change - Front Mission Evolved PC Square Enix
No Change - Future Wars PC
No Change - Left 4 Dead 2: The Passing HOT PC Valve Corporation
No Change - Two Worlds II PC Topware Interactive

2010 haziran
No Change - Syberia 3 PC
No Change - FIFA Online PC Electronic Arts
Date slipped - Singularity PC Activision

2010 2. çeyrek
No Change - Lionheart: Kings' Crusade PC Paradox Interactive

2010 temmuz
No Change - Toy Story 3: The Videogame PC

2010 yaz
No Change - Magic: The Gathering - Duels of the Planeswalkers PC Wizards of the Coast
No Change - Worms Reloaded PC Team17

2010 eylül
Date slipped 3rd Dead Rising 2 HOT PC Capcom

2010 3. çeyrek
Date slipped - Mafia II HOT PC 2K Games

2010 ekim
No Change 16th The Political Machine PC Kalypso Media
No Change - CustomPlay Golf 2009 PC Lexicon Entertainment

2010 Sonbahar
Date advanced - Fallout: New Vegas HOT PC Bethesda Softworks
No Change - LEGO Star Wars III: The Clone Wars PC Activision
Date slipped - Max Payne 3 HOT PC Rockstar Games
Date advanced - Medal of Honor HOT PC Electronic Arts
No Change - Sid Meier's Civilization V PC 2K Games
No Change - Tom Clancy's Ghost Recon: Future Soldier PC Ubisoft
No Change - WRC PC

2010 4. çeyrek
No Change - Crasher PC Punchers Impact
No Change - Tron Evolution PC Disney Interactive Studios























2010 genel

No Change - Aliens RPG (temporary name) PC Sega Of Europe
Date slipped - Aliens: Colonial Marines HOT PC Sega Of Europe
Date slipped - APB HOT PC Real Time Worlds
No Change - ArcaniA: A Gothic Tale PC JoWooD
Date slipped - ArmA II: Operation Arrowhead HOT PC IDEA Games
Date slipped - Black Mirror 2 PC dtp entertainment
No Change - Blur HOT PC Activision
No Change - Capsized PC
No Change - Clover: A Curious Tale HOT PC Blitz Games Studios
No Change - Crysis 2 HOT PC Electronic Arts
No Change - Der Patrizier 3 PC
Date slipped - Elemental: War of Magic PC Stardock
Date slipped - F1 2010 HOT PC Codemasters
No Change - Final Fantasy XIV Online HOT PC Square Enix
Date slipped - Fireburst PC Tradewest Games Ltd
No Change - Grotesque Tactics: Evil Heroes PC Silent Dreams
No Change - Homefront PC THQ
No Change - Iron Man 2 PC Sega Of Europe
No Change - Joe Danger HOT PC
No Change - Kane & Lynch 2: Dog Days PC Square Enix
Date slipped - Kingdom Under Fire II PC Blueside
No Change - LEGO Harry Potter: Years 1-4 HOT PC Warner Bros. Interactive
Date slipped - LEGO Universe HOT PC Lego Interactive
No Change - Lost Horizon PC
No Change - Scivelation PC
No Change - Star Wars: The Force Unleashed II PC Activision Blizzard
Date slipped - StarCraft II: Wings of Liberty HOT PC Activision Blizzard
No Change - Super Hero Squad PC
No Change - The Agency HOT PC Sony Online Entertainment
Date slipped - The Scourge Project PC
No Change - TrackMania 2 HOT PC
No Change - Transformers: War for Cybertron PC Activision Blizzard
No Change - World of Warcraft: Cataclysm HOT PC Activision Blizzard

"SUPER"SPORT UNİTED ŞAMPİYON



















Hristo Stoichkov Bulgaristan ve Celta Vigo ile kötü başlayan kariyerini, ayağa kaldırmaya ve "eski efsane futbolcu-yeni başarısız teknik adam" çizgisinden uzaklaşmaya en fazla yakınlaştığı sezonu kaybetti. Güney Afrika ligi ABSA Premiership'te 29. hafta mücadelesinde, Jomo Cosmos deplasmanında 2-0 kaybettiler ve böylece, lig ligderi Supersport United, kendi evinde Bidvest Wits'e 2-1 mağlup olmasına rağmen, ligin bitimine 1 hafta kala puan farkını 4'te sabit tuttu ve şampiyonluğunu ilan etti (aşağıda takımın hocası Gavin Hunt kupa ile birlikte görülüyor). Bu Supersport United'ın üstüste üçüncü şampiyonluğu ki, ABSA Premier Lig'i 1996-97 sezonunda kurulduğundan beri kazandıkları şampiyonluk sayısı da 3. 14 yıllık bir geçmişi olan ligin en çok şampiyon olan takımı 5 şampiyonlukla,Stoichkov'un takımı Mamelodi Sundowns FC. Ezeli rakipler Kaizer Chiefs ve Orlando Pirates'ın 2'şer, Manning Rangers ve Santos'un da 1'er şampiyonluğu bulunuyor. Ligin son 2 sırasındaki 25 puanlı Black Aces ve 24 puanlı Jomo Cosmos'tan hangi takımın doğrudan küme düşeceği, hangisinin play-off oynayacağı ise son hafta belli olacak. Mamelodi Sundowns'un kadrosunda 2009 Afrika Uluslar Kuğası'nda Zambia ile oldukça iyi bir performans gösteren Felix Katongo ve tecrübeli Güney Afrikalı defans oyuncusu Matthew Booth gibi oyuncular da bulunuyor.

RUGBYCİ RONALDO


















Zamanında, Cristiano Ronaldo'nun "ölü yaprak vuruşu" olarak adlandırılan frikikler ve futbol topunun vurulduğu andan sonra havada yolculuk ederken hızlanıp hızlanmayacağı konusunda Güç Topta Artık isimli bir yazı yazmıştık. O zamanlar şöyle demiştik: yeni imal edilen toplar, çeşitli özellikleriyle bu yavaşlama evresini biraz daha geciktirdiğinden, Alman kaleci (Lehmann) topun yavaşlamasını beklediği anda bunun olmadığını görünce, topun hızlandığı yanılgısına düşüyor. Yani top hızlanmıyor, yavaşlaması gecikiyor.......Bir futbolcu topa tam cephesinden, yeteri kadar yüzeyine temas edecek kadar ve hızla vurduğunda ağırlık merkezi o şokla topun önüne savruluyor. Bunu hareket eden bir otobüsün aniden durması sonucu yolcuların öne doğru savrulmasına benzetebiliriz. Ancak sonra nasıl otobüste tutunacak yer bulup durumumuzu eski haline getirmeye çalışırız, topun ağırlık merkezi de o ilk şoktan sonra merkeze dönmeye çalışıyor. Tabi bunu yaparken topun önüne savrulduğu için arkaya doğru giderek yapıyor, bir başka deyişle arkaya doğru kayarken topun kaleye doğru olan yüzünü de ileri itmiş oluyor, bu da çok ufak da olsa topun hızlanmasına yol açabiliyor....bu durum, topa mükemmel biçimde ve vurduğunuz yüzeyin sağ ve soluna eşit uzaklıkta ve yerden kaldıracak kadar fazla yer tutacak alanına temas etmenizle mümkün. Dikkat ederseniz Ronaldo da bunu yapabilmek için topa vurmadan önce etrafını bir hayli düzeltiyor, hep aynı şekilde geriliyor ve topun hep aynı yerine vuruyor.



















Bugünlerde Katar'ın Al-Gharafa takımında oynayan ve frikik konusunda Ronaldo kadar (hatta ondan daha fazla) yetenekli olan Juninho Pernambucano'nun yukarıdaki iddiaları doğrulayan bir açıklaması var. Juninho'nun kendisi de frikik konusunda kendi tarzını yaratmış adamlardandı ve hatırlarsanız topa genelde falsolu değil dümdüz vururdu, top da havada giderken ani yön değişimleri yaşayabilirdi. Juninho şöyle demiş: "Ronaldo topa aniden ve tek bir dokunuşla vurmaya çalışıyor. Bu sert bir vuruş oluyor ama topu normal hareketinden saptıracak hiç bir şey yapmıyor (dibine girme, kavis verme gibi). Ben de bu şekilde frikik atmaya çalışırdım ve Zico bu konuda bana çok örnek olmuştur".

Ayrıca İspanyol gazeteleri Portekizlinin vuruşlarının rugby oyuncularının vuruşlarına çok benzediğini belirten bir incelem yapmışlar ve bunun için vuruş tekniğini İspanyol rugby oyuncusu César Sempere ile karşlaştırmışlar. Ronaldo'nun topa vurmadan önce iki ayağını açarak pozisyon alması dahi benzerlik kapsamında. Sampere "rugbydeki penaltı vuruşunu yapmadan önce biz de ayağımızla top arasındaki mesafeyi dikkatlice ölçeriz. Ronaldo bu tekniği, Manchester United'da oynarken, ünlü İngiliz rugby oyuncusu Jonny Wilkinson'ı izleyerek öğrenmiş olabilir" şeklinde görüş bildirmiş.

ASIRLIK ÇINAR DEVRİLDİ

























Bulgaristan ve futbol deyince akla gelen birkaç şeyden birisi, çoğu kimseye göre Plovdiv takımlarıdır (muhtemelen Hristo Stoichkov'dan sonra). Plovdiv derbisi yazısında da belirtmiştik. Ancak Plovdiv derbisinin hali ilginçtir. 86 yıllık Bulgar Ligi tarihinde bu iki takımın şampiyonluk sayısı sadece 3. Lokomotiv Plovdiv'in 2004'te kazandığı tek bir şampiyonluğu var. Botev ise 2 şampiyonluğundan sonuncusunu 33 yıl önce kazandı. Botev aynı zamanda Bulgaristan'ın en eski futbol kulüplerinden bir tanesi. 12 martta 98. yılını dolduracaklardı. Dolduramayacaklar. Botev Plovdiv dün iflasını açıkladı. Ligden çekildiler. Zaten bu son "ben geliyorum" diye bağırıyordu. Takım aylardır maddi açıdan felaket durumdaydı. Takımın sahibi Francesco Salerno kulübe zerre para akıtmıyordu, maaşlar da ödenmeyince ara transferde 16 oyuncusunu kaybettiler. Sonunda da dün dükkanı kapattılar. Ha kapatmasalar farklıbir şey olacak mıydı? Hayır. Takım 15 maç sonunda sadece 1 galibiyet alabilmiş halde 7 puanla son sıradaydı. Bundan sonraki maçlarının tümü aleyhlerine 3-0 olarak tescil edilecek. Bulgar devrimci şairi Hristo Botev'den adını alan Botev Plovdiv ligden çekilmiş oldu. Peki bundan ezeli rakip Lokomotiv Plovdiv memnuniyet mi duyuyor? Hayır. Onların da Botev'den farklı değil durumları. Sondan ikinci sıradalar ligde ve 2 galibiyetleri var. Bulgar futbolunun lokomotifi (birisinin adı gerçekten "Lokomotif") şu anda felakete sürüklenmiş durumdalar. Artık meydan tamamen Sofya takımlarına kalmış olacak. Aralarına artık girerse Litex girer.

Bu arada Botev'in 1995 tarihli forması da çok fenaymış...

24 Şubat 2010 Çarşamba

ORTANIN KRALI



Bugün piyasaya sürülen, Hollanda'nın en çok satan futbol dergisi Voetbal Internationaal'ın, tüm Hollanda tarihini kapsayan araştırması sonucu, dergi ekibine göre Frank Rijkaard Hollanda futbol tarihinin en iyi orta saha oyuncusu. Değerlendirme, toplam forma giyme sayısı, kazanılan ödüller ve bireysel yetenekler göz önüne alınarak yapılmış. Rijkaard'ın arkasında 2 efsane Willem van Hanegem ve Arie Haan var. Tüm listeyi dergiyi alınca buraya düşeriz.

Çok açık söyleyeyim, bu adamın futbol bilgisinin Türkiye'de ciddi ciddi tartışıldığını birisi adamlara çıtlatsa, Kraliçe ertesi gün sınırı Türklere kapatır, Hiddink'i de telefonla geri çağırır. Adamın teknik direktörlüğünü çöpe attınız tamam da daha feci olan futbolculuğunu da mı hatırlamıyorsunuz yahu.

TRANSFERE LÜGAT ENGELİ

PSV Eindhoven yeni bir Direktör arıyor. Genel Direktör. Aslında tam manasıyla Teknik Direktör ama, biliyorsunuz bu "hoca", her ülkeye göre farklılık gösterebiliyor. Bizde teknik direktör, İngiltere'de menajer, bizdeki menajer ise bambaşka bir şey, Hollanda'da Trainer, Trainer bizdeki antrenör gibi, bazı ülkelerde "coach", ama biz "coach" kelimesini de antrenör olarak alıyoruz. Karmaşık işler. Ama Avrupa genelinde "Teknik Direktör" dendiğinde akla ilk olarak kulübedeki isim gelmiyor. Ben yine de karışıklığa mahal vermemek için Genel Direktör diyorum, ama aslında Genel Direktör bambaşka bir görev. Bu yazılık "Teknik Direktör" diyelim. Evet ne dedik PSV arıyor, aday da 2006-09 yılları arasında Schalke 04 bünyesinde çalışan ve 12 yıl boyunca, kariyerinin sonuna dek Schalke forması giyen Andreas Müller. Müller'in PSV için gündeme gelmesinin en önemli sebeplerinden biris, PSV'nın hocası Fred Rutten'in, geçtiğimiz yıl Schalke'yi çalıştırırken Müller ile aynı çatı altında mesai vermesi. Hollanda kulübü Müller'e teklif götürmüş ama Almanın cevabı ilginç olmuş: "Fred'in beni düşünmesi çok ince ama Hollandaca çok zor bir dil, bu da büyük bir engel"...Buradan ne çıkarsam acaba? Hiç Almanca bilmeyen bir Hollandalının, buna rağmen Almancayı duyduğunda az çok bir şeyler anladığını kendimden biliyorum. Bu durumun tam tersi için aynı şey söylenemez yalnız. Hiç Hollandaca bilmeyen bir Almanın Hollandaca diyalogları anlaması çok zordur. Zaten bu yüzden Van Gaal, Martin Jol gibi teknik adamlar Almanya'ya gittiler, 4-5 kelimeyi değiştirip tercümansız konuştular. Louis van Gaal'in hadisesini daha yeni yazdık. Müller'in demeci de bunu doğrular şekilde aslında...Yalnız Hollandaca o kadar zor dil değil abartmış biraz...Gabri, Luis Suarez gibi Hispanic kökenli adamlar öğrendiyse onun haydi haydi öğrenmesi lazım.

Misal Portekiz-İspanya arasında da benzer durum var. Dil kursundaki Portekizli bir arkadaşım İspanyolca bilmemesine rağmen İspanyolca bir diyalogu aşağı yukarı çözebildiğini ama İspanyolların Portekizceden zerre çakmadıklarını anlatmıştı. Böyle maça 1-0 önde başlayan diller var...Türkçeyle Azerice arasında böyle bir ilişki var mı acap diye de sormak aklıma geliyor. 2 taraf da birbirinin dilini bilmese dahi, bana onlar bizi kolaylıkla anlıyorlar ama biz bazen onları anlayamıyoruz gibime geliyor. Ya da tam tersi mi? Kafam karıştı...yardımcı olun..

ULTRAS WHITE KNIGHTS








Mısır'ın El Zamalek tribünlerinden

BEŞİK JENERASYONU

















Futbol çok ilginç oyun. Her seferinde bu oyunun içindeki hikayeleri anlatıp, "ne sıkıcı spor ya" diyenlere bir gönderme yapıyoruz. Alın bir tanesi daha. Yukarıdaki resimden daha önce Bebeto'nun America Football Club'ın başına geçişi ve görevden alınması sırasında bahsettik. Her iki kararın arkasında da Bebeto'nun takım arkadaşı Romario'nun payı vardı. 1994 Dünya Kupası'nı kazanan jenerasyon bu gidişle 2014 Dünya Kupası'na çocuklarını sokarak yeni bir şampiyonluk almayı hedefliyor. Yukarıdaki resim bunun kanıtıdır. Neden yapıldı bu gol sevinci? Bebeto'nun Hollanda'ya 1994 Dünya Kupası çeyrek finalinde attığı golden birkaç gün önce doğan çocuğu için. Kim katılanlar? Sol baştan Mazinho, Bebeto ve Romario. Kim doğmuştu o gün? Mateus Oliveira. Nerede şimdi o çocuk? Flamengo takımının altyapısında top koşturuyor. Soldaki adam Mazinho'nun oğlu kim? Thiago Alcántara. Nerede oynuyor? Barcelona altyapısında. 18 yaşında. En sağdaki Romario'nun oğlu kim? Romarinho (aşağıda). O nerede? Vasco da Gama'ya birkaç gün önce, profesyonel imzayı attı. 16 yaşında. 16 sene önce bebekleri sallayan 3 adamın oğlu bugün profesyonel futbola adım atmak üzere. Ama şöyle bir sorun var. Thiago Alcántara, İspanyol milli takımı alt yaş gruplarında forma giymeye başladı. 2008'de ülkemizde yapılan UEFA 17 yaş altı Avrupa Şampiyonası'nı kazanan İspanya milli takımının kadrosundaydı. Dolayısıyla bu üçlüden fire verecek isim o olacak.

FINNTROLL - NIFELVIND

























Bir süredir ortalıktan uzak kalan Finntroll sonunda yeni albümüyle dönüş yaptı. Brutal vokali kullanan ve dinlediğim çok ender gruplar vardı bu alemde. Haggard, Ensiferum, Leaves' Eyes, biraz Opeth, biraz Children of Bodom belki de o kadar. Ama bunu bana ilk yaptıran Finntroll olmuştur. İlk dinlediğim albümleri 2000-10 arasının en iyi 10 albümü arasına hiç düşünmeden aldığım 2003 tarihli mükemmel ötesi albüm Visor om Slutet'dir. Ardından 2004 tarihli Nattfödd ile grup öyle bir patlamıştır ki, dünya üzerindeki hayran sayısını belki de yüze katlamıştır. Finntroll'ün en büyük özelliği bir başka Fin grup Korpiklaani'de de görülen eğlenceli ve melodik müzik anlayışını sonuna kadar kullanmasıdır. Nattfödd albümü de bu anlayışın tepeye çıktığı albümlerden birisidir. Şahsım adına 2007 yılında piyasaya sürülen Ur jordens djup'u çok beğenmediğimi söyleyeyim. Son albüm ise birkaç gün önce piyasaya sürüldü. Nifelvind. Albüm müthiş bir intro ile açılıyor ve ardından Jaktens Tid albümündeki, albümle aynı adı taşıyan parçaya çok benzeyen Solsagan ile devam ediyor. Albüm, Finntroll'ün diğer albümleri gibi Fin mitolojik kahramanlarından ve efsanelerinden bahsediyor. "Nifelvind", "Cehennem rüzgarı" anlamına geliyor bu arada belirtelim. Yalnız yukarıda bahsettiğim 2 albümde yer alan vokal Tapio Wilska'nın 2006 yılında sebebi açıklanmayan bir şekilde gruptan kovulması büyük bir kayıp olmuştur onlar için. Bunu hala hissediyorsunuz.

Albümün ilk single'ı ve videosu Solsagan ile yazıyı bitirelim..

ALIRIM SPAGETTİNİ AŞŞAAA
























Roberto Mancini'nin göreve geldiği gün işinin çok zor olduğunu söylemiştik. İngilizler Fabio Capello'nun milli takım hocalığı eleştirilerini Dünya Kupası'na gitmek için ilk vize alan ülkelerden birisi olduklarında rafa kaldırdılar. Kısacası Capello tüm muhalifleri susturdu. En azından yaşanırsa, ilk büyük başarısızlığa kadar. Ama buna rağmen İtalyanların ada futboluna gönderdiği her yeni teknik adama ufaktan homurdanmalar yükseliyor. Mancini'nin gelişinde bu homurdanmalar çok yüksek sesli oldu. Özellikle Mark Hughes'un hem görevden alınış kararı hem de alınış şekli çok fazla konuşuldu ve kendisine haksızlık yapıldığı konusunda hemen herkes görüş birliğine vardı. Mancini böyle bir "mazlumun" arkasından göreve gelince de ister istemez insanlar "bakın bizim mahallenin çocuğu Hughes'u kovdunuz, elin İtalyanı ne yaptı?" diye sormak için fırsat kolladılar. Kadrodaki bir çok oyuncu (başta Craig Bellamy olmak üzere) Galli teknik adamın kovuluşuna tavır koydular. Hatta Bellamy'nin Tottenham'ın yolunu tutacağı dahi söyleniyordu. Mancini iyi başladı göreve ama. Ligdeki ilk 3 maçında 9 gol atıp 1 gol yiyerek üçte üç yaptı. Böylece tüm sorunlara set çekildi. İtalyana "hoşgeldin" hediyesini veren 2-0'lık sonuçla Everton oldu. Ardından Carling Cup yarı finalindeki 2 Manchester derbisinin sonucu da hüsran olunca, çatlak sesler kendisini göstermeye başladı. O 2 derbiden sonra oynadıkları 5 lig maçının sadece 2'sini kazanabildiler, FA Cup'ta da kendi evlerinde Stoke City ile 1-1 berabere kaldılar. Yarın akşam Stoke-on-Trent'de bu maçın rövanşına çıkıyorlar. Ardından da hafta sonunda Chelsea deplasmanı var.

Mancini bu dönemden ne şekilde çıkarsa çıksın, ona bu sezon sonuna kadar kredi verilecek tabii. Ama gelecek yıla da böyle son haftalarda olduğu gibi beraberliklerle başlarsa yılbaşını göremez büyük ihtimalle. Mark Hughes da kovulduğunda son 13 maçında 1 mağlubiyet almıştı sadece ama Arap patronlar 9 tane beraberlikten pek hoşlanmadılar. Mancini'ye de sırf atkı bağlaması karizma diye sabredeceklerini sanmıyorum. Üstelik bu yazıyı yazmamın ana sebebine de gelirsek, ilk atama sırasında kadro içindeki çatlak sesler yine kendisini göstermeye başladı. Özellikle futbolcuların, İtalyanın uzun antrenman programlarından bıktığı ve Hughes dönemindeki rahat antrenman ortamını özledikleri konuşuluyor. Özellikle Craig Bellamy'nin ve ismi açıklanmayan bazı oyuncuların, kulüp yönetiminie bu yönde bir şikayette bulundukları, Mancini'nin antrenman tekniklerini İngiliz futboluna adapte edemediğini düşündükleri İngiliz basınında. Birkaç gün önce antrenmanda Bellamy ve Mancini'nin söz dalaşına girdiği söyleniyor ki The Sun hemen yangına körükle giderek, Mancini'nin Galli oyuncuya "git ve 3 ay boyunca da dönme" dediğini yazmış. Bellamy'nin dizindeki sakatlık sebebiyle ağır antrenmanlara katılmak istemediği Mancini'nin de ısrarı sonucu hadisenin patladığı biliniyor. İkili arasında şu anda "ancak o çağırırsa antrenmana dönerim-ancak özür dilerse antrenmana çağırırım-asla özür dilemem" çekişmesi var. Bellamy zaten arıza adamdır. Takım arkadaşını barda golf sopasıyla kovalamışlığı hatta dövmüşlüğü vardır. Greame Souness'ın onun için "benim olduğum hiçbir takımda artık forma giyemez" demeci vardır. Öte yandan Carlos Tevez de Arjantin'de, zira bebeğinin prematüre doğması ve sağlık problemleri dönüşünü geciktiriyor. Futbolcuların bir bölümünün Hollandalı fizyoterapist Raymond Verheyen'le de bazı anlaşmazlıkları mevcut.

Sezon başında parayı görünce şehrin her yanına mavi renklerle "Manchester'a hoş geldiniz" yazmakla olmuyor bu işler görüldüğü gibi.

GINGER KİD ÇALIŞIYOR

























Wayne Rooney'i Everton maçında izleyenler pek tanıyamadılar, zira çok kötü oynadı İngiliz futbolcu. Top kontrollerinde dahi zorluk çekiyordu. Tabii mazur görmek lazım Cristiano Ronaldo'nun gidişinden sonra takımın hücum gücünün ağırlığı onun omuzlarında. Ronaldo'nun boşluğunu kısmen doldurması için alınan Valencia henüz o kıvama gelemedi. İngilizin de zaman zaman yorgunluk ihtimali var. Milan maçından sadece 60 saat sonra Everton deplasmanına çıktılar. Gerçi Rooney toplamda bunun altından iyi kalktı şu ana kadar. Gol sayısında kariyer rekorunu kıracak büyük ihtimalle. Dün akşam da kendi evlerinde West Ham United'ı 3-0 mağlup etti takım. 2 gol attı. Böylece Cristiano Ronaldo'nun rekoruna ortak oldu. Manchester United'ın iç saha maçlarında üstüste gol atma. Ronaldo kasım 2006-ocak 2007 arasında, üstüste 6 iç saha maçında gol atma başarısını göstermişti. West Ham maçıyla Rooney de bu başarıyı tekrarladı. Sırasıyla Wolverhampton Wanderers (3-0, 1 gol), Wigan Athletic (5-0, 1 gol), Burnley (3-0, 1 gol), Hull City (4-0, 4 goal), Portsmouth (5-0, 1 goal) ve dün akşam West Ham United (3-0, 2 gol) maçlarının tümünde fileleri havalandırdı. 14 martta Fulham'la oynayacakları iç saha maçında da gol kaydedebilirse rekoru tek başına ele geçirecek. Rooney tüm kupalar dahil oynadığı 33 maçta 25 golün altına imza koymuş durumda.

TRAFFORD&KOP ELELE HEP BERABER HEDEFE

























Liverpool taraftarının George Gillett ve Tom Hicks'den, Manchester United taraftarlarının da Malcolm Glazer'dan illallah dediklerini biliyorsunuz. Amerikan holdingleri kaç senedir İngiliz futbolunun en köklü 2 kulübünü sömürüyorlar da sömürüyorlar. FC United of Manchester ve AFC liverpool kulüpleri onlara tepki olarak kuruldular biliyorsunuz. Bu arada belirtelim FC United of Manchester İngilzi futbolunun yedinci kademesine kadar yükselmiş durumda şu anda. 2 lig daha atlarlarsa Konferans Ligi'ne katılmaya hak kazanıyorlar. Bu gözler FA Cup'ta bir Manchester United FC ve FC United of Manchester eşleşmesini görecek mi merak ediyorum. Premier Lig'de ise, 21 Mart tarihinde bu iki takım Old Trafford'da karşılaşacaklar. İşte iki takımın taraftarları, o maçta Amerikalı patronlara ortak bir protesto yapabilmek için girişimlere başladılar. Manchester Evening News'de çıkan habere göre 2 takım taraftarlarının, 100 yılı aşan rekabeti bir kenara bırakarak takımlarını sömüren Amerikalı patronlara karşı ortak bir protesto düzenleyecekleri ile ilgili haberler yer aldı. Bu protestonun tezahürat ve pankartlar şeklinde kendini göstermesi bekleniyor. Bağımsız Manchester United Taraftarları Birliği şimdilik bu konuyla ilgili yorum yapmasa da 21 martta Old Trafford tribünleri çok ilginç bir tabloya ev sahipliği yapabilir.