30 Ocak 2011 Pazar

TOP 10 TREN YOLCULUĞU KLİŞESİ



















1998-2003 arasi Ankara mekan, Istanbul vatan olunca bu iki sehir arasinda kisa-uzun tatil demeden gidip gelmek sartti. Oldum olasi sehirlerarasi otobus yolculuklarini seven bir adam degilim. Hatta omrumde yaptigim sehirlerarasi otobus yolculugu sayisi 10'u gecmez. Rahatsiz koltuklar, apaci otobus gorevlileri, her an kazaya meyilli yollar, absurd bayan yani uygulamalari, gunes tarafina dusersen yolculuk boyunca yedigin gunes falan da filan. Bu yuzden tren benim icin rakipsiz ulasim aracidir. Hatta Avrupa'da da yakin mesafede trenle gidilecek herhangi bir yer varsa hic sektirmem. Tren bambaskadir. Canin istediğin zaman kalk git yemekli vagona keyfini çıkar, otur diledigin kadar. Halbuki otobüste elde ettiğin en büyük serbesti mola yerlerinde yaptığın gezintidir. Koltuklar genis, Erzincan'daki askerlik gorevini yapmak icin dahi Istanbul'dan Ankara'ya oradan da Erzincan'a trenle gitmistim. Bu derece severim tren yolculuklarini. E bu kadar yil yolculuk yapinca A'dan Z'ye herseyini ezberliyor insan. Asagiya bir siralayayim dedim. Yalniz sadece sehirlerarasi yolculuklar degil banliyo trenleri de dahil tabii.

1-Ayı yanı: Sehirlerarasi tren yolculuklarının en dayanilmaz ani, pencere kenarina dustugunuz seferlerde koridor tarafina bir filin oturmasidir. Zira bu anda yolculugunuz sizin icin bir kabusa donusmustur. Genelde kisin yolculuk edilen trenlerde kaloriferler yakilir ama nedense "yahu madem mevsim kis, getir dereceyi 150'ye iceride ucuk cikarana kadar otursunlar" felsefesi geregi sonuna kadar acilir. O kaloriferler pencere kenarinda oldugunda siz oturdugunuz yerde terlersiniz. Anadolu ekspresinde bir kere 7 saat o kalorifere maruz kalan adamin belden yukarisinin sabun belden asagisinin dugme oldugunu biliyorum. Terminator filmindeki civa adami Arnold'in parcapincik ettigi sahneden sonra o trene koy, aninda eski haline doner. Ama o iskenceden kurtulmak mumkun degildir. Zira filin gobegi gecisi kapatmistir ve evet kendisi uyumaktadir. Kadere razi olunur. Bir de bu trenlerde misal, bileti koridor kenarina olup da pencere kenarina oturanlari uyarip "ama pencere benimdi beyefendi" diyenler vardir ki ayri bir meseledir. O yuzden bendeniz hep 3 ve 3'un katlari olan tek koltugu tercih etmisimdir.

2-Açık Büfe: Şehirlerarası trenlerin, özellikle de Anadolu'nun uzak yerlerine gidenlerin yolculuk ettiği trenler, hele bir de yolculuk gündüz ise bir bruncha, bir kahvaltıya olmadı bir öğle yemeğine dönüşür. Teyzelerin dikine çizgili pazar çantalarına yolculuk için depoladığı "azık", "öteberi" sınıfına sokulan genelde sandviç, su böreği, poğaça şeklinde karşımıza çıkan yemekler çıkartılır. Karesi Ekspresi'nin ikinci mevkiisi bir anda Gordon Ramsay'in mutfağına döner. Yemekler elden ele geçirilir. Artan varsa diğer yolculara "bak yavrum köy peyniri has" diye üzerinden sular akan peynirler zorla yedirilir. Bu teyzelerin, halaların, annelerin yolculuk belli olduğundaki misyonu bellidir. Tekalif-i Milliye emri çıkartılmış gibi yolculuğa hazırlık. Bu ekibin iyice abartmış olanlarında, yemek sonrası termostaki çay ile kombo yapılır. Son olarak plastik kaplardaki ev yapımı baklava ve kadayıf ile üçleme tamamlanır. Frodo Mordor'a kıçı kırık lembas ekmeklerini yiyerek gitmek yerine bizim Karesi Ekspresi'yle gideydi Sauron'un gözü, açlık susuzluk falan hikaye olur, yüzüğü attıktan sonra bi de 2 halı saha maçına çıkardı, hey yavrum hey.

3-Spekülasyon Adamı: Top 10 İğrenç Öğrenci ve Ofis Karakteri yazılarını okuyanlar bilirler spekülasyon adamını. Trenlerin vazgeçilmez simalarındandır. En büyük özellikleri sürekli asılsız dedikodular çıkarmak, ortaya doğruluğu tartışmalı iddialar atmak ve kafa karıştırmaktır. Örneğin tren geceyarısı kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde durduğunda "karşıdan gelen treni bekliyor", "lokomotif bozuldu yüksek ihtimalle", "yemekli vagonda yangın falan mı oldu yaaa" şeklinde yorumlar yaptığı gibi bir de bunu geçmişte yaşadığı asılsız olaylarla, bilmem hangi tarihte hangi trenle yaptığı yolculuktan örnek vererek destekler. Yine bir başka yolculukta Fatih Ekspresi'yle İstanbul Ankara arasını 5 saatte aldığını (yok deve), Avrupa'da trenlerin hiç geç kalmadığını, Japonya'da üstü açık trenler olduğunu ortaya atar. Bir Anadolu Ekspresi'nde cep telefonu yüzünden Almanya'da bir trenin raydan çıktığını söyleyen spekülasyon adamıyla tanışmışlığım vardır....

4-Tarzan Kocamustafapaşa'da: Elin Amerikalısı, Avrupalısı, Japonu roller-coaster'a binip sonra "aman çok adrenalin oldu" diye sokaklarda geziyor. Kendilerine tavsiyem sıkıysa gelip Çayırova-Fatih arasındaki banliyo treninin dışında gitmeleridir. Bu aktivitenin bir raconu vardır. Öncelikle resmi kıyafet olan kumaş pantolon ve altına kösele topuk ayakkabı giyilir. Tren kalkacakken yavaş yavaş yanında koşulmaya başlanır. Perondan ayrılacakken bir anda hamle yapılarak basamağına atlanır. Sürgülü kapının kolları tutularak bir sonraki durağa kadar gidilir. İçerideki yolcuların cık cık cıklarına kulak asılmaz zaten duyulmaz da, perona gelindiğinde tren yavaşlar, tekrar durmadan aşağıya atlanılıp Usain Bolt'un 100 metre çizgisini geçişten sonra yavaşlaması gibi normal seyre dönülür. Sonra diğr kapılara olan arkadaşlarla "Hikmet gördün mü la, vaaay mına kiiii" şeklinde muhabbetlere girilir.

5-3+1 kuralı: Özellikle deplasman yolculuklarında veya arkadaş ortamının tren seferlerinde en çok tercih edilen vagon, şehirlerarası trenlerin arkasındaki yataklı vagonlardır. Ancak bu yataklı vagonlarda kompartıman başına 4 kişi düştüğüden bu sayıyı sağlamak çok önemlidir. Zira misal 3 kişi olduğunda, yanınıza katılacak son kişinin tanımadığınız bir adam olması halinde gerginlik çıkması mümkündür. Örneğin bu yabancı adam mutlaka erken yatmak, hata inadına alt katta yatmak ister, bu nedenle erkenden yataklar açılır. Ardından "hocam ışığı biraz söndürsek mi, gözüme geliyor" çıkışı gelir. Derken saatler gece yarısına yaklaştığında "hocam biraz küçük harflerle konuşsanız, yarın erkenden kalkıcaz" ile bardak taşar. Bütün yapılan "oğlüüüum alırız kompartımana 3 kişi, ne geyik olur heaaaa" hayalleri de suya düşer.

6-Running Man: Elde siyah poşet, boy en fazla 1.70, solmuş kareli bir gömlek, koltuğun altnda bütün iş yerinin elden geçirdiği Posta gezetesi. Gidin Haydarpaşa'ya veya Sirkeci'ye bir gün, vapurun yanaştığı yerde durun, bu karakterden 100 tane saymazsanız ben de bir şey bilmiyorum. Mesai saatinin bitişiyle beraber bu memur tipindeki adamların hepsi birer Haile Gebrselassie'ye dönüşür. Vapurun yanaşmasıyla beraber iskele verilmeden platforma atlanır. Ardından perona doğru koşulmaya başlanır, eldeki poşet ve gazete düşürülmemeye çalışılır. Trene yetişildiğinde mücadele bitmiş midir? Hayır. Bu sefer de boş koltuk bulmak için mücadele başlar. Kpaılması halinde ön koltukta oturan ofis arkadaşı ile muhabbet başlar, ayakta kalınması halinde sırıtılarak kapıların önüne yaklaşılır, 1 saati bulacak Kadıköy-Tuzla yolculuğu gözde iyice büyür.



















7-Ayrilamam: Ozellikle universite yillarinda sikca karsima cikan bir goruntudur. Trenin kalkis saati yaklasir. Cift olanlardan erkek olan, kiz olani ugurlamaya gelmistir. Son dakikalar hatta saniyeler yanak yanaga dudak dudaga gecirilir. Derken trenin kalkis saati gelir. Son sarilmalar olur. Kiz gelir koltuguna oturur. Buraya kadar sorun yoktur ama eger kiz bir baska erkegin yanina dusmusse, misal benim, erkek sevgili camin dibine kadar gelir, bendenize "bu kiza dokunma yolculuk boyunca sulaleni s..rim" bakisi atar. Tren kalkar, tak 15 dakika sonra telefon gelir. Kizdan, "efendim canim......iyiyim....ay yok sacmalama......hadi sen uyu ben inince caldiririm.....ay Tolga sacmalama....hadi canim...hadiiiii" konusmasi gecer. Telefon kapanir...Benden yilan bakislar baslar...Ertesi gun kiza bavulda yardim edilerek ibneligin dibine vurulur....

8-Double Dragon: Tren yolculugunun degismez olaylarindan birisi de ayni koltuga satilan 2 bilet ya da yanlis koltuga oturan adamdir. Ilki bugune kadarki her tren yolculugumda basima gelmistir. Genelde 1 tek kisiye 2 bilet satilmak yerine 2 tane 5-6 kisilik gruba ayni yerler satilir. Ilk basta hosgorulu konusmalar baslar ve beraber TCDD'ye ve devlete yuklenilir. Konduktor cagirilir ve ona yuklenilir. Ancak sonra gercegin farkina varilir. Bir grup savas alanindan basi egik ayrilacaktir. Bu sefer hosgoru yerini mucadeleye birakir. Affedersiniz 2 tane koltuk icin TCDD'deki tanidiklar ve ust yerlerdekiler aranir. Bir taraf galip gelir. 2 ekip birbirine tehditler savurarak koselerine cekilir. Yanlis koltuga oturup, dogrusuna oturdugunu iddia eden adam ise bambaskadir. Koltugu dogru ama vagonu yanlis tutturan adam ise bunlarin en revacta olanidir.

9-Afacan Dennis: Cocuklu aileler tren yolculuklarinin bir baska tipolojisidir. Ozellikle 2-5 yasindaki cocuklarin favori aktivite alani koltuklarin arasindaki halinin uzerinde bir asagi bir yukari kosmaktir. Bu cocuklar asagi yukari kostuklari gibi, arada tanimadiklari kisilere gelip salca olurlar. "Sen ne kitabi okuyosun", "geldik mi?", "senin sakalin niye boyle", "bu senin mieee" turu kanser sorular annenin gelip cocugu toplamasi ile son bulur. Bu cocuklarin asil cile ani, gecenin 3'unde Bilecik civarinda aglamaya baslamasi ve Eskisehir'e kadar zirlamayi surdurmesidir.

10-Cin isi Japon Isi: Uzakdogulular bizim trenleri sever ve sayarlar. Ama ucaktaki gelenegi surdurmek istediklerinden en arka koltuk diye bir sey olmadigi icin en arka vagonu secer ve 2 kisilik bilet alarak oraya uzanirlar. Yolculuk boyunca uyumak, uyandiklari anda fotograf cekmek de bu arkadaslarin en sevdigi aktivitelerdir. Istanbul-Ankara arasindaki trenlerde, konduktor "Sincaaan Sincaaan"diye bagirdiginda Cinliler basini kaldirir "ulen Ankara diye geldik'ne Sincan'i ben Pekin'i gectigimizi hatirlamiyorum" diye etrafa bakinirlar. Tren gara girer. Sandaletlerle Cinliler trenden iner. Boyunda makinelerle uzaklasilir.....

3 yorum:

eren kıyak dedi ki...

6 numaradan ne zaman gitsem söğütlü çeşme ve ya haydarpaşa'ya buluyorum :)

ummagumma dedi ki...

benim için en önemli klişe, 5 yıldır tren yolculuğu yapmama rağmen bir kere bile yanında priz olan bir koltuğa oturmamış olmayı başarmaktır.

roland deschain of gilead dedi ki...

istanbul sofya treninde tanıştığım 2 polonyalı 1 hırvat eleman bana sultanahmette satın aldıkları nargileyi nasıl kullanacaklarını sormuştu uygulamalı göstermiştim...arada kondüktör de gelip 1-2 fırt çekmişti...ama otobüsle 9 saat süren yol 18 saat sürdü bulgar demiryolları sağolsunlar.

yine de isviçre'de zurich-luzern treninde laptopdan tüm vagona serdar ortaç dinleten adam bambaşkaydı...anladım ki bu dünyada serdar ortaç'tan kaçış yok.