
1 - Axel Rudi Pell - Valley of Sin
2 - In Flames - Sleepless Again
3 - Iced Earth - A Charge To Keep (with Matt Barlow)
4 - As I Lay Dying - Nothing Left
5 - Sagopa Kajmer - Gölge Haramileri
by Barad-dur
Yazıyı bitirelim. Unutulmaz anla. Hiç sıkıcı olmayan bir an. Hırvatistan Türkiye. Klasnic o kafayı vurduğunda Slaven Bilic orta sahaya kadar koştu oyuncularına sarılmak için. 1 dakika sonra. Semih Şentürk'ün golü ile kazandık. Kazandık diyorum çünkü o gol Hırvatların penaltı noktasına çoktan turu kaybetmiş olarak gitmesine sebep oldu. Evet orası kesin. Hatırlanacağız.
Jeff: Steve’s whole fantasy life revolves around Mariella Frostrup… If he ever meets Mariella Frostrup in person his right hand will shout 'mother'.
İsveçli Nordahl ailesi dünya futbol tarihinde, üst düzey liglerde top koşturan 6 oyuncu yetiştirmesi açısından rekoru elinde bulundurmaktadır (5 kardeş Bertil, Knut, Gunnar, Gösta and Göran ve Gunnar Nordahl'ın oğlu Thomas). Bu isimlerden dördü (Bertil, Knut, Gunnar and Gösta) İsveç Ligi Allsvenskan'da şampiyonluk yaşamıştır. Ayrıca Gunnar Nordahl 1949-58 yılları arasında AC Milan ve Roma'da top koşturmuş ve 2 Serie A şampiyonluğu ve 5 gol krallığı kazanmıştır. Bertil Nordahl 3 sezon Atalanta, Knut Nordahl ise 2 sezon Roma'da oynamıştır. Ayrıca Gunnar Nordahl'ın oğlu Thomas Nordahl da İsveç Ligi'nde ve Anderlecht'de top koşturmuştur.
Maçın özeti 93. dakikadaki pozisyonda gizliydi zaten. Almanya bütün defans oyuncularını gol için rakip kaleye gönderdiği sırada yaptıkları şişirmede 1.78'lik Puyol 1.98'lik Mertesacker'le arasındaki 20 santimlik farkı kapatıp bir de 20 cm daha yukarı sıçramıştı. İspanyollar her yönüyle hakettiler kupayı, isteyerek, istikrarlı oynayarak ve her şeyden önemlisi yarı final ve finalde çok sağlam ve iyi bir oyun ortaya koyarak. Öyle ki Almanlar en etkili olmaları gereken son 10 dakikada turnuvanın en silik oyununu oynadılar. Çünkü pilleri bitmişti çoktan. Almanya adına üzüldüğüm tek oyuncu Schweinsteiger oldu. Kariyerinin zirvesine çıktı bu turnuvayla. Attığı goller, yaptığı asistler, hiçbir zaman mücadeleden kopmaması ile Almanyanın en iyisiydi bana göre.
İspanyolların Xavi-Iniesta-Senna-Fabregas'tan oluşan kalabalık orta sahası anlaşıldığı gibi Schweinsteiger,Hitzlsperger, Ballack orta sahasının dinamizmini engellemek için oradaydı. İşe yaradı da, Schweinsteiger'i kenara bırakırsak Ballack ve ,Hitzlsperger oyunda görünmediler. Üstelik Iniesta ve Xavi tüm turnuva boyunca yaptıkları en iyi işi bu turnuvada da yaptılar. Kısa boylu ve hareketli oyun karakterleri ile rakip savunmanın arasına sızıp sürpriz pozisyonlar hazırlamak. İlginçtir İspanya'nın bu iki kısa boylu oyuncusunun her maç aynı taktiği uygulaması ilginçti. Uzun toplarla defansın arkasına sak, topu al, ortaya çek ve uzak direğe ortala. Senna'ya ayrıca bir parantez açmak lazım. Aurelio bizim için ne ise Senna da İspanyollar için o. Hemen belirtelim, daha önce Avrupa dışında doğan ve orada kariyerine başlayıp Avrupa Şampiyonu olan bir tek David Trezeguet var demiştik. Bu unvana artık Marcos Senna da ortak oldu. São Paulo doğumlu oyuncu, futbola Brezilya'nın Rio Branco kulübünde başlamıştı.
44 yıllık bir özlemi sona erdirdi İspanyollar. Angela Merkel'in Casillas'a "congratulations" derken ki mahkeme duvarı suratını görmek bile gecenin iyi geçtiğini gösteren bir sebep. Casillas da çok sallamadı zaten. Yarın Hollanda'nın içerisinde küçük bir İspanyol adası gibi duran iş yerinden yankıları aktarırız.
Michael Ballack. Ona da bir parantez açmak lazım. 2008 Ballack ailesi için "gümüş yılı" olarak hatırlanır büyük ihtimalle. İlk önce şubat ayında Lig Kupası'nda Chelsea'nin Tottenham'a kaybettiği final, ardından 3 gün içinde Manchester United'a önce ligi sonra Şampiyonlar Ligi'ni kaptırarak kaybettiği finaller, bu akşam da İspanya'ya verdikleri final. 4 tane ikincilik. Kazanan rakibini alkışlamakla geçirdi Alman oyuncu bu sezonu.
Eminim ki sürekli maçlara giden arkadaşların arasında sıkça konuşulan, tabiri caiz ise geyiği çevrilen bir mevzudur. İşte bir çırpıda aklıma gelenler ;
1 – Kafaya bant bağlamak
Genelde Müslüm Gürses ya da Tarkan konserlerinde ön sıralarda olanların kafalarında görmeye alışkın olduğumuz bantlar, kimi zaman stad önlerinde de karşımıza çıkar. Bu davranışın ortaokulda tenefüs aralarında yapılan maçlar öncesi tellere asılan ceket ve yer bulunamayan kravatın yan bir şekilde kafaya bağlanmasının devamı olduğunu düşünüyorum. Yine tahminim bu davranışın ilham kaynağının İlk Kan ve Karate Kid filmleri olduğu yönünde.
2 – Baldır ya da pazulara örgü ip bağlamak
Kofti taraftarın bir numaraları aksesuarı ve çoğunlukla bozuk paraları tüketmek için alınan bu ipleri yapan adamlar, hani insanlar boyunlarına takarlar ne bileyim en çok bileklerine sararlar diye düşünmüşlerdir. Her seferinde bu ipleri baldırlarına ya da pazularına takanların kanaması olduğu ve kanamayı durdurmak için yaranın üzerine sıkı bir bez parçası sardıkları düşüncesi sarar dört bir yanımı.
3 – Maç çıkışı reklam panolarına vurmak
Sonuç ne olursa olsun, çıkış kapılarında ulaşılabilir bir reklam panosu var ise eller mutlaka gider, dan dun vurmaya. Ben de yapmışımdır çoğu zaman, anlam veremedim henüz.
4 – Yüz boyamak
Euro 2008 ile tavan yapan yüz boyama hadisesi çocuklar için kabul edilebilir belki ama koca adamların Braveheart misali yüzlerini boyaması olmuyor yani. (Annemin guaj boyalarından çalıp iki çizik atmıştım ben de bir zamanlar.)
5 – Palyaço şapkası takmak
Başlık işin garipliğini anlatmaya yetiyor hatta artıyor.
6- Altındaki köpüğü/minderi havaya fırlatmak
Maçın son dakikaları yaklaşınca galibiyetin garantilendiğinin dışa vurumudur. Son dönemde pek rastlanmasa da özellikle açık tribünlerde oldukça yaygındır. Kendi kıçının altındakilerle yetinmeyenler ön koltuklardakileri de çaktırmadan alıp havaya fırlatıverirler. Tabi atılan onca şeyin yerçekimi gereği geri geleceği hesaba katılır mı bilinmez. (Tşk. forzabrian)
7 - Maç bitmeden takım berabere veya mağlup ise kapıya yaklaşmak ve çıkış kapısından izlemek ya da tam tersi “herkes dağılsın da rahat çıkarız” moduna girmek. (Tşk. FlyingDutchman)
8 - Diğer tribünde arkadaş aramak/bulunca anırmak
Eğer farklı tribünlere girildiyse, hava atma gereği bünyede hasıl olur. Daha iyi bir tribünde olanlar, grubun kalanını 250 metreden ve 5 bin kişi arasından seçmeye çalışır. Kısa bir; Şu mu olm? Yok lan değil? Abi x reklamın altına bak. Tamam lan gördüm.. diyaloglarının ardından topluca “1-2-3 haaaaaaaasssaaaaaaaannnnn” böğürmelerinin sonuçsuz kaldığı ilginç bir durumdur. (Tşk. forzabrian)
by Gorky